Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Ağustos 2017

DEİZM YENİ BİR MANEVİYAT SEÇENEĞİ OLABİLİR Mİ?

İnsanlığın dindarlık tecrübesi geniş bir çoğulculuk yelpazesinde gelişmektedir. Dinin ve insanın olduğu her yerde çoğulculuk vardır. Dindarlık tecrübesine en aykırı olan şey tek tipçiliktir. Dini hayatın tek bir tipe sokulması hiç bir zaman mümkün olmamıştır. İnsanlar, benimsedikleri dini inançları farklı şekillerde yaşamışlardır.

Dindarlık tecrübesinde merkezi kavram Tanrı'dır. İnsanlar, Tanrı olgusu karşısında farklı tutumlar takınmışlardır. Tanrı olgusunu kabul eden yaklaşım, Teizm olarak ifade edilmektedir. Tek Tanrı hakikatinin kabul edilmesi monoteizm olarak ifade edilirken, Tanrı'nın hakikatinin parçalanması sonucu birçok ilahın kabul edilmesine de politeizm yani Çok Tanrıcılık denilmektedir.

Teizm'in karşısında Tanrı'nın hakikatini inkar eden pozisyon, ateizmdir. Tanrı'nın hakikatini sadece inkarla yetinmeye, inkarını savunmak için çaba sarf etmemeye pasif ateizm, Tanrı'nın hakikatini çaba sarf ederek, misyoner ve militan şekilde savunmaya ise aktif ateizm denilmektedir. Teizm ve ateizmin dışında Tanrı'nın hakikatini suskun bir şekilde kabul eden, dini kurumların ve sınıfların din anlayışlarına eleştiriler yönelten pozisyon ise Deizm olarak ifade edilmektedir. Dinler tarihinde teizm, ateizm ve deizm şeklindeki pozisyonlar sürekli olarak var olmuşlardır.

Dünyada dinsizliğin yükselişte olduğuna, dini pratiklerin ve kurumların insanların zihinlerinden çıktığına dair bazı yorumlar yapılmaktadır. Dünyanın yeni dininin, dinsizlik olduğuna dair iddialı yorumlarda bulunanlar bile bulunmaktadır. Bu arada deizmin, yeni dinsizlik biçimi olarak dünyada ve ülkemizde yaygınlaştığına dair düşünceler ifade edilmektedir.

İnsanların dindarlık yaşantısı, kendi içinde olumlu ve olumsuz bir çok unsuru, pratiği, inancı ve kurumu barındırmaktadır. Dindarlık denilen şey, bir insani yaşantı kategorisidir. İnsani olan bir yaşantının kutsallaştırılması ve din düzeyine getirilmesi doğru değildir. İnsanın dini yaşantısı, sürekli olarak sorgulanmalı ve tartışılmalıdır. İnsanın dini yaşantısına yöneltilen eleştirileri, itirazları, reddedişleri, terk edişleri hemen dinsizlik olarak değerlendirmek, dinin çöküşü ve dinsizliğin yükselişi olarak yorumlamak sağlıklı olmayan aceleci bir tavırdır. Dindarlık tecrübesine yönelik yoğun itirazların ve eleştirilerin olduğu bir dönemden geçtiğimiz gerçeğinin farkında olmamız gerekmektedir. İnsanların dindarlık tecrübesine itiraz etme halini, insanlığın dinsizleşmesinden ziyade, insanlığın dinle daha iç içe geçmesi durumunun bir tezahürü olarak görebiliriz.

Günümüzde dindarlık dediğimiz tecrübe, büyük ölçüde aklı ve tefekkürü esas almadan gerçekleşmektedir. Efsaneleri, menkıbeleri, mitolojileri, kurtarıcı beklentisini, gizemliliği, sezgiciliği, rüyaları, karizmayı ve mutlak inancı esas alan tarikatlar, mezhepler, yeni dini hareketler, dini kültler dünyayı kasıp kavurmaktadır. Din adına akılsızlığın insanlığa dayatılmasından, dünya bıkmış durumdadır. Akılsızlığın, düşüncesizliğin ve tefekkürsüzlüğün din diye dayatılmasına küresel bir tepkinin yükselmekte olduğunu söyleyebiliriz. Dini metinler böyle diyor diyerek kişilerin, kurumların ve grupların kendi spesifik dini yorumlarını ve kurgularını din olarak dayatmalarından bıkan insanlık akla, hikmete ve tefekküre dayalı, aşırılıklardan uzak, ahlak ve adaleti öne alan, insana şerefli ve onurlu bir varlık olarak bakan sahih bir dindarlık arayışındadır.

Tarih boyunca dinin katı tek tipçilik olarak uygulanması, din adına aklın etkisizleştirilmesi, kilise gibi dini kurumların tahakkümü, papaz, haham ve molla gibi din adamları sınıfının dayatmaları, insanların kurumsal dine tepki duymalarına ve karşı koymalarına neden olmuştur. Kurumsal dini reddeden insanlar, sadece Tanrı inancını kabul etmekle yetinerek deizm şeklinde ifade edilen formülle inanç ve maneviyat dünyalarını tatmin etmeye çalışmışlardır.

Deizm, tek başına bir din, ahlak ve maneviyat sistemi ve tecrübesi oluşturmaya yeten kapsamlı bir yol veya formül değildir. Deizm, kurumsal dinin başarısızlıklarından ve hayal kırıklıklarından ortaya çıkan geçici bir kaçış yoludur. Dinlerin aklı inkar etmesi, ahlak ve adaletin içinin boşaltılması, dinin cinsiyetçiliğin ve ayırımcılığın aracı haline getirilmesi, mezhepçiliğin ve milliyetçiliğin din haline getirilmesi, şiddetin din yoluyla yaygınlaştırılması gibi önemli konular, deizmin kurumsal dine yönelttiği eleştiriler ve itirazlardır.

İslam, Allah'ın insana şah damarından daha yakın olduğunu söylemektedir. İslam'da kilise ve ruhban sınıfı gibi hiçbir dini otorite bulunmamaktadır. İslam, ahiret ve dünya şeklinde hayatı parçalamamakta, insanı ve dünyayı doğal gerçekliği içinde kabul etmektedir. Ruhun varlığını kabul eden İslam, akıl ve kalp bütünlüğünü savunmakta, insanın bütün işlerini akıl çerçevesinde yürütmesi gerektiğini söylemektedir. Din adı altında insanın hayatını kiliselerin ve sinagogların tahakkümüne sokan Hristiyanlık ve Yahudiliğin aksine fıtrat dini olan İslam, Tevhide, Selama, Adalete ve Ahlaka dayalı bir hayatın yaşanmasını önermektedir. Bütün kurumsal ve kolektivist sınırlamaların ve dayatmaların dışında bireyin dindarlığını özgürce ve akıl çerçevesinde yaşaması gerektiğini öngören İslam, Allah'a kulluk bilinci çerçevesinde insan merkezli bir dindarlık tecrübesine imkan vermektedir. İnsanlık için dosdoğru yol, deizm değil, fıtrat dini olan İslam'dır.