'Demiştim' demek!..
Uzun yıllardır bizi takip eden kıymetli okuyucumuz Nurşen Akıllı Hanımefendi, “Bakın seneler önce kaleme aldığınız yazınız. Bunu lütfen yine yayımlayınız!” dedi…
“Ben demiştim” demeyi pek tercih etmiyorsam da, geçmişi unutmamak
ve unutturmamakta da fayda var elbette.
Ah insanoğlu, ne de çabuk unutuyor.
Ağır bir rahatsızlığı -çok
şükür- atlatan bir “arkadaşımın”
sigaraya devam ettiğini duyunca arayıp, böyle yapmaması gerektiğini söyledim.
Hatta, tuttum kendisini doktoruna “şikâyet” ettim.
O da ikaz etti, “Efendim,
sigaradan mutlaka uzak durmalısınız.” dedi.
Ne yazık ki…
Söylenenler pek etkili olamadı.
Ne yazık ki, insanoğlu başına gelmeden anlayamıyor bazı
güzelliklerin kıymetini…
Hatta başına geldikten sonra bile anlayamıyor, ya da çabuk
unutuyor…
*
“Dost vaktinde ikaz
etmekten çekinmeyendir!” anlayışımın gereği
olarak o kadar şey demiş ve yazmışım ki…
O kadar çok “ikaz” etmişim ki…
İşi “Ben demiştim!”e
döksem, tuğla kalınlığında 5 ciltlik kitap yetmez herhalde.
Ne var ki, bilinmeyen gerçekler, yokmuş gibi oluyor.
İnsanımız her yazıyı, her konuşmayı tâkip edecek değil.
Kimseye yaranmak gibi bir derdimiz olmasa da, ortaya çoğu zaman “Ne İsa’ya Ne Musa’ya” durumları meydana
geliyor.
“O yazıyı” tekrar yayımlamamızı isteyen Kıymetli Okuyucumuz Nurşen Akıllı Hanımefendi, bu durumun
farkında olanlardan.
“Lütfen” deyince…
Çok ısrar edince…
“Söz” verdik.
“O yazımızı”, izninizle nakledelim…
Buyurunuz efendim:
“AK Parti’nin tek başına
iktidarı kaybettiği 7 Haziran seçiminden ‘Vatandaş koalisyon istedi!’ sonucu çıkaran çevreleri hatırlayın...
Bunlar içinde AK Parti’ye yapışmış ‘menfaatçi’ tipler
de vardı.
Bunlar, AK Parti-CHP
koalisyonunda da işlerini
yürüteceklerini hatta çok daha güzel yürüteceklerini bildiklerinden ‘koalisyon propagandası’ yaptılar.
Argümanları ‘yenilir-yutulur’ cinstendi; “Siyasetimizdeki iki ana damar bir araya geldiğinde temel
sıkıntıların aşılması çok daha kolay olur, karşılıklı anlayış ve diyalog ortamı
tesis edilir, gerilimler azalır, kutuplaşma ortadan kalkar” filan.
Bu tiplerden “yaşı müsait
olanların” 28 Şubat sürecinde neler yaptıklarını, memleket karşıtlarının “gözlerine girmek için” bize nasıl hücum ettiklerini unutmak ne mümkün.
Her kritik dönemde, “maddi menfaatleri”, “kariyer plânlamaları” neyi gerektiriyorsa onu yaptılar.
İdare ettiler, “yandaş”
göründüler, “candaş” göründüler...
Paralel yapı güçlüyken “Paralelci
Vakıf”tan çıkmaz, o sayede “pozisyon”
devşirirlerdi.
Sonra, sıkı “antiparalelci”
oldular, 7 Haziran’da tek başına iktidar gidince bu konuda “kontrollü bir şekilde” yumuşadılar filan...
Sayın Erdoğan’ın biraz sarsılmaya başladığını gördüklerinde “ufak ufak saf değiştirme” vaziyeti
almaya başladılar, durum değiştiğinde eski pozisyon, yine değiştiğinde bir
başka pozisyon, fırıl fırıl!..
Öylesine geniş bir yelpazede hareket ediyorlar ki, yarın öbür gün,
Allah muhafaza, 28 Şubat şartları geri gelse, öyle bir hava esse “oralarda” da yerleri hazır!..
Omurgalı adam yaklaşırken biraz çekinir, bunlar için her yol
Paris!..
Sanki, “ölüm” yok, “hesap yok”, her şey “dünya hayatı”ndan, “vadi”, “çukurambar” hayatından ibaret!..
Araçlar amaca dönüştü ne yazık!..
•
(…)
“Yeni Türkiye” son derece
istikrarlı bir yapı anlamına gelir, “Yeni Türkiye”de bir takım “lobi”lerden
ziyade vatandaşın ağırlığı hissedilir, bu da hariçteki ve dahildeki bazı
unsurların işine gelmez!..
Vatandaşın 7 Haziran’da verdiği mesajı “koalisyon talebi” olarak değerlendirdiklerinde şiddetle karşı
çıkmıştık bu tiplere…
Şükür, 1 Kasım seçiminin sonuçları bizi doğruladı.
Bu seçimlerde de vatandaşın verdiği “temel mesajın” altını ısrarla çiziyorum:
“Ey AK Parti!” dedi vatandaş:
“Kredim sonsuz, sınırsız
değildir. Bugüne kadar çok iyi işler yaptın ama bazı işleri de içinden
çıkılması son derece güç hale getirdin. Artıların eksilerinden çok daha fazla
olduğu için, an itibarı ile daha iyisi olmadığı için, yedi düvelin saldırısına
maruz kaldığın için oyumu bir kez daha sana veriyorum. Seni neredeyse tam yetki
ile donatıyor, bütün mazeretlerini elinden alıyorum! Ne yapacaksan, bir an
evvel yap artık!”
Evet efendim…
Artık bir yerlere getirmek lâzım bu işleri...
Yoksa...
Vatandaşın estirdiği rüzgarın “gücü” gittikçe kesilmeye ve gündem
değişmeye başlar!” (*) 21 Kasım 2015/Yeni Akit
*
İşte dostlar...
Kıymetli Okuyucumuz Nurşen
Akıllı Hanımefendi’ye söz verdik, gereğini de yerine getirdik.
Bu yazıda dost ikazları vardı.
İstanbul ve Ankara büyükşehir yönetimlerinin kaybedildiği yerel
seçim öncesinde de bir şeyler söylemeye çalışmıştık da…
Ne yazık ki,
Çokları anlamamıştı bizi…
Anlayanların büyük bir kısmı da, yanlış anlamıştı!
Şimdi…
Geldiğimiz noktada, “ikazlarımızı” kırmadan dökmeden dile
getirmeye devam etmeye çalışacağımızı…
Bunu “goygoyculara”, “ince hesapçılara”, “kariyercilere” rağmen yapmaya çalışacağımızı belirtiyorum.
Kısmetse devam…
Rabbim, “Güzel Memleketim”in yardımcısı olsun.