Demokrasilerde seçim ve uzlaşma kültürü
Demokrasilerde seçim; demokratik yöntemlerle iktidar olabilme ve yine aynı usulle iktidardan ayrılabilme olarak tanımlanmaktadır.
Demokrasi,
farklılıkların birlikte yaşama biçimi olunca çoğulculuk, sayıdan çok
farklılıktan kaynaklanır. Bu nedenle de demokrasinin amacı, farklılıkları
yok etmek değil, uzlaştırmaktır. Pascal, yanlışın, gerçeğin tersi değil, zıt
bir gerçeğin unutulması olduğunu söylemiştir. Demokrasi Karşıtların birbirlerini
yok etmeleri değil zıtların bir arada bulunması zorunluluğundan kaynaklanır.
Bu
nedenden dolayı uzlaşmayı zorunlu kılan demokrasi,uzlaşmasız yaşayamaz! Uzlaşmasız
bir toplum sosyal huzursuzluk demektir.
Zira
demokrasi, bir denge ve uzlaşma rejimidir. Denge olmadan uzlaşma zaten olmaz.
Ancak birbirlerini dengeleyebilecek güçler, uzlaşmayı zorunlu kılar.
Siyasi mekanizmanın ötesinde
asıl mesele, seçimlerin halkın taleplerini ne kadar yansıttığı, kamuoyunu ne
kadar temsil ettiğidir.
İnsanlar neye oy verir; lidere
mi, partiye mi, ideolojiye mi? Bunların dışında bireylerin kendi sınıfsal
konumları, ekonomik koşulları ve sosyal aidiyetleri siyasi tercihlerinde ne
kadar belirleyici olur? Bütün bu unsurlar bireylerin karar verme ve seçim yapma
süreçlerinde mutlaka belirleyicidir; ancak bunun ötesinde sistemden
beklentileri ve karşılarındaki siyasi seçeneklerin bu beklentileri karşılama
potansiyeli de seçmen algısında etkilidir.
Basit bir örnekle anlatmak
gerekirse Türkiye’de yaşanan ekonomik krize rağmen seçmenin önemli bir kesimi
iktidar partisine oy vermekten vazgeçmiyorsa,bu durum muhalefetin sunduğu
siyasi kapasite ve politika seçeneklerinin ikna edici olmamasından
kaynaklanıyor. Türkiye’de hâkim siyasi gelenek çerçevesinde seçmen bir hak
talebinden çok elindekini muhafaza etme güdüsüyle hareket ediyor. Böyle olunca mevcut
iktidar, hele ki üst üste ondan fazla seçim kazanmış bir iktidar, kemik oyunu daha
da artırmayı başarıyor.
Demokraside seçimler, her ne
kadar kamuoyunu anlamak için popüler süreçler olsa da tek başına demokratik
işleyişin ya da halkın siyasete katılımının göstergesidir diyemeyiz. Hatta tam
tersine, demokrasinin temsili demokrasiye ve belli bir dönem için halk
egemenliğinin bir temsilciye devrine dayalı olması nedeniyle, seçimler bir
nebze demokrasinin yumuşak karnıdır diyebiliriz. Bu temsili süreç pratiğinde,
seçmenler temsilcilerine ulaşamıyor, ya da karar alma süreçlerinde hantal
bürokrasi nedeniyle etkin olamıyor. Parti siyaseti ve taleplerin partiler
aracılığıyla aktarılması da bu hantal yapının bir parçası oluyor maalesef.
Hele hele muhalefetin parti programlarının
toplumun değişen yapısına ve ortaya çıkan yeni meselelere yönelik politika
üretme konusunda kısır kalması, demokratik siyasetten beklediğini bulamayanlar
için seçimlerin ötesinde bir demokrasi pratiği inşa etme çabasını zorunlu
kılıyor.
Seçimler ile bir şeyler
değişecek mi veya seçim akşamı haritanın değişen renklerine karşı siyasetin
rengi de değişecek mi? Tüm bu sorular seçmen için ciddi kaygılar ve kararsızlık
sebebidir.
Nihayet de dürüst
ve adil seçimler, demokrasinin, çoğunluk ilkesinin belirlenmesi
“çoğunlukçuluk”, farklı görüşlerinin özgürce ortaya atılabilmesi ve azınlığın
da kendilerini ifade edebilmesi “çoğulculuk” ve siyasal kararların alınmasına
halkın katılımı anlamındaki “katılımcılık” ilkelerinin yaşama geçirilmesinin
aracıdırlar.
Dolayısı ile demokrasilerde çoğunluk iktidarı, azınlığın,
hukuka dayalı iktidar olma yollarını kapamamalıdır. Seçimlerin yargı gözetim ve
denetiminde yapılması, seçim yargısı yoluyla hukuksal güvence sağlar.
Demokratik ilkelere uygun ve meşruiyet temeline dayalı seçimler, toplumsal
barışı sağlamanın da en etkili yollarından birisidir. Siyasal partiler, seçim
öncesi etkinlikleriyle, halkı doğru bilgilendirerek; aday göstererek ve adil ve
dürüst seçimlerin gerçekleşmesini sağlayarak aslında önemli bir kamusal hizmet
sağlamış olurlar.
İleri demokrasi, çoğunluğun yönettiği, azınlıkta
olanların ise, yönetimin keyfiliklerine karşı korunduğu bir rejimdir. Siyasal iktidarların
sınırlandırılması ve özellikle de bağımsız bir yargı denetimi, çağdaş liberal
demokrasinin vazgeçilmez öğelerindendir. Siyasal iktidarların üzerindeki
yargı denetimi, azınlıkta olanların korunmasını, bireysel hak ve özgürlüklerin
güvence altına alınmasını sağlar. Buda istenen toplumsal
barışın en önemli etkenlerindendir.
Siyasal,
toplumsal ve ekonomik iktidarlara halkın ne kadar geniş bir bölümü
katılabiliyorsa; siyasal, toplumsal ve ekonomik demokrasilerde o ölçüde
ileri bir nitelik taşır.
İleri demokrasi
ise sosyal refah ve mutlu bir gelecek demektir.