Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.97
Gram Altın
2456.26
BIST 100
9789.37
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Şubat 2023

Deprem, Devlet ve Kader

Asrın en büyük deprem faciasıyla yüzleştik. 11 ilimizde binlerce canımız gitti. Binlerce binamız yerle bir oldu. Milletçe yaslıyız ama Allah’a şükür ayaktayız ve birliğimizin, dirliğimizin gereği olarak yararı sarmak için seferber olduk.

Kimileri de her zaman olduğu gibi durumdan kendilerince vazife çıkararak akla hayale gelmedik hezeyanlar, irtikâplar, yağmalar, yalan haberler, provokasyonlar peşindeler.

Önce devlet nerede diye bağırmaya başladılar. Cevabı Sayın Devlet Bahçeli çok güzel verdi. “Devlet çorba kaynatan yardım konvoyların, trafiği düzenleyen isimli isimsiz nice kahramandır. Devlet su dağıtan zabıta çavuşudur. AFAD görevlisidir. Devlet yağmacıyı yakalayıp doğduğuna pişman eden cesur polistir. Salâ okuyan müezzindir. Muayene eden doktordur. Devlet millettir, millet devlettir. Bu ikisini ayırt etmek asla mümkün olmamıştır." Elbette anlayana.

Kimileri yapılan yardımlardan, kurtarma faaliyetlerinden rahatsız oldular ve bir yalan uydurdular. Bunu da canla başla insan kurtarmak için mücadele eden ekiplere, zaten yaşadığı felaketle ruh dünyaları altüst olan insanlara “baraj patladı, kaçın, canınızı kurtarın” diyerek ikinci bir şok yaşattılar.

Sonra enkazdan canlı olarak çıkarılan canlarımız için sevinçten getirilen tekbirlerden rahatsız oldular. Sanki tekbir tedbire engelmiş gibi “Tekbir değil tedbir gerekir” diye bir şeyler gevelediler ağızlarında. Tekbiri slogan olarak gördüler ve tekbir getirenleri Talibancılıkla suçladılar.

Kadere taktılar sonra da… Neymiş deprem kader değil, şu kader değil, bu kader değil diye düştüler yola.

Kader deyince kafalarında çaresizliği çağrıştıranlara kaderi nasıl anlatacağız? Sözlüklere “Yazgı, genellikle kaçınılmaz kötü talih” şeklinde geçen bu kavramı nasıl izah edeceğiz? Kaderi; “Allah tarafından, geçmişte hakkımızda yazılanların ve dayatılan bir akıbetin tarafımızdan yaşanması” gibi cebri bir anlayış olarak kabul edenlere elbette zordur anlatması.

Oysa kader, genelde kâinattaki her olayın özelde yaptıklarımızın veya yapacaklarımızın bütün incelikleriyle Allah'ın ezeli ilmince önceden bilmesidir. Bunun yanında Allah insana irade, düşünme, akletme kabiliyeti ve tercih hakkı vermiştir.

Bu konuyu izah için verilen şu misal çok yerinde bir misaldir. Bir yıl öncesinden hazırlanan bir takvimde herhangi ayın herhangi bir gününde güneşin doğacağı saat yazılıdır. Ancak güneş, takvimde öyle yazdığı için mi o saat ve dakika da doğar? Yoksa güneş o saatte doğacağı için mi takvimde o vakit yazılıdır? Elbette o saatte doğacağı için o saat yazılmıştır. Yoksa oradaki saati bir saat geç yazınca güneş bir saat geç doğmayacaktır yine tam zamanında doğacaktır. O takvimdeki zaman da insanoğlunun yapmış olduğu rasatlar neticesinde elde ettiği bilgiye göre yazılmıştır sadece. Güneş ve dünyanın kendine takdir edilen hareket kabiliyetleri neticesinde oluşan hadiseler neticesinde o vakitte güneş, o bölgedeki insanlara doğmuş olacaktır.

Hiç dersine çalışmayan bir öğrenciye: “sen bu gidişatla bu dersten kalırsın” dediğiniz için mi o öğrenci o dersten kalır? Yoksa çalışmadığı için mi?

Deprem de dâhil her hadise Allah’ın ezeli bilgisi ve koyduğu fizik kuralları (ki buna âdetullah ya da sünnetullah denir) dâhilinde vuku bulur. Olacak her hadisenin yeri ve zamanı Allah tarafından ezelden bilinir. Onun yarattığı her sistem saat gibi işler. Kâinatta tesadüflere yer yoktur, ancak tevafuk vardır. Mekânları ve zamanları kuşatan ve sebepler silsilesinin neticesi olan kader gerçeği tesadüfe meydan bırakmamıştır. Kader, tercihlerimizin sebepler zincirini tetiklemesinin neticesidir.

Yer kabuğunda cereyan eden fizik olayları gereği deprem oluşur. Bu gerçeğe göre tedbir almak bizim üzerimize bir vazifedir. Tedbir alır, sağlam bir zemine sağlam binalar inşa edersek olacak deprem hadisesinden en az zararla etkilenmek kaderiyle yüzleşiriz. Canımızı, malımızı kurtarmış oluruz. Tedbir almazsak, çürük zeminlere çürük binalar inşa edersek bu defa kendimizin veya yaptığımız bu binalarda yaşayan yüzlerce insanın can ve mal kayıplarına sebep oluruz ki bu da tedbir almamanın kaderi ile yüzleşmektir. Aynı zamanda büyük bir vebali yüklenir, kul hakkına girmiş oluruz.

Kısacası; yeryüzünde insanoğlu için sadece kendi emeğinin karşılığı vardır. Tedbir alan, aldığı tedbirin derecesine göre karşılığını görür. Çalışırsan dersi geçersin, aksi halde kalırsın. Hiçbir şey yapmadan oturup beklemek tevekkül değildir. Gerekli tedbirlerden sonra takdiri Allah’a bırakmaktır tevekkül. Duanın kabulü de ihlasa bağlıdır. İhlasın en büyük göstergesi ise kavli duanın gerçekleşmesi için fiilen de bir şeyler yapmaktır. Derse çalışır imtihana girersin ve başarı için dua edersin. Bu dua öncesi yaptığın ders çalışma eylemi senin aynı zamanda fiili duandır.

Kavramları oraya buraya çekerek algı oluşturmanın, din düşmanlığını körüklemenin kimseye faydası yoktur.

Her şeye rağmen milletimiz bu zor günde birbirine sahip çıkıyor. Birilerinin beklediği kaos çıkmadı. Elhamdülillah yediden yetmişe herkes seferber oldu.

Miraç Kandilini idrak ettiğimiz bu günler hürmetine Rabbim bize bu acıları bir daha yaşatmasın, milletimizin ve devletimizin yardımcısı olsun.