DEM ve Başak Demirtaş denklemi
Başak Demirtaş'ın, ‘partisi aday gösterirse’ İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olabileceğini söylemesi, iktidar ve muhalefet çevrelerinde bir heyecan yarattı..
DEM‘in
İstanbul'da bir aday gösterip göstermeyeceği henüz belli değil. (Ben
yazıyı yazdığımda resmi açıklanmış bir aday yok.) Büyük olasılıkla aday
çıkaracaklarını düşünüyorum. DEM, genel seçimde yaptığı yanlış ve eksikleri
düzeltme gayrettinde olsalar da bu konuda başarılı olduklarını düşünmüyorum.
Geçmiş dönem hatalarını devam ettirme geleneğinden vazgeçmiş değiller. 2019 Yerel seçimlerinde DEM ,(HDP)İstanbul,
Ankara ve İzmir’in de aralarında bulunduğu 11 büyükşehirde aday çıkarmamıştı.
Bu seçimde de aynı stratejiyi yapacaklar mı? Bunun için sanırım istikşafi
görüşmeler devam ediyor.
Başak Demirtaş’ın İstanbul için adaylık sinyali bütün
hesapları altüst etmiş durumda. Başak Demirtaş’ın eşini ziyaret ettikten sonra
adaylık açıklaması elbette manidar bir durum olarak ele alınmalı.
Selahattin Demirtaş, kaldığı Marmara F Tipi
Cezaevi’nden bu sürece müdahale etti.
Başak Demirtaş, cezaevi çıkışında gazeteci İrfan
Aktan’a yaptığı açıklamada, DEM Parti’nin İstanbul adayı olabileceğini
belirterek, şöyle dedi: “Halk ister, partimiz de uygun görürse demokrasi ve
toplumsal barışın önünü açacağına inanırsak, düşünebiliriz. Birilerine
kazandırmak veya kaybettirmek için değil, İstanbul’da kazanmak için yarışa
girer ve iddialı oluruz.”
Aslında bu kararın Selahattin Demirtaş’a ait olduğunu
hepimiz tahmin edebiliyoruz. Bu kararı
her partinin okuması ve stratejisi farklı olabilir. Bu karar çözülemeyen
denklemler paradigmasına yeni bir paradoks olarak, ucu açık soruları da
sordurmuş oluyor.
Demirtaş, partiye karşı misilleme mi yaptı?
İktidara selam mı verdi?
DEM’e ayar vererek siyasette etkin olma iddasını
göstermek mi istedi?
Başak Hanım’a teklif gidecek mi?
Selahattin Demirtaş partisini emrivakiye mi zorluyor?
Demirtaş yeni bir partinin ilk fişeğini sıkmış mı
oldu?
Belki de, danışıklı dövüşlü bu stratejiyi DEM, CHP’ye
karşı elini güçlendirmek için bilerek yaptı.
Bu ve benzeri soruları siyaset kulislerinde herkes
konuşuyor. Demirtaş soyadının bu parti seçmeni için anlam ve değer ifade
ettiğine kuşku yok. Ancak parti yöneticileri bu durumu sürpriz olarak
yorumladı. Yetkili merciler bu sürprizden çok da hoşlanmış görünmüyorlar.
Selahattin Demirtaş’ın aktif siyaseti bırakıyorum
demesine rağmen, bu seçimde de oyun kurucu olmak istediği aşikar. DEM tabanın
üzerinde hala Demirtaş etkisinin yüksek olduğunu da söyleyelim. DEM, adı sanı
duyulmamış bir aday çıkarma kararı alırsa İmamoğlu için oyların yine tabanda
birleşme imkanı vardı. Fakat Başak Demirtaş’ın İstanbul için aday adayı olması
hesapları bir anda değiştirdi. Başak Demirtaş, İstanbul’da DEM’in çıkaracağı
herhangi bir adaydan çok daha fazla oy alma ihtimaline sahip birisi. DEM’in
seçmen tabanında İmamoğlu’na sempatik bakan da var, asla oy vermem diyen de.
Kürt seçmen AK Partili bazı ilçe belediye başkan adaylarına da uzak değiller.
Fikir olarak uzak olsalar da kimlik olarak yakın bulabilecekleri adaylar da
mevcut. Ekrem İmamoğlu’nun seçimlere girerken görmek istediği tablo, DEM’in
aday çıkarmayıp, kendisini desteklemesidir. Fakat gelin görün ki geçen 5 yıl
içerisinde İmamoğlu Kürt seçmene karşı gütmeye çalıştığı denge politikasını
doğru yürütemedi ve bu yüzden seçim hiç de kolay değil.
DEM (HDP) 2019 seçimlerinde CHP ile iş birliği
yaparken ana amaç AK Parti-MHP birlikteliğine kaybettirmekti. Şimdi
stratejilerinde kaybettirmek değil kazanmak var. İstanbul’da kuvvetli oldukları
10 ilçe bulunduğunu belirtiyorlar. Bunların başında Esenyurt, Küçükçekmece,
Sancaktepe ve Arnavutköy geliyor. Esenyurt’ta CHP ile anlaşıldığı ya da
anlaşılabileceği yönünde iddialar vardı. Böyle somut talepler henüz kesinlik
kazanmış değil.
İktidar ve muhalefetin ittifakları arasında görüşmeler
hala devam ediyor. Yeniden Refah, İstanbul için Cumhur ittifakını zorluyor. DEM
de CHP ile satranç oynamaya devam ediyor. Bu seçim gelecek dönem filizlenip
başak vermek isteyen Yeniden Refah için tomurcuklanma dönemi olacak. DEM,
kürtçe anlamı olan “zaman’ın olumsuz tarafını, en kötü ‘zaman”’ını yaşıyor. Bu
seçim de ya kendi başına var olacak, ya da prangalarla yaşamaya mecbur kalacak.
Doğrusu bu seçimde apolitik bir seçmen kitlesi görüyorum. Sosyolojik ve
psikolojik olarak seçmen seçime hazır değil.