Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2018

Deizm saldırısı ve acıyı hissetmek

Gurbet denince aklımızda hep hasretten çok acı kalıyor. Hasret mi acıyı tetikliyor, acı duygusu mu hasreti tutuşturuyor yüreklerde kestiremiyorum. Sonuçta, her ikisi de canımızı yakıyor!

Gurbette yaşanan zorluklar, ağır koşullar bir yere kadar sırtlanabiliyor da; anadan babadan, eşten dosttan, memleketten, kültürümüzden ayrı kalmak inanılmaz zor ve ağır geliyor!

Herkesin, yurtdışında yaşamak zorunda kaldığı yakını, eşi dostu var. Özelde de herkesin kendi hikâyesi var. Bu hikâyeleri uzun uzadıya anlatacak değilim ama bunların içinde hepimizin ortak acısı olan bir hikâye var ki, anlatılınca kalbimdeki yükün ağırlığını taşıyamaz oldum. Hüngür hüngür ağladım kendimi tutamayarak…

Almanya’da Gençlik Dairesi Jugendamt diye bir örgüt var. Örgüt ismini bilerek kullanıyorum. Çünkü uygulamalarıyla yasal dayanağının dışına çıkmış. Bu örgütün kuruluş gerekçesi; Almanya’da yaşayan göçmen aile çocuklarının ailesinin kötü muamelesinden koruma amacı güdüyor. Bu nedenle çocuklar zorla ailelerinden alınarak güya koruyucu ailelere veriliyor. Alman yasalarına göre anne ve babalarından alınan çocuklar önce akrabalarına, olmazsa kendi dini ve dilinden, kültüründen olan koruyucu ailelere, o da olmasa bu şartları taşıyan bir STK’nın vasiliğine verilmesi yasal bir zorunluluk...

Hemen hemen tüm Avrupa’da bu tür uygulamalarla binlerce göçmen aile acı çekiyor. Özellikle Müslüman ailelerin çocukları sudan sebeplerle alınıp ya Gençlik Merkezlerinde ya da Hristiyan ailelerde Hristiyanlaştırılıyorlar. Kiliselere götürülüyorlar, anadillerinde konuşmaları bile yasaklanıyor. Tam bir Alman ya da bir İngiliz vesaire olup çıkıyorlar.

Her yıl bu şekilde çok sayıda Müslüman çocuk Hristiyanlaştırılmış durumda. Geçen yıl Alman Federal İstatistik Dairesinin açıkladığı rakamlara göre güya koruma altına alınan Müslüman çocukların sayısı 60 binin üstündeydi. Bu sayı her geçen gün katlanarak büyüyor. Yıllarla hesapladığında yüzbinleri buluyor bu sayı…

Medeni, özgürlükçü, inançlara saygılı diye örnek alınan ve “Muasır Medeniyet” seviyesi diye kutsanan Avrupa’nın barbarlığı bu işte... Almanya’da, Norveç’te, Hollanda’da kısaca tüm Avrupa’da binlerce Müslüman aile benzer acıları yaşıyor. Ailelerin çocuklarına kavuşmak için yoğun çabaları da sonuç vermiyor. Üstelik bu mağdur aileler yasal mücadeleleri sonuncunda ya para ve hapis cezalarına çarptırılıyorlar ya da sınır dışı ediliyorlar. Nerde kutsanan Avrupa değerleri, ilahi kelam muamelesi gören Avrupa hukuku dediğinizi duyar gibiyim.

Bu acıyı hissedin ve kılınızı kıpırdatın... Sadece Avrupa’da yaşananlarda mı acı düşüyor yüreklerimize, hayır… Ülkemizde ve tüm bölgemizde olanlarda da kayıtsız kalmayın. Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Balkanlar’a kadar dünyanın her tarafında çeşitli kılık ve kimliklerle misyonerler cirit atıyor. Mallarıyla, markalarıyla sızıyorlar içimize…

Bilmeliyiz ki üretilen her marka her teknolojik ürün bir kimlik taşıyor. Daha ilerisine gideyim; kullandığımız cep telefonları her teknolojik ürün bir ideolojiye hizmet için var bir yaşam biçimini yaygınlaştırmak için var.

Daha açık bir örnek vereyim…

Moda adıyla Paris’ten, Londra’dan salgın hastalık gibi herkesin hayatına, yaşamına giriyorlar. Özendiriyorlar, etkiliyorlar. Giyimimize, yaşam tarzımıza müdahale ediyorlar. Bunu ilericilik adına, medeni olma adına yapıyorlar. İnançlarımızı küçümsüyorlar dahası kutsallarımızı inkâra zorluyorlar.

Annelerinizin, babalarımızın yaşadığı dönemleri hatırlayın. Kılık kıyafetlerini hatırlayın. Daha insanca daha edeplice daha kibarca değil miydi sizce? Şimdi hem ailelerimizi hem de kıyafetlerini aşağılıyoruz.

Günden güne hayasızlaştırıp çıplaklaştırıyorlar! Her yıl etek boyu biraz daha kısaltılıyor. Her yıl moda adına göbekler açılıyor. Sokaklarımız, yaşam alanlarımız nerdeyse bikiniyle, sutyenle gezilecek hala geldi. Ahlaksızlıktan öte açıkça inançlarımıza kadim ve ilahi olan her şeye meydan okumadır bu...

Daha beteri de; bu salgının, çıplaklık ve ahlaksızlığın Muhafazakâr ve Müslüman ailelerde karşılık bulmasıdır. Kanıksanması ve kabul görmesidir. Usulünce tepki verenler de gerici, yobaz diye aşağılanıyor!..

Farkında mısınız?

Planlı bir şekilde Deizmin saldırısına uğruyoruz!