Değişim: Yok olmak yada var olmak
Sevgili okurlarım geçen haftaki yazımda kısa süre önce
kutladığımız Kurban Bayramı’nda kutlamalarda yaşanan değişime dikkat çekmiştim. Aslında
sadece milli ve dini bayram kutlamalarında değil hayatın birçok alanında
değişim yaşamaktayız.
Son
elli yılda dünya ve ülkemiz hızlı bir değişim yaşadı. Değişmeden kaçınmak mümkün gözükmüyor…
Değişme,
bir durumdan bir başka duruma her türlü geçişi ifade etmektedir. Bayramlarda
değişimden nasibini almaktadır. Kültürümüz, yönetim şeklimiz kısaca birçok şey
bir durumdan bir duruma geçmektedir. Bu geçiş iç ve yabancı kültürlerden
kaynaklanabilir.
Kültürel
değişme (İng. cultural change) bir toplumun değerlerinde, ölçü
ve kurallarında, davranış örüntülerinde ve insan yapısı olan çevre
özelliklerinde kendiliğinden ya da istençli olarak ortaya çıkan başkalaşma ve
gelişme süreci olarak değişme olarak tanımlanmaktadır.
Kültür
değişmesi (İng. acculturation) belli bir toplumda, o toplumun
ayrı kesimlerinden gelen ve o kesimlere özgü tutum, davranış, değer ve yaşam
biçimi özelliklerini taşıyan kişi ya da toplulukların, girdikleri toplumsal
çevreye ait olmayan, ancak o çevreye uyumlarını kolaylaştıran yeni kültürel
tutum, davranış, değer, yaşam biçimi ya da örüntüleri yaratmalarıdır.
Sosyolojide
bir kuralıdır: “Kültürün bir kısmındaki değişme, genelde başka değişmelere de
sebep olur.”
Bilimsel
kural böyle olduğuna göre birçok alanda yeni değişiklikler yaşamamız
beklenmelidir…
Bu
noktadan neden değiştiğimiz sorusu akla gelebilir.
Nedenleri…
Sosyologlar;
kültürel değişmenin nedenleri arasında (a) icatları (teknoloji), (b) keşifleri
ve (c) yayılmayı saymaktadır. (S:65,
J.J. Macionis, Sosyoloji, Nobel yayınları)…
Lenski’ göre değişen teknolojik yenilikler sosyal
değişim neden olmaktadır (S: 104).
Örneğin
iletişim (telefon) ve ulaşım teknolojisinde önemli değişimler olmuştur. Bilişim
teknolojisindeki gelişmeler hızlı ve kolay iletişime imkân sağlamıştır. İnternet
yoluyla görüşmeler toplumumuzda hâkim olmuştur. Bununla birlikte insanların
birbirleriyle yüz yüze ilişkileri de zayıflamıştır.
Toplumumuzda
bayanların çalışma hayatına girmesi de değişimi zorlayan bir faktör olmuştur…
Bu
ve benzeri gelişmeler milli ve dini bayramlarda kutlamaları veya kültürümüze
ait birçok uygulamanın sürdürülmesini zorlaştırmıştır…
Sonuçta
basit veya küçük gibi görülen değişimler kültüre yabancılaşma ile
sonuçlanmaktadır…
Yabancılaşma…
Yabancılaşma, belli tarihsel koşullarda insan ve toplum etkinlikleri
ürünlerinin (emeğin, paranın, toplumsal ilişki sonuçlarının, insanın
özelliklerinin) bu etkinliklerden bağımsız ve bunlara egemen ya da “özlerinde”
olduklarından değişik biçimde kavranması olarak açıklanmaktadır…
Kanaatimce bayramları tatil olarak değerlendirmek
bayramların özüne (murat edilen amaca) aykırıdır. Bu konu uzun uzun
tartışılabilir. Ancak kuru eleştiri yapmadan modern zamanlarda şekilsel
değişikliklere takılmadan kültürümüzü/inançlarımızı özüne uygun nasıl
yaşayabiliriz sorusuna cevap aramalıyız…
Çağdaş düşünce…
Yabancılaşma/yozlaşma bir sorun olarak görülüyorsa
öncelikle bazı şeyleri sorgulamamız gerekir. Bunlar arasında ilk sıralarda düşüncelerimiz
yer almalıdır.
Büyük düşünür Weber “düşüncelerin” sosyal değişime
katkıda bulunduğunu ileri sürmektedir (S: 104)…
İşte teknoloji yanında değişime neden olan bir başka
faktör: Düşünceler…
Düşüncelerimiz uygulamalarımızdaki/davranışlarımızdaki
değişime neden olmaktadır. Kim ne derse desin önce düşünsel bir değişim
yaşamaktayız…
Bu değişim yönetilmez ise yabancılaşma/yozlaşma ile
karşı karşıya kalınacaktır.
Kadim kültürümüzün özünü koruyarak/geliştirerek
düşüncelerimizi güncellememiz gerekmez mi? Bazıları bunun sorulmasına veya
tartışılmasına hemen karşı çıkabilir. Ama bu bir ihtiyaç olarak karşımızda
durmaktadır…
Bilim insanlarımızın (âlimler diye de
okuyabilirsiniz) çağdaş bir Müslüman/vatansever nasıl olmalı ve kutsal
günlerimizi modern dünyada nasıl kutlamalıyız sorusuna cevap vermesi gerekir…
Son söz: Değişmeyen ve kontrolsüz değişenler yok olmaya mahkûmdur…