DEM ile CHP'nin çelişkileri
DEM Parti heyeti İmralı’da Abdullah Öcalan
ile görüşerek ondan aldıkları bilgileri son birkaç gün
içinde TBMM’deki siyasi partilerle paylaştı.
Amaç: Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tam destek verdiği ve Sayın
Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan kardeşlik
inşasına yardım etmek.
De, olay burada bitmiyor.
İnsan yanlışa düşebilir, hataya sebebiyet
verebilir, işini eksik yapabilir lakin öyle zamanlar var
ki sorumluluk sahibi insanların yapacakları
hataların telafisi mümkün olmaktan çıkar.
Ne gibi mi?
Türkiye olarak 100 yıllık kangreni tedavi
ederken, 40 yıldır akan kanı durdurmak için çabalarken etkili ve
yetkililerinçabaları heba edecek beyanatları ya da bu yetkililerin işlerini bile
bile eksik yapmaları yürümekte olduğumuz yolu uçuruma dönüştürebilir.
Mesela DEM Parti heyeti İmralı
görüşmelerini diğer partilerle paylaşırken HÜDA-PAR’ı görmezden gelmesi
bu tür yanlışlardandır.
HUDAPAR bilhassa DEM Parti’nin en çok oy
aldığı illerde yani doğu ve güneydoğuda güçlü bir tabana sahiptir. Sivil
örgütler üzerinden yüzbinleri bulan mitinglere imza atan dindar bir camia,
siyasi anlamda güçlü yapıdır.
DEM Parti’nin ziyaretlerinde HÜDA-PAR’a yer vermemesi,
sürdürülmekte olan barış ve
kardeşlik çabalarını zayıflatır.
Zayıflatır çünkü Kürtler seküler bir halk değil, DEM’e oy verenlerin de
önemli bir kısmı namazlı, niyazlı insanlardır. Bu insanların
rahatlıkla siyasi geçişkenlik göstererek parti
değiştirmeleri mümkündür. Niyeti, amacı, hedefi barış olan, kardeşlik olan
herkes aldığı sorumluluğu kusursuz yerine getirmelidir ki kötülük yayanların
rüzgârını kesebilelim. DEM Parti ne demek istediğimi iyi anlamıştır zira bu
bölgede neler yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. Yaralarımızı saracaksak açıkta
bırakmamamız gereken yerlere dikkat etmemiz lazım.
HÜDA-PAR cenahından bir şey duymasak da
DEM Parti’nin kendileri ile görüşmemelerini doğru bulmadıkları kanaatindeyim. Bölgede yaşayan
insanlar DEM Parti’nin bu minvaldeki görüşmelerde parti ayırımı
yapmasının doğru olmadığını söylüyorlar.
Kaldı ki DEM bu süreç özelinde elçilik
görevi üstlenmiş bir partidir. Elçi görevini tam yapmalıdır. Geleneğimizde elçi
bu sorumluluğundan dolayı sorgulanamaz ama bu tutumuyla DEM kendisini sorgular
hale getirir.
Nazik, hassas ve tarihi bir süreçten
geçiyoruz, dikkatli olmalıyız.
Biz önceden hatırlatalım ki sonra keşke
demeyelim…
…
CHP ise başka bir âlem.
Pek çok kez yazdım; 100 yıldır CHP
Türkiye'de “TAKOZ” vazifesi görüyor, işi bu. Bilhassa İsmet İnönü dönemi
ile birlikte CHP’nin aldığı pozisyon “muhalefet” idi; kendine, millete,
devlete, inanca, geleneğe karşı muhalefet.
Doğrudur, biraz önyargılı olduğumu kabul
ediyorum lakin bende bu önyargıların yerleşik hal alması CHP’nin kendine bile
muhalif olmasından da kaynaklanmıyor mu?
CHP’nin kendisine muhalefeti Genel Başkan
düzeyinde çelişkilere yol açıyor. Parti
yöneticilerini geçtim CHP’de bizzat genel başkanları kendisiyle çelişiyor. En son örnek
Özgür Özel.
Nasıl mı?
Sayın Devlet Bahçeli’nin TBMM’de DEM’lilerle tokalaşmasının
ardından yaptığı Öcalan çıkışının ardındanCHP lideri Özgür Özel
bir açıklama yaptı. Aradan geçen süre içinde farklı açıklamalarda bulunan Özgür
Özel Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Hocalarından Doç. Dr. Vahap Coşkun’un ifadesiyle “CHP’nin frene basması”dır ve aynı zamanda bir
çelişki örneğidir.
Tamam, anlıyorum; CHP içinde klikler var
ve bunların genel başkanını feda edecek bir fanatizme sahip oldukları
söylenebilir. Baykal’ı, Kılıçdaroğlu’nu nasıl harcadıklarını biliriz. Özgür
Özel bu hususta partisinin dengelerini korumayı tercih edebilir ancak partisini
bilen bir genel başkan bu denge hesabını önceden yapmalı ki kendisiyle
çelişmesin.
Hatırlarsınız,
Sayın Devlet Bahçeli “Öcalan gelsin
mecliste terör örgütünü feshettiğini açıklasın” dediği gün CHP
Genel Başkanı Özgür Özel de “El
yükseltiyorum” diyerek
gelişmelere destek olduğunu duyurdu. Ne var ki iş ciddiye binince Özel
yükselteceği eli kemirmeye başladı.
CHP 40 yıllık terör belasında bir gün
olsun şehid düşen hiçbir asker, polis, memur ve sivil için bir hassasiyet hele
hele şehid ve ailelerinin hesabını aklına getirmedi. Şehid cenazelerinde
kahkaha atanlar kendileri olduğu gibi mesela Diyarbakır’da 5. Yıldır evlat
nöbeti tutan Diyarbakır Anneleri hakkında Sayın Özel ya da CHP’li bir
yetkilinin olumlu tek cümle kurduklarını gören olmadı. O zaman “şehid aileleri”
ile ilgili duyar kasması barışı can-u gönülden istemedikleri şeklinde
anlaşılır.
Sadece Özel mi barış-fobik?
Hayır. Önceki CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu da barış-fobik olduğunu belli
etti. Geçtiğimiz gün galiba İzmir’de yaptığı konuşmada örgüt silah bırakmasın
demek yerine Erdoğan-fobik ve yalanmatik bir dil
kullanarak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın tam destek verdiği MHP lideri Sayın
Bahçeli’nin çağrısı için, “Diktaya giden
yol inşa etmek istiyorlar”a getirdi.
Düşünebiliyor musunuz?
Ağırlıklı olarak DEM Partili, ama DEM’li olmayan pek çok
bölge insanının sırf Dersim’lidir diye
Kılıçdaroğlu’na oy verdiklerini biliyorum. Oysa Kemal Bey Dersim’e bir Allah’ın
günü Dersim diyememiştir, dememiştir. Böyle biri dünya kadar Kürdün oyunu alarak az
kalsın Cumhurbaşkanı seçilecekti ki Allah’ın yardımı, milletimizin feraseti ile
bu faciayı atlattık. İşte bu
Kılıçdaroğlu bin yıllık kardeşliğe yeni bin yıllar eklememizi kundaklama
görevini üstlenmiş gibi yalanlara sarılıyor.