Demir kubbe, gargat ağacı yerine geçer mi?
Netanyahu, Birleşmiş Milletler’in 78’inci Genel
Kurulu’nda ülkesinin Suudi Arabistan ile “tarihi” bir barışın eşiğinde olduğunu
öne sürmüş; Filistin’in yer almadığı sözde bir Ortadoğu haritası göstererek,
işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridini İsrail’in bir parçası olarak göstermişti.
Birbirleriyle bağlantısız olamayacak kadar esaslı ve çetrefilli bu çıkış,
şimdilik bir kenarda dursun.
Kendi imkanlarından daha çok ekonomik güce dayalı Yahudi
lobisinden ve Batı’dan aldığı destekle dünya kamuoyunca yenilmez olarak gösterilen
İsrail, Ortadoğu’ya yerleştirildiğinden beri bölgede şiddet, kaos, gözyaşı ve
işgal hiç eksik olmadı. Parasal güç ve imkanla Filistin topraklarının bir
bölümünde cennet yaşanırken, Batı Şeria ve Gazze açık bir cezaevine
dönüştürüldü. Filistinliler gece yarıları evlerinden çıkartılarak yerlerine İsrailli
işgalciler yerleştirildi. Hem de dünyanın gözleri önünde. Uluslararası
kanunların geçerli olmadığı ve bunun İnsan hakları papağanlarınca sorun olarak
görülmediği bu topraklar, işgalci İsrail’in insan haklarını hiçe saydığı ve
bunun hesabını vermediği tek bölge olma özelliğine sahip.
Buna rağmen Netenyahu’nun Birleşmiş Milletler 78’inci
Genel Kurulu’ndaki buram buram kibir kokan konuşmasından kısa bir süre sonra Hamas’ın
“Aksa Tufanı” operasyonunu başlatması elbette önemli ve tesadüf değil. Fakat bu
direnişi önemli kılan başka ve daha önemli etkenler de var…
17 milyar dolarlık savunma bütçesiyle ‘yenilmez’
şeklinde tüm dünyaya lanse edilen işgalci İsrail, psikolojik ve askeri üstünlüğü
elinde bulundurmanın aslında çok da bir şey ifade etmediğini tüm dünyaya
göstermiş oldu. Müslümanların Fil Vakası’ndan, Bedir’den, Çanakkale’den aşina
oldukları gerçeği, yüzyıllar sonra fakat bu savaşlara sebep olanların
yaptıkları aynı hatalarla öğrenmeye devam ediyor.
Aksa Tufanı operasyonu; demir kubbesi, füzeleri, radar
sistemleri vb. ile yenilmez olarak lanse edilen ve insanlara yaptıklarıyla
zaten oldukça ‘küçük’ olan İsrail’i, dünya kamuoyu nezdinde daha da küçük düşürdü.
Filistin ise haklı davasının bedeli olacağını tahmin edecek kadar köklü ve
onurlu bir intifada geçmişiyle var olmaya devam ediyor. Şüphesiz Filistinlileri
daha güçlü kılan, milyar dolarlık savaş makineleri ya da dünya kamuoyunun
arkalarında olması değil…
Aksa Tufanı’nın ansızın gelmesinin ardında yıllardır
görülen zulmün, işkencenin, tecavüzün, şehit edilen bebeklerin, hapse atılan
küçücük çocukların, işgal altındaki her bir karış toprağının ve Mescid-i Aksa
işgalinin neden olduğu öfke patlamasının olduğu aşikâr. Bu aşamadan sonra
İsrail’in ünlü hava savunma sistemi ‘Demir Kubbe’nin hadiste rivayet edilen ‘gargat
ağacı’ yerine geçip geçmeyeceğini zaman gösterecek.
Ortadoğu, kartların sürekli karıldığı önemli bir
coğrafya. Bu olan bitenin yalnızca Filistin’i ve işgalci İsrail’i
etkilemeyeceği açık. Fakat Ortadoğu’da ve dünya da gün be gün güçlenen ve söz
sahibi olan Türkiye’yi devre dışı bırakmaya çalışanlar, Hollywood oyuncusu
İsrail’i bölgede lider ülke konumuna getirme hayallerini sonsuza kadar
ertelemek durumunda kalacaklar.
Sonuç ne olursa olsun İsrail, tüm yaşayacaklarına ek
olarak hem istihbarat anlamında hem de askeri başarısızlığın ötesinde
psikolojik, politik ve tarihi bir travma yaşayacak. İşgal ettikleri evlerden,
kasabalardan kaçan İsraillilerin görüntüleri, uzun yıllar hafızalardan
silinmeyecek. Hafızalardan silinmeyecek başka hususlar da var tabii; İslam
ülkelerinin cılız sesleri, ikiyüzlülerin ‘siviller ölüyor’ naraları ve insan
hakları papağanlarının yıllardır söylemiş oldukları…
Çok şükür ki, insan haklarına ve toprak bütünlüğüne saygı
gösteren modern bir dünyada yaşıyoruz(!). Ve yine çok şükür ki böyle bir
dünyada toprakları işgal edilen Filistin’in ne klavye kahramanlarının tweetlerine
ne dünyanın bir tarafının icazetine ne de bu savunmasını meşru gösterme çabası
içine girmesine ihtiyacı yok.