Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Ekim 2022

Demokrasilerde seçim ve uzlaşma kültürü

Demokrasilerde seçim; demokratik yöntemlerle iktidar olabilme ve yine aynı usulle iktidardan ayrılabilme olarak tanımlanmaktadır.

Demokrasi, farklılıkların birlikte yaşama biçimi olunca çoğulculuk, sayıdan çok farklılıktan kaynaklanır. Bu ne­denle de demokrasinin amacı, farklılıkları yok etmek değil, uzlaştırmaktır. Pascal, yanlışın, gerçeğin tersi değil, zıt bir gerçeğin unutulması olduğunu söylemiştir. Demokrasi Karşıtların birbirlerini yok etmeleri değil zıtların bir arada bulunması zorunluluğundan kaynaklanır.

Bu nedenden dolayı uzlaşmayı zorunlu kılan demokrasi,uzlaşmasız yaşayamaz! Uzlaşmasız bir toplum sosyal huzursuzluk demektir.

Zira demokrasi, bir denge ve uzlaşma rejimidir. Denge olmadan uzlaşma zaten olmaz. Ancak birbirlerini dengeleyebilecek güçler, uzlaşmayı zorunlu kılar.

Siyasi mekanizmanın ötesinde asıl mesele, seçimlerin halkın taleplerini ne kadar yansıttığı, kamuoyunu ne kadar temsil ettiğidir.

İnsanlar neye oy verir; lidere mi, partiye mi, ideolojiye mi? Bunların dışında bireylerin kendi sınıfsal konumları, ekonomik koşulları ve sosyal aidiyetleri siyasi tercihlerinde ne kadar belirleyici olur? Bütün bu unsurlar bireylerin karar verme ve seçim yapma süreçlerinde mutlaka belirleyicidir; ancak bunun ötesinde sistemden beklentileri ve karşılarındaki siyasi seçeneklerin bu beklentileri karşılama potansiyeli de seçmen algısında etkilidir.

Basit bir örnekle anlatmak gerekirse Türkiye’de yaşanan ekonomik krize rağmen seçmenin önemli bir kesimi iktidar partisine oy vermekten vazgeçmiyorsa,bu durum muhalefetin sunduğu siyasi kapasite ve politika seçeneklerinin ikna edici olmamasından kaynaklanıyor. Türkiye’de hâkim siyasi gelenek çerçevesinde seçmen bir hak talebinden çok elindekini muhafaza etme güdüsüyle hareket ediyor. Böyle olunca mevcut iktidar, hele ki üst üste ondan fazla seçim kazanmış bir iktidar, kemik oyunu daha da artırmayı başarıyor.

Demokraside seçimler, her ne kadar kamuoyunu anlamak için popüler süreçler olsa da tek başına demokratik işleyişin ya da halkın siyasete katılımının göstergesidir diyemeyiz. Hatta tam tersine, demokrasinin temsili demokrasiye ve belli bir dönem için halk egemenliğinin bir temsilciye devrine dayalı olması nedeniyle, seçimler bir nebze demokrasinin yumuşak karnıdır diyebiliriz. Bu temsili süreç pratiğinde, seçmenler temsilcilerine ulaşamıyor, ya da karar alma süreçlerinde hantal bürokrasi nedeniyle etkin olamıyor. Parti siyaseti ve taleplerin partiler aracılığıyla aktarılması da bu hantal yapının bir parçası oluyor maalesef.

Hele hele muhalefetin parti programlarının toplumun değişen yapısına ve ortaya çıkan yeni meselelere yönelik politika üretme konusunda kısır kalması, demokratik siyasetten beklediğini bulamayanlar için seçimlerin ötesinde bir demokrasi pratiği inşa etme çabasını zorunlu kılıyor.

Seçimler ile bir şeyler değişecek mi veya seçim akşamı haritanın değişen renklerine karşı siyasetin rengi de değişecek mi? Tüm bu sorular seçmen için ciddi kaygılar ve kararsızlık sebebidir.

Nihayet de dürüst ve adil seçimler, demokrasinin, çoğunluk ilkesinin belirlenmesi “çoğunlukçuluk”, farklı görüşlerinin özgürce ortaya atılabilmesi ve azınlığın da kendilerini ifade edebilmesi “çoğulculuk” ve siyasal kararların alınmasına halkın katılımı anlamındaki “katılımcılık” ilkelerinin yaşama geçirilmesinin aracıdırlar.

Dolayısı ile demokrasilerde çoğunluk iktidarı, azınlığın, hukuka dayalı iktidar olma yollarını kapamamalıdır. Seçimlerin yargı gözetim ve denetiminde yapılması, seçim yargısı yoluyla hukuksal güvence sağlar. Demokratik ilkelere uygun ve meşruiyet temeline dayalı seçimler, toplumsal barışı sağlamanın da en etkili yollarından birisidir. Siyasal partiler, seçim öncesi etkinlikleriyle, halkı doğru bilgilendirerek; aday göstererek ve adil ve dürüst seçimlerin gerçekleşmesini sağlayarak aslında önemli bir kamusal hizmet sağlamış olurlar.

İleri demokrasi, çoğunluğun yönettiği, azınlıkta olanların ise, yönetimin keyfiliklerine karşı korunduğu bir rejimdir. Siyasal iktidarların sınırlandırılması ve özellikle de bağımsız bir yargı denetimi, çağdaş liberal demokrasinin vazgeçilmez öğelerindendir. Siyasal iktidarların üzerindeki yargı denetimi, azınlıkta olanların korunmasını, bireysel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını sağlar. Buda istenen toplumsal barışın en önemli etkenlerindendir.

Siyasal, toplumsal ve ekonomik iktidarlara halkın ne kadar geniş bir bölümü katılabiliyorsa; siyasal, toplumsal ve ekonomik demokrasilerde o ölçüde ileri bir nitelik taşır.

İleri demokrasi ise sosyal refah ve mutlu bir gelecek demektir.