Dolar (USD)
35.01
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2979.20
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Aralık 2024

​Değişimin bedeli kültür muharebesi

Türkiye'nin modernleşme serüveni, Kemalizm ve muhafazakarlık arasında geçen çetrefilli bir kültür muharebesi olarak tanımlanabilir. Bu muharebe, kimlik, değerler ve gelecek vizyonları etrafında şekillenmiş olup, toplumun her kesimini derinden etkilemiştir. Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki gelişmeler, ülkenin kültürel yapısını kökten değiştirmeyi hedeflemiş, laiklik ve Batı'ya yönelimi ön plana çıkarmıştır. Ancak bu ani ve kapsamlı değişim, geleneksel değerlere bağlı muhafazakâr kesim tarafından her zaman olumlu karşılanmamıştır.

Kemalist modernleşme, eğitim sisteminden giyim kuşağa, hukuk sisteminden yaşam tarzına kadar pek çok alanda radikal değişiklikler getirmiştir. Latin alfabesine geçiş, takvim reformu, kıyafet reformu gibi somut adımlar, geleneksel yapıyı sarsarak modern ve laik bir toplum yaratmayı amaçlamıştır. Bu değişim, toplumun bazı kesimleri tarafından ilerleme olarak değerlendirilirken, diğerleri tarafından milli kimliğin ve dini değerlerin erozyonu olarak algılanmıştır.

Muhafazakâr kesim, Kemalist modernleşmenin geleneksel değerleri ve dini kimliği tehdit ettiğini savunmuş ve direnç göstermiştir. Bu direnç, eğitim, sanat ve medya gibi alanlarda kendini göstermiş, muhafazakârlar kendi değerlerini yansıtan eğitim kurumları, medya organları ve sanat eserleri üretmeye çalışmışlardır. Bu durum, toplumda ideolojik bir çatışma yaratmış ve kültür politikalarını şekillendiren temel bir unsur haline gelmiştir.

Günümüz Türkiye'sinde, kültür politikaları hala Kemalizm ve muhafazakarlık arasındaki gerilimi dengelemeye çalışmaktadır. Modernleşme ve laiklik ilkelerini savunan kesimle, geleneksel değerlerin korunmasını ve dini kimliğin güçlendirilmesini isteyen kesim arasında bir denge sağlamak büyük bir zorluk oluşturmaktadır. Bu dengeyi kurmak, farklı kimlikleri ve değerleri kucaklayan, kültürel çeşitliliğe saygı duyan ve demokratik katılımı sağlayan kapsayıcı politikalar gerektirmektedir.

Değişimin bedeli, toplumun farklı kesimleri arasında derin bir bölünme ve siyasi istikrarsızlık yaratmıştır. Gelecekte, daha kapsayıcı ve uzlaşmacı bir kültür politikası yaklaşımına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yaklaşım, farklı görüşlerin diyalog yoluyla buluşmasını, kültürel çeşitliliğin zenginliğinin kabul edilmesini ve demokratik katılımın sağlanmasını gerektirmektedir. Aksi takdirde, kültür muharebesi devam edecek ve toplumsal bütünlük tehdit altında kalacaktır.