Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3002.77
BIST 100
9460.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Aralık 2021

​Değişim Süreci

2001 Irak işgaliyle başlayan, sonra da Arap Baharı ile devam eden olaylarda, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu içler acısı bir hâl aldı. Trump devrine bakarsanız, bu kaosta İsrail’in başrol oynadığı aşikâr. Öyle ki bu marifetle Türkiye ve İran hedefe konulurken; BAE, Arabistan, Mısır, Ürdün gibi devletlerin ise Arap, İbrani ve Süryanilerden oluşan BİR ÇEŞİT SAMİ DAYANIŞMASIYLA hizaya getirildiği malumunuz. Buna karşın Astana ve Soçi süreçleriyle, Türkiye-Rusya-İran kendi tepkisel dizilimini belirlemişlerdi belki. Ancak Trump’a göre FARKLI EKOLDEN BESLENEN Biden, Başkanlık koltuğuna oturunca işler biraz değişti. Zira İsrail ve Körfez ülkelerine mesafeli duran Biden’ın, ülkesindeki ekonomik sıkıntılardan ötürü Ortadoğu’dan çekilmesiyle, bölgede kartların yeniden karılmaya başlandığı ortada. Meselâ İsrail- ABD bağının yerini, şu sıralar Rusya-İsrail beraberliğinin alması bunun bir yansıması görülebilir. Buna ilaveten, Körfez ülkeleri ve Mısır’ın yalnızlaşması da cabası.

İngiliz siyaseti!

Fakat geldiğimiz aşamada Amerika’nın yerine, İngiltere’nin inisiyatif aldığını söylemek hiç de ütopik değildir. Bu ABD derinleriyle iş bölümü neticesinde mi, yoksa fırsattan istifade bir refleksten mi bilinmez ama gidişatın FARKLI SEYREDECEĞİ muhakkak. Çünkü BREXIT meselesi üzerinden AB ile ipleri kopartan İngiltere’nin, Rusya-İsrail beraberliğini hafifletmek, İran’ın yayılmacı politikasını engellemek, ülkeleri Çin-Rusya-İsrail muhalifliğinde organize etmek, Fransa ile Almanya’yı da Akdeniz ve Ortadoğu’dan uzak tutmak gibi, bir kurgusunun olduğunu söyleyen birçok stratejist mevcut günümüzde. Bu da doğal olarak, yeni DEĞİŞİKLİKLER üreteceğe benziyor açıkça. Keza ABD’nin, Çin tehdidine karşı güçlerini Pasifik’e yoğunlaştırması, Ortadoğu’da ağırlığını azaltması, yaşanan Afganistan hadisesi, İsrail’in Körfez ülkeleriyle İbrahim Anlaşmalarında attığı imzanın silinmeye yüz tutması, COVİT salgını ve ekonomik dalgalanmaların tümünden çıkan sonuç bunu kaçınılmaz kılmakta. O yüzden Ankara’nın bütün bu olup bitenlere göre, POZİSYON ALMASI gayet normal karşılanmalı. Netice de Devlet dediğimiz mekanizmanın sabırlı davranarak, şartları gözeterek, kısa/orta/uzun vadeli hesapları, karmaşık ilişkileri ve olası tehditleri yönetme becerisinde olduğu inkâr edilemez. Tıpkı Türkiye aleyhinde faaliyetleriyle ün yapan BAE’nin, ABD’ye rağmen etek sürüyerek, ANKARA’nın kapısını çalacak duruma GETİRİLMESİ gibi bir şey…

Erdoğan’ın dış politikası

Bu anlamda Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ın, iki hafta evvel Türkmenistan dönüşü; “kararımızı verdiğimiz zaman, tabii ki büyükelçileri de belli bir takvim içinde atama durumunda olacağız. BAE ile aramızda nasıl bir adım atıldıysa, diğerleriyle de buna benzer adımları atacağız” şeklinde yaptığı açıklamaları buraya oturtmak mümkün. Zira İŞLER YOLUNDA GİDERSE, Suudi Arabistan’ın da aynı davranışı sergileyebileceğinin konuşulduğu bir ortamda, Sn. Erdoğan’ın Türkiye-İsrail ve Türkiye-Mısır ilişkilerinin geleceğine dair sarf ettiği bu olumlu sözler, herkesin fazlasıyla dikkatini çekti. Hatırlarsanız Türkiye, Mısır’da ki askerî darbe akabinde karşılıklı olarak temsilciliklerini geri çekmişlerdi. Görüşmeler istihbarat örgütleri seviyesinde sınırlanırken, ekonomik temaslar ise en aza indirilmişti. Türkiye - İsrail ilişkilerinde de, benzer bir vaziyet söz konusuydu. Bu da Mısır ve İsrail’i birçok alanda, Türkiye’nin ülke çıkarlarına aykırı hareket etmesine bahane oluşturdu. O nedenle Devlet yönetiminde ilişkileri bir şekilde sürdürmenin, KÖPRÜLERİ ATMAKTAN DAHA HAYIRLI olacağından hareketle, Sn. Erdoğan’ın normalleşme ifadelerini önemsememek imkânsızdır kanaatindeyim. Fakat buradaki asıl soru; Ortadoğu, Akdeniz, Batı Asya aksında bahsettiğimiz değişimin, İsrail ve Mısır için de aynı gerekçeleri üretip üretmediğinden ibaret şekillenecektir. Kaldı ki özellikle İsrail’in, bölgeye yönelik ideallerinden vazgeçeceğini düşünmenin abartılı olacağı kesin. Lakin DİYALOG KANALLARININ AÇILMASIYLA, BUNUN DİZGİNLENMESİ de hiç uzak bir ihtimal sayılmaz. Elbette Devletimiz, her türlü ihtimali değerlendirecektir. Bekleyip görelim. Bakalım neler olacak…