Deprem ceza mı?
Yöneticiler için depremler, seller, yangınlar ayrı birer ders, ayrı birer ibret, apayrı birer uyarıdır. Bu uyarıları dikkate alan yöneticilere destek olmak gerek. Vatandaşının sağlığını, geleceğini önemsemeyen yöneticiler ise liyakat sahibi, sorumluluklarını idrak edenlerle değiştirilmelidirler.
Hiç kimse -şayet akli melekelerini yitirmemiş ise- hiçbir
bela ve afet ile karşılaşmayı istemez. Ama buna rağmen dünyanın hiçbir ülkesi
kazasız, belasız, musibetsiz olmaz. Kimi yerde deprem, kimi yerde hortum, bazı
ülkelerde yanardağ, kimilerinde ağır salgın vakaları, bazı ülkelerde ise aynı
anda olmasa bile birkaç musibet görülebilir.
Bizim inancımızda fiziki musibetler sadece “doğa olayı”
olarak görülmez. Elbette musibetlerin fiziki olanları doğal hadiselerdendir,
lakin bizim inancımızda mesela bir deprem meydana geldiğinde bunu sadece ve
yalnızca yerin hareketlerine bağlanmıyor.
Böyle inanıyorum diye hemen, “Allah bizi
cezalandırıyor demek mi istiyorsunuz?” diyebilirsiniz ancak tam olarak
böyle bir iddiada bulunduğum doğru değil.
Bu soruyu soranların aynı zamanda bana çok sitem ederek
sorularını sorduklarını biliyor, anlıyorum çünkü ortalıkta pek çok kişi konuştu
hem de boş ve ağır konuştu. Konuşurken de bunlardan bazıları din alimlerinin
eserlerden alıntılarla konuştu:
Zina artmııışşş! Resulullah demiş kiii…
Bir diğeri de “Faiz alırsanııızzz…” diye
başlıyor şom ağzıyla insanı dinden soğutmaya.
Bu sözleri duyup da dine muhabbet besleyenin aklından şüphe
edilmez mi? Ancak,
Yukarıda da söylediğim gibi biz inancımızdan aldığımız
bilinçle deprem gibi afetleri SADECE doğa olayı olarak görmüyoruz çünkü doğaya
sarsıntı ilkelerini yerleştiren bir sonsuz kudret, tükenmez bir irade
vardır: Allah!
Bu bilinçle mesela depremi öncelikle doğa olayı olarak
görürüz ama aynı zamanda depremi bizi bilgilendiren bir “araç”
olarak da görürüz.
Deprem bir bilgi aracıdır.
Yerin nasıl, neden meydana geldiğini, yerin tabakalarını,
yerin altındaki fay hatlarını… öğreniriz. Bu öğrendiklerimizden yeni yeni
bilgilere ulaşırız ve bu bilgilenme zincirleme sürer.
Deprem aynı zamanda biz aklı başında, inanan insanlara
ibrettir.
İnanan, sorumluluk bilincine sahip olan bizler depremden
dersler çıkarırız. Çıkaracağımız bu derslerle sorumluluklarımızı yerine getirmede
kusur etmemeye gayret ederiz.
Keza bu felaketler olunca dünyanın fani olduğunun idraki ile
varlığa yaklaşırız. İnsan sevgisini derinleştirerek yayarız. Canlılara karşı
şefkati esas alırız.
Uzattığımın farkındayım ama bir felaket kimimizin eksik ve yanlışlarını
ikmal edebilir. Son bir hususu daha belirterek yazımızı bitirelim.
Sahi deprem bir ceza DA olabilir mi?
Olabilir, bir ceza DA olabilir afetler. O afet olmadan önce
önlem almamışsak, hatta mesela depremi bildiğimiz halde “kaderimde ne
varsa görürüm” deyip çürük yapı inşa ederse ya da “evim güzel
görünsün, varsın sağlam olmasın” diyen olursa o alanda karşılaşacağı
musibetlerle bu dünyada da cezasını çeker. Dolayısıyla insanoğlu hatalarının
kendisini bu dünyada da cezalandırdığını bu vesileyle görür.
Şimdi yukarıda giriş paragrafını tekrar edelim:
Yöneticiler için depremler, seller, yangınlar ayrı birer
ders, ayrı birer ibret, apayrı birer uyarıdır. Bu uyarıları dikkate alan
yöneticilere destek olmak gerek. Vatandaşının sağlığını, geleceğini önemsemeyen
yöneticiler ise liyakat sahibi, sorumluluklarını idrak edenlerle
değiştirilmelidirler.
Yoksa vebal gittikçe yukarı doğru çıkar, Allah
muhafaza…