Demirtaş, Öcalan'dan liderliği alıyor mu?
Türkiye’de sistem içi politik denkleminin nasıl
şekilleneceğine yapılan kamuoyu yoklamalarının tamamı, Kürt seçmen kitlesinin
oy oranın bu seçimde belirleyici rol oynadığını gösteriyor.
Siyasetin dengelerini belirleyen Kürt seçmenin, çoğunlukla
desteklediği parti olan HDP’nin de kendi içinde başka denklem ve dengeleri
bulunuyor.
Son günlerde Demirtaş’ın yaptığı açıklamaların HDP’nin önüne
geçtiği görülüyor. Parti geleneğinde görev alan eş başkanların siyasi
bir “liderlik” değil, salt bürokratik bir “genel
başkanlık” yapması isteniyor. Demirtaş bu bağlamda HDP’yi zorluyor,
liderliğe oynuyor ve bu da tabanda belli bir karşılık buluyor. HDP’den
bahsedildiğinde giderek sadece Demirtaş isminin akla gelmesi, parti içinde bazı
denge ve kimlikleri rahatsız ediyor.
Dünyada ve bölgede dinamikler değişiyor. Zamanın ruhu ve
dönemsel değişiklikler yapısal reformları zorunlu kılıyor. Kürt siyasal
hareketi oldukça dinamik ve özeleştiriden beslenen bir yapı. Bu sebeple de pek
tabii fikri tartışmalar olacaktır. Özellikle yeni nesil Kürt gençliği ezber
algılarla artık hareket etmiyor. Bu durumda, Kürt siyasal hareketi de zamanın
ruhuna teslim olmak zorunda kalacaktır.
Önceki kuşağın, kendilerinden sonra gelen kuşağın daha
radikal olacağı beklentisi vardı. Genç kuşak daha uzlaşmacı, rasyonel, sivil ve
“Türkiyeli” profili çiziyor. Kürt siyasetçileri henüz bunu hakkıyla okuyup,
üzerinde düşündüğünü sanmıyorum. Kürt siyasal hareketi çok sesli olmakla birlikte,
yek vücut olma zorunluğu içerinde dirense de değişim ve dönüşüme mecbur.
HDP’nin geleceğine dair politik tutum ve analizler
yapılırken ilginç bir tartışma alanı açılıyor “Önderlik- Liderlik” Öcalan ve
Demirtaş rekabeti bir kurgumu yoksa şehir efsanesi mi bu olasılıklar üzerinden tartışmalar
yapılıyor. Öcalan, karşı tarafına Demirtaş konuluyor. Her ikisine farklı
misyonlar yükleniyor.
Demirtaş, Türkiye’de siyasetin dengelerini belirleyen
HDP’nin eski eş başkanı olarak sistem içerisindeki politik değişimde kendi
rolünü oynuyor. Öcalan da PKK’nın lideri olarak ideolojik alan içerisinde
kendisine tarihsel bir misyon biçiyor. Öcalan'ın geçmiş dönemdeki
siyasal tarihine baktığımızda “tek adam” olma isteği de bilinen bir
durum.
Siyasal akımların dönemsel olarak farklı aktörleri öne
çıkarma gereği ve ihtiyacı oluşabiliyor. Kürt siyasetinde de Demirtaş’ın, bu
hareket içerisinde “Liderlik” olarak tanımlanan Öcalan’ın yerini almak için
politik rota inşa ettiği aşikar.
Demirtaş’ı ve Öcalan’ı ayrıştırdığımızda iki farklı aktör
olarak rollerini yerine getirdiklerini görüyoruz. Demirtaş, Türkiye’de siyasal
sistem sorunlarının çözümünde aktif rol almak istiyor. Öcalan da “çözüm gücü”
olma misyonu sürdürmek istiyor. Zamanın ruhu ve politik dengeler itibarıyla
Öcalan sadece bir ‘dogma’ olarak önderlik misyonu rolüne devam edecektir.
Demirtaş ise Türkiye’de ki siyasetin dengelerini belirleyen
, gerektiğinde muhalefete en iyi ayarı veren HDP’nin eski eş başkanı olarak
politik değişimde kendi rolünü oynuyor. Eski “eş başkan” olmakla birlikte, HDP
seçmeni için halen doğal eş başkan konumunda.
Demirtaş’ı öne çıkaran özelliklerin başında yeni kuşak
gençlerin duyduğu sevgi ve sempati, tek dezavantajı, “tabanda” özellikle
kadınların ve kadın militanların Öcalan’a
yükledikleri kutsal misyon…
En önemlisi Öcalan Demirtaş’ı istemiyor. Kandil ikisini de araçsallaştırıyor.
Demirtaş, Öcalan’dan liderliği alıyor mu?” sorusunun
cevabını zaman ve en önemlisi
konjonktürel süreçler verecektir. Değişen ve dönüşen dünya da Kürt halkına ve gençliğine kim eşitlik ve
özgürlük mücadelesinin yolunun artık dağlardan geçmediğini ,sandıktan ve
Ankara’dan geçtiğini söylerse en güçlü karşılığı bulur.