Dengeler Değişirken
Küresel dünya savaşı devam ederken güç dengeleri sürekli değişim gösteriyor. Taraflar sürekli yer değiştirirken kartlar sürekli yeniden karılıyor.
Savaşın AB cephesinde İngiltere'nin AB'den ayrılma süreci geçtiğimiz hafta başladı. Hazırlanan zaman çizelgesine göre Britanya'nın AB'den 2019 yılının mart ayında tamamen çıkması öngörülüyor. AB cephesinde İngiltere gibi önemli bir ülke AB'den ayrılırken Doğu cephesinde güçlenme çalışmaları devam ediyor. Ay başına kadar Rusya, Çin, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan'dan oluşan Şanghay İşbirliği Örgütü Hindistan ve Pakistan'ın da katılmasıyla gücünü artırdı. Üye devletlerin dünya ekonomisindeki payı düşünüldüğünde önemli bir güç oluşturduğu gibi yeni ülkelerin eklenmesinden önce dahi toplam dünya nüfusunun yarısına eşit olmasıyla dikkat çekiyordu. ŞİÖ, ay başında gerçekleşen Astana toplantısı sonrasında Pakistan ve Hindistan gibi iki nükleer gücün eklenmesiyle 4 nükleer güçten oluşan bir ittifaka dönüştü. Astana'da gerçekleşen zirvede en çok dikkat çeken konular ŞİÖ'nün Merkez Bankası'nın kurulması ve ekonomik-ticari işbirliğinin geliştirilmesi oldu. Türkiye'nin de dialog ortağı statüsünde olduğu örgüte katılması durumunda denge unsuru olarak İran'ın da katılması öngörülüyor. Ancak Türkiye'nin bu örgüte katılması AB ile olan bağlarının koparılacağı anlamı taşımamalı. Mevcut durumda Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı AB ülkeleridir. Bir kuşak bir yol projesi ile beraber doğu pazarına da daha rahat açılacak olan Türkiye savaş sonrasında oluşacak güç dengesinde merkez ülke konumunda olacaktır.
Küresel güçler bir yandan vekalet savaşları yaparken diğer taraftan birbirlerine doğrudan hamleler yapmaya başladılar. Birbirlerini bir yandan askeri olarak diğer yandan ekonomik olarak yıpratarak savaşı kazanmaya çalışıyorlar. Terör örgütleri üzerinden psikolojik harp düzenleyen güçler ekonomik ambargolar ve petrol fiyatları üzerinden yıpratma stratejisi uyguluyorlar. Nitekim AB ve ABD Rusya'ya uyguladıkları ambargoyu uzatma kararı aldılar. Aynı şekilde körfez ülkelerinin Katar'a uyguladıkları ambargo da bu bağlamda düşünülmelidir. Katar sonrası sıranın Pakistan'a gelmesi bekleniyor. Nitekim ABD, militanları hedef aldığını iddia ederek, Pakistan sınırları içerisinde İHA saldırıları yapmasına karşı Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü "İHA saldırıları Pakistan'ın egemenliğini ihlal etmektedir." dedi. ABD'nin Pakistan'a yapılacak yardımlara yönelik bütçede kısıtlamaya gideceği haberlerine ilişkin de "ABD'nin iç işleri ve kendi kararı olduğunu" söyledi.
Suriye'de bunlar olurken Doğu Avrupa bölgesine baktığımız zaman Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana ABD'nin Avrupa'ya en büyük askeri sevkiyatı Almanya'nın kuzeyinde gerçekleştirmişti. Buna karşılık Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu: "Gelişmiş bir uzun menzilli karadan-havaya güdümlü füzeyi test ediyoruz" açıklamasında bulundu. Bu gelişmelerin ardından son günlerde bu bölgede (Baltık Denizi üstünde) sular hızla ısınmaya başladı. Önce silahlı Rus jetinin ABD uçaklarına 5 fit (1.5 metre) 'ine kadar yaklaştı. Buna karşılık ertesi gün NATO jeti Rus bakanı taşıyan uçağa yaklaşmaya çalıştı.
Savaşın ekonomi cephesinde yeni ticari anlaşmalar devam ederken 2008 krizi öncesinde 900 milyar dolar seviyesinde olan bilançoyu FED 4.5 trilyon dolara çıkarmıştı. Son yapılan açıklamada bilanço daraltılmasına bu yıl başlanacağını duyurdu. Bu durumda para arzını azaltacak olan FED doların değer kazanmasına neden olacaktır.
Yazılarımda sürekli belirttiğim gibi dünya genelinde yaşanan küresel sermaye ve ulus devletlerin hem kendi aralarında hem de karşılıklı olarak yürüttükleri yeni nesil küresel savaştan herkes bir şekilde etkilenmektedir. Sermaye kesiminin kendi arasındaki savaş sanayiciler ile finans kesimi arasında devam etmektedir. Çünkü sanayiciler büyük bir risk alarak yatırım yapmakta, çile çekmekte, alın ve akıl teri dökmekte, istihdam oluşturmakta bazen kar bazen zarar etmekte ve ortaya bir ürün çıkarmaktadır. Buna karşılık finans kesimi ise piyasada her ne olursa olsun kar etmekte zarar etmeden yoluna devam etmektedir.
Ülkemize son dönemde artan sıcak para girişinin arkasına baktığımız zaman yüksek faiz olduğunu görüyoruz. Yüksek faiz sanayicilere verilen kedilerin maliyetlerini artırmakta, böylece yatırımların ve daha hızlı büyümenin önünü kesmektedir. Nitekim Başbakan Yıldırım bankaları uyararak "ya adam gibi makul bir faiz oranını benimsersiniz veya biz bunun tedbirini alırız. Aracımız olduğunu bilsinler" dedi. Nitekim Türkiye 2008 krizinden sonra akıllı bir ekonomi politikası izlemiş özellikle AB ülkelerine kıyasla krizden en az etkilenen ülkelerden biri olmuştur. Aynı şekilde 2013 yılından beri devam eden ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ülkemize karşı sistematik bir şekilde uygulanan ekonomik saldırılara karşı akıllı bir politika izlemiş ve ardı ardına birçok tedbir almıştır. Kredi Garanti Fonu üzerinden 250 milyarlık bir kaynak oluşturan yetkililer Türkiye ekonomisinin zor duruma düşmesini engellemişlerdir.
Küresel güç olmanın en temel unsurlarından biri de ekonomik kapasitenin güçlü olmasıdır. Bunun için ar-ge yatırımlarının artırılması ve teknolojik kapasitenin yükseltilmesi gerekmektedir. Güçlü bir siyasi iradeye sahip olan ülkemizin askeri kapasitesi de dünya sıralamasında ön sıralardadır. Büyük bir tarihi birikimi olan ülkemiz dünya üzerinde stratejik bir konuma sahiptir. Doğru bir stratejik zihniyet ile doğru bir stratejik planlama ile genç nüfusu doğru eğitip doğru değerlendirebildiğimiz zaman küresel güç olma yolunda emin adımlarla ilerleyebiliriz. Aksi durumda hayallerimiz hayalden öteye geçmez tam tersi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sürekli değindiği beka sorunu ile karşı karşıya kalırız. Türkiye artık sadece Türkiye'den ibaret değil. Artık tek yolumuz büyümekten geçiyor. Büyümenin anahtarı da millet olarak bizim hem kendimizi hem de ülkemizi geliştirmemizdir.