Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3009.45
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

DEMOKRASİNİN BÜYÜK ZAFERİ: LONDRA MODELİ

Londra Belediye başkanlığına Sadık Han isimli Müslüman ve Pakistanlı İngiltere vatandaşı bir kişi seçildi. Sadık Han'ın Londra'ya başkan seçilmesi, Doğu-Batı ilişkilerinde önemli bir dönüm noktasını oluşturmaktadır. Sadık Han'ın Londra'ya belediye başkanı olması, Afrikalı olan Obama'nın ABD'ye başkan olması kadar önemlidir. Irkçı Trump'un Amerika'da başkan adayı olmaya dolu dizgin gittiği bir dönemde Han'ın Londra Belediye başkanı olması çok anlamlıdır.

İngiltere, demokrasinin beşiği olarak nam salmış bir ülkedir. Bir Müslüman Pakistanlı'nın seçimler sonucunda Londra belediye başkanlığına seçilmesi, Anglo-Sakson dünyanın demokrasi ve çoğulculuğun dinamik merkezi olması iddiasını bir kez daha tescillemiştir. İngiltere, çoğulculuk açısından Londra Modeli diyebileceğimiz yeni bir gelişme tecrübesinin içindedir.

Avrupa'da aşırı sağcı ırkçı partilerin siyasetin merkezine yürüdüğü, İslamofobi dediğimiz ırkçılığın ve ayrımcılığın alıp başını gittiği bir dönemde Sadık Han, Londra Belediye Başkanlığına seçildi. Avrupa, ırkçılık ve çoğulculuğu, yani zıtları birlikte yaşayan bir kıtadır. Sadık Han'ın seçim zaferi, İslamofobinin demokratik açıdan mağlup edilmesi anlamına gelmektedir.

Sadık Han, Buckhingam Sarayı'nda kendisinin getirdiği Kur'an üzerine yemin ederek göreve başladı. Sadık Han, yemin etmek için kendisiyle beraber getirdiği Kur'an'ı geri almadı ve kendisinden sonrakilerin yemin etmesi için orda bıraktı. Özgürlükçü ve çoğulcu laikliğin ne olduğunu anlamak açısından Sadık Han'ın seçim sürecinden alacağımız dersler vardır.İnsanlar arasında ayrımcılık yapmadan siyasal ve sosyal çoğulculuk içinde toplum olmanın ve siyaset yapmanın mümkün olduğuna Sadık Han iyi bir örnektir.

Sadık Han, Londra'da şoförlük yaparak geçimini sağlayan bir babanın oğludur. Avukatlık yapan Sadık Han, 2005 yılında İşçi Partisi'nden milletvekili seçildi. Sadık Han, değişimci ve sosyal söylemleriyle Londralıların desteğini almayı başardı ve Londra Belediye başkanı oldu. Seçim kampanyasını bir barda yaptığı konuşma ile başlatan Han, insanların günlük hayatlarına dokunmayı başarmış, vergilerin düşürülmesi, güvenliğin sağlanması, kent sakinlerinin ev sahibi olmasının kolaylaştırılması, kiraların düşürülmesi gibi konuları gündemine almıştır. Kimlik polemikleriyle vakit kaybetmek yerine çalışmanın, vizyonun ve üretkenliğin başarı getirdiğini Sadık Han, ortaya koymuştur. Han, İngiltere siyaset tarihinde şimdiye kadar en çok oyu alan kişi olarak Londra Belediye Başkanı olmuştur. Han'ın seçilmesi, Avrupa'da çoğulculuk ruhunun ölmediğinin, bir arada yaşama arzusunun diri olduğunun ve Müslümanların Avrupa'nın doğal unsuru olduklarını gösteren kritik bir başarıdır.

Sadık Han'ın İşçi Partisi içinde politika yapması çok önemli bir noktadır. Batıda azınlıklara mensup bir çok kişi, sosyal demokrat partilerde kendilerine yer bulabilmektedir. İşçi Partisi'nin dışlayıcı olmayan ve farklılıklara yer açan yaklaşımının bunda önemli rolü vardır. Avrupa'da Sosyal demokratlar, muhafazakarlara göre daha hoşgörülü ve çoğulcu olarak algılanmaktadırlar.

Sadık Han, Avrupa'da bir Müslüman olarak nasıl siyaset yapılacağının iyi bir örneğidir. Bugünlerde İngiltere'de yoğun bir AB karşıtlığı hüküm sürmekte ve İngiltere'nin AB'den çıkması tartışılmaktadır. Hakim olan trendin aksine Han, AB yanlısı bir pozisyon takınırken AB'nin temel değerleri olan insan hakları, demokrasi ve bireysel özgürlüklere olan bağlılığın esas olduğunu benimseyen bir siyasi söyleme sahiptir. Han, sadece kendisini seçenlerin değil, bütün Londralıların belediye başkanı olma sözünü vermiştir. Çoğulcu, demokratik ve sosyal belediyecilik vaadi, Han'ın seçim zaferinin arkasındaki dinamiklerdir.

Seçimden sonra Avrupa medyasında Han'ın Müslüman ve göçmen kimliğini çıkaran yorumlar ve haberler yapıldı. Yapılan yorumların ve haberlerin aksine Han, kendisini tek bir kimliğe hapsetmedi. Han, kendisini Asyalı, Avrupalı, Pakistanlı, Britanyalı, Müslüman, sosyal demokrat olarak tanımladı. Bu yaklaşım, kendimizi tek boyutlu ve dogmatik kimlik anlayışlarına hapsetmek yerine, çoğulcu ve açık kimlik anlayışlarını tecrübe etmenin mümkün ve verimli olduğunu göstermektedir. Hiçbir kimliğin katı ve kutsal olmadığını, hiçbir kimliğin kendi içinde mutlak ve değişmez doğruları ifade eden özler taşımadıklarını kavramaya ihtiyaç vardır. Bütün kimlikler, insani kurgulardan başka bir şey değildirler.

Müslümanlar, şiddet ve terörizme neden olan topluluklar olarak Avrupa'dan dışlanması gereken ve kendilerinden uzak durulması gereken tehlikeli gruplar şeklinde kurgulanmaktaydılar. Han'ın dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan Londra'nın belediye başkanı seçilmesi, Müslümanların şiddet ve terörizm yerine barışa, demokrasiye ve çoğulculuğa katkı sağlayan unsurlar olarak anılmaları için önemli bir fırsattır. Han'ın Londra'da başarılı bir model ortaya koyması, Müslümanları ve Avrupa'yı yeniden birbiriyle yakınlaştıracak ve ilişkilendirecek bir potansiyel taşımaktadır. Radikalizm, İslamofobi ve şiddet, bir yol değildir. Bizim bir arada yaşamamızı sağlayacak değerler, barış, çoğulculuk, demokrasi ve hukuktur. Han'ın seçilmesiyle Londra'da ırkçılığa, İslamofobiye, şiddete ve radikalizme anlamlı ve demokratik bir mesaj verilmiştir. Bu mesajın değerini ve anlamını bilmeye hepimizin çok ihtiyacı vardır. Irkçılığa, şiddete, İslamofobiye ve radikalizme karşı Londra modelinin ve Han örneğinin yaygınlaştırılması ve arttırılması gerekmektedir.