Dengeler Rusya'da değişecek
Küresel piyasaları etkileyecek sıcaklıkta olaylar yaşanmak üzere...
Türkiye, ABD, Rusya
ve Çin’i içine alan bir dizi gelişme hem güç dengelerini hem de ekonomileri
derin bir şekilde etkileyecek.
Riskleri
sıralayalarak sürece bir bakalım:
ABD ziyareti
monoton bir seyirde ilerlerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’nin CBS
Televizyonuna verdiği röportaj ile düzeni alt üst edecek bir adım attı.
Washington’a kadar
giden ama Biden’ın ilgisizliği ile karşılayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CBS’e
yaptığı açıklamalar ABD’ye karşı ortaya koyulan bir açık çek gibi...
Ziyaret öncesinde
yapılacak görüşmelerin Türkiye’nin geleceğinde ABD-Çin makasını olduğunu
söylemiştim.
Tam da böyle oldu.
Köprüleri atan bir
dille çıkan Erdoğan’ın bu tavrı “Diktatörlere direneceğiz” mesajı vererek
seçimle gelen Erdoğan’ı diktatör sınıfına sokan Biden’ın BM görüşmelerinde aynı
tavrı devam ettirmesinin hemen sonrasında geldi.
Trump’ın
“Ekonominizi mahvederim” diyerek Türkiye’ye saldırdığı ama 128 milyar dolar rezerve
mâl olan bir saldırının boşa düşürülmesi ABD’nin façasını tüm dünyada çizmişti.
CAATSA
yaptırımlarıyla ve HalkBank davalarıyla Türkiye’yi sıkıştırmaya devam eden
ABD’nin görece avantajlı görünen tavrına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’yi
bu sefer kendi topraklarında tehdit etmesi yenilir yutulur cinsten bir olay
değil.
ABD’nin NATO’da
muhtaç olduğu Türkiye’yi dizginlemek için Rusya’nın Akdeniz’e inme
politikasında Yunanistan ile Türkiye’nin tek aktör olmadığını göstermeye
çalışması Türkiye’nin bir süredir gösterdiği tepkilerden birisiydi.
ABD’nin YPG
bölgelerine tank sevkiyatı yapması benzer bir süreci beraberinde getirdi.
Afganistan’dan bir
anda çekilen ve tüm yükü Türkiye dâhil bölge ülkelere bırakan ABD’nin Orta Asya
ve Ortadoğu bandında düşmanlarını artıracak bir boşluk bırakması karşısında
Rusya ve Çin’in belirleyeceği politika aslında Türkiye’nin duruşuyla oldukça
ilintili...
Erdoğan’ın S400
konusunda yeni alım olabileceği mesajıyla ABD’ye resk çekmesi bir yana Kabil
Havalimanı’nın güvenliğinin sağlanması konusunda Türkiye’ye teklif yapıldığı
konusunu açıklaması satır arasında kalan önemli bir bilgi oldu.
Hâlbuki tüm dünya
Kabil Havalimanı için Türkiye’nin talepte bulunduğu yönünde bir izlenim
içerisindeydi.
ABD’nin bölgede
Türkiye’ye olan muhtaçlığına rağmen gerek Yahudi gerek ise Ermeni lobilerinin
tavırlarını baskılayamaması üstüne üstlük bir de Türkiye’nin kırmızı çizgisi
olan PKK-YPG-PYD konusunda ortaya koyduğu umursamazlık Türkiye için riskleri
büyütmekten öteye geçen bir tavır oldu.
15 Temmuz Hain
Darbe Girişimi’nin hemen sonrasında Türkiye’deki karışıklığı fırsat bilen
ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurma girişimi Türkiye’nin hızlı
bir şekilde toparlanarak karşılık vermesini engelleyememişti.
Astana görüşmeleri
kapsamında bir sene önce İblib’de yaşanan gerginliğin dondurulması sonrasında
Rusya’nın artan hava saldırıları ve bölgeye yerleştirilen tanklar, ABD’nin
boşluktan faydalanarak yeni bir hamleye hazırlanmasını beraberinde getirdi.
ABD’nin
umursamazlığına karşı Rusya ile kontrollü bir yakınlaşma içinde olan Türkiye,
aynı zamanda Rusya’nın Çin’i baskılaması için kontrollü olarak büyüttüğü bir
güç olarak konumlanıyor.
Çin’in Doğu
Türkistan meselesinde “sağlama olarak gördüğü Türkiye” ise Türk coğrafyalarını
entegre edecek bir iklimde ilerliyor.
Türkiye’nin yanında
olmanın kazandırdığını bir yıl önce gerçekleşen 2.Karabağ Savaşı’nda
topraklarının yüzde 70’ten fazlasını geri alarak gösteren Azerbaycan’a
sırasıyla diğer Türk Cumhuriyetleri de katılmaya başladı.
Bölgedeki bu denklemin
varlığı ABD’nin Çin’e karşı gücünü artırıyor.
ABD, Türkiye’yi
dışlayarak rakibi Çin’e karşı Türkiye’nin güçlenmesini istiyor.
Çok boyutlu bu
denklemin ekonomi ayağı ise Çin’in dijital parasını dünyanın yeni rezerv parası
yapma arzusunda saklı.
Kripto paralar ile
ABD Doları hakimiyetini yıkacağı söylenen Çin’in tam aksi yönde davranarak
kripto paraları yasaklaması aslında Yuan üzerinde enflasyon baskısı yapan
enerji kalemini kontrol etme ve dijital paranın önündeki rekabeti kaldırma
amacını taşıyor.
Denklemi zamanında
okuyan Türkiye, Mısır ile yakınlaşmasını kullanarak Suriye konusunda Rusya’ya
alternatif başka bir hat kurmaya çalışıyor.
Bir taraftan Mısır
ile ilişkiler ilerletilirken bir taraftan da Suudi Arabistan’a karşı Mısır’ın
güçlenmesi sağlayacak adımlar atan Türkiye, Suriye konusunda Mısır’ı arabulucu
olarak kullanıyor.
Tüm bunların
ortasında kalan 29 Eylül Soçi ziyareti hayati bir öneme sahip...