Deprem fırsatçıları
Kamuoyuna, altılı masada oluşturulan depremle bir ABD senaryosunun daha enkaz altında kalacağını konuşurken, ABD Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley’in, İsrail’in ardından Suriye’ye geçerek terör örgütü YPG/PKK’lılarla görüştüğü sızdırıldı. Milley sözüm ona DEAŞ ile mücadele konusunda teröristlerden bilgiler aldı. DEAŞ’lılar dedikleri ise Hol kampında tutulan çoğunluğu Avrupa ülkelerinin vatandaşları.
Milley’in teröristlerle buluşmasına paralel olarak BM Genel
Sekreteri Antony Guterres de, Irak Ninova vilayetinde Cidde-1 kampını ziyaret
ederek, Hol kampından gelenlerle görüşmüş, Avrupa ülkelerine çağrıda bulunarak,
Irak’ın dünyanın en zengin ülkesi olmamasına rağmen Hol kampındaki
vatandaşlarını geri aldığını, Hol’de vatandaşı bulunan zengin Avrupa ülkelerine
vatandaşlarını güvenli ve onurlu bir şekilde ülkelerine geri dönüşü
kolaylaştırmalarını istedi.
Yüzyılın oyunu gayet açık değil mi? Avrupalı sözde
DEAŞ’lılar (çoğu istihbarat elemanı) Hol kampında tutulacak. PKK terör örgütü
de onları zapt ettiği gerekçesiyle Suriye’nin petrol, su, doğal kaynaklarını
ABD gözetiminde sömürecek. Bu arada ABD Genel Kurmay Başkanı’nın niçin
İsrail’den bölgeye geçtiği sorusuna ise, İsrail, gerek Irak’ta, gerekse
Suriye’de birilerine siz hem Kürt hem de Yahudisiniz yutturmacasıyla binlerce
bölge insanını askere alıyor. İsrail’de Filistinlilere en vahşi zulümleri
yaparak askerliklerini tamamlayanlar ise yine bölgeye gönderilerek orada sözde
kuracakları devlet yönetiminde yer alıyorlar. İsrail bu bölgeden alıp
eğittikleri arasındakileri Genel Kurmay Başkanı, Meclis Başkanı bile yaptırmış.
İsrail’e kardeş bir devlet kurma girişimi Türkiye’de birilerini deve kuşu gibi
kuma gömseler de devam ediyor. Tıpkı, ABD’nin yıllar önce Kuzey Iraklıları
Türkiye üzerinden Guam adasına götürüp orda beyinlerini yıkayıp Irak’a geri
göndererek Irak’ı bölecek altyapıyı kurdukları gibi.
ABD depremi fırsat bilerek, gerek Suriye’deki terör
yapılanmasından gerekse de Güney Kıbrıs Rum devletinden depremzedelere yardım
gönderilerek onların meşrulaştırılmalarını sağlama girişimleri oldu. Suriye
terör yapılanması Suriye’nin ve Türkiye’nin bölünerek İsrail’e kardeş Siyonist
bir devlet kurma projesidir. Amerika o kadar insani ise önce 1974’ten beri
tecrit ettiği Kıbrıs Türk halkına uygulanan tecritleri bir kaldırsın da ondan
sonra Rumların yardımlarını kabul edelim.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise 19-20 Şubat
tarihlerinde yüzyılın felaketini bahane ederek CAATSA kapsamında hasım olarak
vasıflandırdıkları Türkiye’ye iki yıl aradan sonra geldi. Blinken seçimlerden
önce F-35 için ödediğimiz paraların
gaspı ve F-16 konusunda olumlu adım atarak Erdoğan’ın elinin güçlendirilmek
istenmediğini vurguluyor. Blinken terör örgütü PKK/YPG’yi desteklemeye devam
edeceklerini belirterek, "Türkiye'nin güney sınırıyla ilgili meşru
güvenlik endişelerini anlıyoruz. Eminim Türkiye de bizim DEAŞ konusundaki
güvenlik endişelerimizi de aynı şekilde anlıyordur." dedi.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve Başkan Erdoğan ile görüşen
Blinken’in gündeminde deprem hasarlarının sarılmasından çok Türkiye’de
yapılacak seçimlerin tarihi vardı. Seçim tarihinin 14 Mayıs’ta yapılacağı
izlenimini aldıktan sonra ise, Atina’ya geçerek Yunanistan Başbakanı Kriakos
Miçotakis, Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ve muhalefet parti lideri Aleksis
Çipras ile görüşerek, 12 mil kararı alarak Türkiye’yi sıkıştırmalarına gerek
kalmadığı talimatını verdi.
Aynı günlerde ABD hükümeti, Türkiye, Ermenistan, Özbekistan
ve Çin üzerinden Rusya’ya yaptırımların delindiği iddia edilerek, Türkiye,
Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’nın yaptırımlara katılması için
zorlanacağına dikkat çekildi.
Blinken’in Yunanistan’dan sonra durağı Kazakistan,
Özbekistan ve Hindistan oldu. Özbekistan’da yapılan anlaşma gereği 15 bin
İngilizce öğretmeni (CİA ajanı) yetiştirileceği ve 10 bin okula İngilizce ders
kitabı verileceği yolunda anlaşmalara imza attı. Yani ABD, FETÖ’yü henüz
kullanışlı eleman olmaktan çıkarmadı. Blinken Rusya’ya çevreleme kapsamında
Kırgız, Türkmen, Tacik, Kazak ve Özbek liderlerle de görüştü.
Blinken’in Türkiye’deki seçimlerle niçin bu kadar yakından
ilgilendiğini sorarsanız. Temmuz ayında Vihius’da yapılacak NATO zirvesi
öncesinde Erdoğan’ı devirerek İsveç ve Finlandiya’yı kayıtsız şartsız NATO’ya
alma projesini hatırlatalım. 1980 darbesine yol veren ABD’nin Yunanistan’ın
NATO’ya dönüşünü nasıl garanti altına aldıysa Temmuz ayı öncesinde iktidar
değişikliği ile İsveç’in FETÖ ve PKK’ya desteğini sürdürerek NATO’ya girmesinin
yolunu açmak istiyor. ABD’nin B planı ise baskılarla Erdoğan’a diz çöktürmek.
Bu arada Irak hükümeti, Kerkük’te Arapça ve Kürtçe’yi resmi
yazışma dili olarak ilan etti. Türkmenlerin ve Türkiye’nin baskısı ile
Türkçe’de yazışma dilleri arasına alındı. ABD’nin askeri faaliyetleri
sonrasında sadece Irak’ta 1 milyon insanı öldürmesi 30 milyon insanı ülkelerinden
atması sonrasında 1920’li yıllarda tamamına yakını Türk olan Kerkük’te bugün
Türkçe azınlık dili muamelesi görüyor. Yine 1920’li yıllarda Türk şehri olan
Erbil’e bağlı bir köy olan Barzan’da yıllarca İsrail ile iş tutanlar bugün Irak’ın
Kuzeyi hatta hatta Irak siyasetini belirliyor.
Meral Akşener’in altılı masadan ayrılmadan önce Bay Kemal’in
ABD’nin taşeronu PKK’nın sözcüsü HDP ile müttefik olan Sol Parti ve İşçi
Parti’yi ziyaret etmesi dikkatlerden kaçmadı. Türkiye sosyolojisinde deprem
sonrası oluşan yeni fay hatlarında emperyalistlere göre HDP’nin görünür
kılınması gerekiyor. Eğer CHP desteği olmazsa HDP’nin alacağı oy yüzde 4’ü
geçmeyecek. Bu da terör örgütünün ve terör projesinin sosyolojik olarak
çökmesine sebep olacak. Onun için de her zamanki gibi HDP’ye büyüteç tutulması resmen
olmasa da Millet ittifakı içine alınması, özellikle de Türkiye’nin Suriye’ye
operasyonunun ilelebet engellenmesi gerekiyor. Deprem sonrasında, devlet
gelmedi, Kızılay çadır vermedi kara propagandalarının ardında ABD ve
emperyalizme gel gel yapmaktan başka bir sebep bulunmuyor. Görünen o ki Türk
milletinin omuzlarına depremi ve acılarımızı fırsat bilerek egemenliğimize göz
dikenlerin projelerini 14 Temmuz’da sandığın enkazı altında bırakmak kalıyor. Köy
yanar, deli taranır. Bay Kemal ve artçıları ile Asena Meral’e başka ne denir
ki? Bay Kemal’in payanda yapmak istediği etkisiz elaman Uysal, bölen elemanlar
Davutoğlu ve Babacan, dönen eleman Karamollaoğlu, çarpan eleman olarak masaya
dahil ettikleri Meral’in yutan eleman olması karşısında yeni bir plan
belirlemek zorundalar. Aksi halde deprem fırsatçılarının hepsi 14 Temmuz
sonrasında siyaset sahnesinin enkazı altından kurtarılmayı bekleyeceklerdir.
Vesselam.