Değişime ayak uydurmak
Dünya büyük bir değişim yaşıyor. Türkiye’de bu değişimden nasibini alıyor. Türkiye açısından değişim zaten şart. Türkiye’nin değişime direnmesi çöküşünü getirir.
Sürekli vurguladığım gibi Türkiye son 100 yılını varlık mücadelesi için verdi. Artık varlık mücadelesini aştık. 2023’le beraber bölgesinde ve dünyada hak ettiği yeri almaya geldi sıra.
Türkiye Özal ile yakaladığı imkânı AK Parti iktidarları ile ekonomik ve siyasi bir ivmeye çevirdi. Özellikle kısa dönemde milli gelir rakamı 12 Bin Dolar’a dayandı. Fakat bu yükseliş ivmesi dünyadaki gelişmeler ve içerdeki olumsuzluklar nedeniyle durağanlaştı. Türkiye’nin yaşadığı aslında tam da orta gelir tuzağına düşmek olarak yorumlanabilir.
Türkiye sanayileşmede, teknolojide, ekonomide kısaca üretim ekonomisinde patinaj dönemine girdi. Özellikle hizmet sektöründe yakaladığı ivmeyi üretim sektöründe yakalayamadı.
Şu bir gerçektir; hizmet sektörü tüketim ekonomisini körükler. Sanayileşme ve teknoloji ise üretim sektörünü geliştirir. Üretim sektörü aynı zamanda kalifiye eleman yetişmesini sağlar. Hizmet sektörü ise tam tersi kalifiye eleman öğütür.
Dünyada üretim sektörü salgın dolayısıyla ciddi bir sıkıntı yaşarken Türkiye’de ise salgın döneminde üretim sektörü ciddi bir yol almaya başladı. Bunun nedeni salgın dolayısıyla çöken hizmet sektöründeki istihdamın üretim sektörüne kalifiye eleman olarak dönmelerinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye’de aslında işsizlik değil üretim sektörüne uygun kalifiye eleman sıkıntısı vardır. Çünkü ülkede bir taraftan iş arayanlar bir taraftan da kalifiye ve ara eleman arayanlar vardır.
Bizde eğitim sistemi-sanayi/üretim sektörü ve devlet sistemi arasında senkron sorunu var. Bunu her alanda görmek mümkün.
Aslında Türkiye 2023 vizyonunu yeniden belirlemek zorundadır. Eğitimden üretime, sanayileşmeden teknolojiye, sosyal hayattan kültürel yapıya kadar insanı ilgilendiren her alanda tam bir değişime odaklanmalıdır.
Değişimin anahtarı ve iradesi elimizde olmalıdır. Zorunluluk ve şartlar değil. Türkiye’yi şartlar hızla büyük devlet olmaya yönlendirmektedir. Yarın bu şartlar tersine döndüğünde kat ettiğimiz yoldan geri dönüş olmamalıdır.
Tarihi gerçekler göstermiştir ki devletlerin gücü hiçbir zaman ordularının gücünden gelmez. Devletlerin gücü üretimden teknolojiden ticaretten ekonomiden gelir. Kalifiye ve teknik yetişmiş kadrolardan gelir. Ordularının gücüde buradan gelir.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…