Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Deprem gafletinin maliyeti

Deprem, sürekli konuştuğumuz ve yaşadığımız bir olgudur. Kısa bir süre önce Manisa’da bir deprem yaşandı. İrili ufaklı gerçekleşen deprem haberlerini medyadan okuyoruz. En son Elazığ’da yaşanan depremin şokuyla sarsıldık. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde geniş bir alanda hissedilen Elazığ depremi, 6.8 büyüklüğündeydi. Elazığ depreminde şimdiye kadar 32 insanın hayatını kaybettiği ve bin 600 civarında yaralının olduğu bildirilmektedir. 2010 yılında Elazığ’da 6 büyüklüğünde bir depremin olduğunu ve bu depremde 50 civarında insanın hayatını kaybettiğini hatırlayalım. Binalarda ciddi hasarların oluştuğu Elazığ depremi, hepimizde büyük bir şok yaratmıştır. Elazığ depreminin büyük ölçeklerde can ve mal kaybına neden olmaması, teselli olarak kabul edilmektedir. Popüler bir ifade ile depremi ucuz atlatmış olmakla kendimizi teselli etmekteyiz.

Binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan Marmara depremi, bütün toplumda derin bir travmaya neden olmuştur. Deprem denilince ölümün ve yıkımın soğukluğunu ve sarsıcılığını hepimiz hissediyoruz. Marmara depremi sendromundan dolayı sürekli olarak İstanbul’da gerçekleşmesi beklenen deprem gündemdedir. Elazığ’da 6.8 büyüklüğünde bir depremin gerçekleşmesi, depremin her an ve her yerde olabileceği gerçeğiyle bizi karşı karşıya bırakmaktadır. Ülkenin her tarafının depreme hazırlıklı olması gerekmektedir. Depremde ölümü ve yıkımı yaşamamak için normal zamanda gerekli olan hazırlıkların yapılmasına ihtiyaç vardır.

Deprem kader değildir. Deprem tabiidir. Deprem, tabiatın hareketlenmesidir. Tabi olmayan şey, insanın tabiatın hareketlerine uygun şekilde hazırlıklarını yapmamasıdır. Tabiatın deprem hareketine uygun yaşamadığımız için ortaya ciddi insani ve mali yıkımlar çıkmaktadır. Depremin kader olmadığını idrak etmeliyiz.

1939 yılında gerçekleşen Erzincan depremi, toplumsal hafızamızda derin izler bıraktı. 1999 Marmara depremi sonucunda ülkemiz, çok büyük bir yıkımla karşı karşıya geldi. 1999 Marmara depreminden sonra Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu klişe olarak ifade edilmektedir. Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu sürekli olarak tekrar ettikten sonra bir deprem ülkesinin yapması gereken hazırlıklar ihmal edildiği zaman, bir gerçeklik hali içi boş, anlamsız ve işlevsiz bir klişeye dönüşmektedir. Türkiye’nin deprem kuşağında yer aldığı gerçeği, bizi sarsmalı, uyanık tutmalı ve en kötü duruma hazırlıklı olmamızı sağlamalıdır. Deprem kuşağında yer alan bir ülke olarak depreme hazırlıklı olma açısından çok güçlü bir durumda değiliz. Deprem olgusu, bizim en yumuşak noktalarımızdan birini oluşturmaktadır. Deprem konusunda bilimin dediklerini dinlememe şeklinde bir lüksümüz olmadığını bir türlü öğrenemiyoruz. Elazığ depremi konusunda çok önceden önemli analizler ve tespitler yapan bilim insanlarını ciddiye almıyor, bilimsel veriler ışığında depreme hazırlanmayı gereksiz sayan laubali bir tutum içinde olmayı marifet sayabiliyoruz.

Konuşmak, boş nutuklar atmak, sözde işler yapmak ve büyük sözlerin arkasında büyük projelerin uygulamaya geçirildiği imajını vermek, depreme hazırlanmak değildir. Depreme hazırlanmak, çok ciddi bir iştir. Çalışmayı, üretmeyi ve yenilenmeyi gerektiren ciddi bir süreçtir. Depreme özde değil sözde hazırlanmak, can yakıcı ve yıkıcı bir tablonun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Depremle şaka olmaz. Depreme şark kurnazlığı kâr etmemektedir. Akılla, bilimle ve ahlakla depreme hazırlanmak, bizi depremin neden olacağı ağır felaketlerden koruyabilir. Her depremin sonunda ortaya çıkan ağır tabloda, her açıdan toplumsal hayatımızın derinliklerine yerleşen akılsızlığın, ahlaksızlığın ve sahtekârlıkların neden olduğu facialarla yüzleşiyoruz. Elazığ depreminde de müteahhitlerimizin çalıp çırpmaları sonucu yaptıkları çürük yapıların saçtığı tehlikeyi konuşuyoruz.

Müteahhit firmaların hırsızlıklarını, aslında toplumsal yapımızdaki akıl ve ahlak yoksunluğunu ortaya çıkarması açısından kaygı verici bir durumun tezahürleri olarak değerlendirebiliriz. Akıl ve ahlak ortadan kalktığında çanlar, herkes için çalmaya başlamaktadır. Depreme hazırlanmak için tamamen akıl, gerçek ve ahlak çerçevesinde hazırlanmak lazımdır. Deprem olmadan önce depreme akılla, bilgiyle ve ahlakla hazırlanmadığımız takdirde çok büyük acıları ve yıkımları yaşayacağımızı unutmamalıyız.