Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Eylül 2022

Demokrasi ve siyaset bağlamında çoğulcu düşünce

Bugün hemen hemen dünyanın her yerinde çok sık kullanılan, toplumsal ve siyasal sorunların çözümlenmesinde kendisine sıkça başvurulan bir kavramdır demokrasi.

Demokrasilerin var olma temellerinden olan insan hakları kavramı ise evrensel ahlaki bir kuramdır.

Haklar, bir insanın eylemlerine rehberlik eden ilkelerden, o kişinin diğer insanlarla olan ilişkilerine rehberlik eden ilkelere mantıksal bir geçişi sağlayan ahlaki bir kavram olmalarının yanı sıra, bireysel ahlakı toplumsal bir bağlamda muhafaza eden ve koruyan bir kavram olma özelliğini de taşırlar.

İnsani Haklar, bir insanın ahlaki ilkeleriyle bir toplumun hukuki kuralları yani etik ve siyaset arasında bir bağ olma özelliğine de sahiptirler. Hem ahlaki bir kavram ve hem de etik ile siyaset arasında bir bağ olma özelliğini taşıyan insan hakları, bir bakıma toplumu ahlaki kurallara tabi kılmanın araçlarıdır.

Genel anlamda insan hakları, düşünce özgürlüğü, bireysel haklar, demokrasinin yapıcı unsurlarıdır ve bunlar kesinlikle soyut birer biçim sorunu olarak değerlendirilmemelidir. İnsanın insan olmasından dolayı sahip olduğu bu haklar, asıl anlamına demokrasinin gelişim sürecinde kavuşmuştur. Zira her insan, yasalar önünde eşit olduğu gibi bu yasalardan hak sahibi olma özgürlüğüne de sahiptir.

Bu nedenle insan hakları da evrensel demokratik anlayışla yönetilen ülkelerde gelişmiş ve güvence altına alınmıştır.

Bir topluluk için ortak ve bağlayıcı nitelik taşıyan kararlar, en geniş anlamda “siyasal alan”ı oluşturmaktadır. Bir başka anlatımla demokrasi, ortak karar alma süreci üzerinde halk denetimi ve bu denetimin kullanımında hakların eşitliği şeklindeki ikili ilkeyi gerekli kılmaktadır

Belli bir kurumun ne ölçüde demokratik olduğunu söyleyebilmenin tek yolu, demokrasinin temelindeki ilkeleri tespit ederek söz konusu kurumu bu ölçüt ışığında değerlendirmektir.

Zira,demokrasinin özünde ideoloji çokluğu ve düşüncelerin özgürlük içerisinde tartışılması vardır.

Düşüncelerin birbirleriyle çatışması ve farklı düşüncelere mensup olan insanların herhangi bir çekinge olmaksızın düşüncelerini savunabilmesi, demokrasi açısından bir tehlike değil, demokrasinin gelişmesi için temel durumundadır.

Yalnızca demokrasiye uygun olan düşüncelere değil, demokrasiye aykırı hatta demokrasiye düşman olan düşüncelere bile sahip olan insanların eşit koşullarda özgür bir şekilde örgütlenip (şiddet kullanmadıkları sürece) fikirsel anlamda kendilerini savunmaları demokrasi gereğidir.

Demokrasinin egemen olduğu toplumlarda insanlar, yürürlükteki kanunların eşit koruyuculuğu altında özgür olarak yaşamalıdırlar. Demokrasinin bir siyasal rejim olarak işlerlik kazanması onun bu ikinci yönünün toplum halinde benimsenip uygulanmasına bağlıdır. Çünkü siyasal yaşam, genel toplumsal yaşamın bir uzantısı durumundadır.

Toplumda insana ve insanların öne sürdüğü farklı düşüncelere karşı saygı geliştikçe, bu gelişme siyasal yaşama da yansıyacak ve siyasal demokrasinin yerleşmesi sağlanacaktır.

Demokrasinin egemen olduğu toplumlarda insanların, kültürel, dinsel, dilsel, ırksal ve ekonomik farklılıklarına saygı gösterilmesi, demokrasinin olmazsa olmazlarındandır.

Bu bağlamda insan hakları öğretisi, demokratik sistemin varlığı bakımından mantıksal bir zorunluluk olan bu ihtiyacı en iyi düzeyde karşılayan bir araçtır.

Demokrasi ile insan hakları arasında bulunan ilişki, demokrasinin ahlaki açıdan temellendirilmesinde dile getirilen “ahlaki özerklik”, “doğal eşitlik ilkesi” ve “kendi kaderini belirleme hakkının korunması bakımından da geçerlidir.

Ulusal ve uluslararası düzeyde insan hakları belgelerinde düzenlenen hakların çoğunluğu, kişinin bireysel tercihlerini özgürce yapmasını doğrudan veya dolaylı olarak güvence altına alan hak ve özgürlüklerden oluşur. Niteliği gereği ortak kararlara dayalı olarak düzenlenmesi gereken konular açısından da bireyler, siyasal haklar aracılığıyla iradelerini karar alma süreçlerine yansıtır. Bu özellik nedeniyle, insan hakları ile demokrasi arasındaki ilişki karşılıklı birbirine bağlılık ve karşılıklı birbirini destekleyicidir.

İnsanların ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan, insanca yaşamanın gerekli kıldığı oranda yararlanamadığı bir toplumda demokratik bir anlayışın gelişmesi de oldukça zordur. Sosyal ve kültürel hakların teminat altına alınmadığı, farklı gelenek, görenek ve kültürel anlayışların tanınarak teminat altına alınmadığı toplumlarda hoşgörünün ve dolayısıyla çoğulcu bir düşüncenin gelişmesi de imkânsız denilecek derecede zordur.

Toplumsal anlamda Sosyal, Kültürel ve İnsan hakları, demokrasinin önemli bir bölümünü meydana getirdiği için bu hakların tanınmadığı bir toplumun demokratik bir sisteme sahip olduğu asla söylenemez.