Değişim İradesi
Bilimsel veriler yeryüzü kaynaklarının 36 milyar insana yetecek zenginlikte olduğunu söylüyor. Fakat görüyoruz ki 7,5 milyar insana bile yetmiyor. Niçin?
Çünkü dünya kötülerin elinde kan ağlıyor. Sömürünün pençesinde sersefil durumda…
Biliyoruz ki dünya acı çekiyor ama bu sadece kötülerin şerrinden, şiddetinden, şeytanlıklarından dolayı değil; iyilerin sessizliğinden, sorumsuzluğundan ve savrulmuşluğundan dolayıdır da…
Bir münker gördüğünde devreye girecek maruf eller lazım…
Mücadeleden elimizi eteğimizi çekersek başımıza gelecek belalara da razıyız demektir.
“Başınıza gelen her musibet, sizin ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Bununla beraber Allah, kusurlarınızın pek çoğunu da affeder.” (Şûrâ, 30)
İhmal, isyan ve dünyalık ihtiraslarımızın acı sonuçlarını şimdiden yaşıyoruz…
Sakın “Elimizden ne gelir ki? Bu dünya böyle gelmiş, böyle gider.” demeyin…
Dünyayı değiştirme irade ve idealimiz var oldukça yeryüzünün vicdanı ve yüreği de biz oluruz.
Geçen yıl bir grup güzel dostla Balkan seyahatindeydik.
Bosna’da Aliya’yı selamladık… Batı’nın bağrında gerçekleşen İslami direnişin sırrını tefekkür ettik… Sanki direnişin şifresini Aliya’nın şu cümlesinde bulduk…
“Şükürler olsun ki, tarihe Allah hükmediyor. Bize elimizden geleni yapmak düşüyor.”
Şimdi tüm mü’minlerin cevaplaması gereken bir soru var.
Elimizden ne gelir?
Sakın “Adım Hıdır, elimden gelen budur” demeyin…
Kimse başarı basamaklarını elleri cebinde çıkmamıştır… Elinizi taşın altına sokmadan hiçbir hayırlı sonuç elde edemezsiniz…
Unutmayalım ki, kaderimiz alnımıza değil, ellerimize yazılmıştır…
Şayet siz Nebi (s.a.v) örnekliğinde olduğu gibi, Bedir’de çakıl taşlarını kendi ellerinizle düşmana fırlatırsanız, isabet ettirecek olan Allah’tır.
“Attığın zaman sen atmadın, Allah attı.” (Enfal, 17)
İşte o zaman melekler ellerinizden tutacak, gaybi yardımlar üstünüze yağacak.
Şayet ağacın altında ölüm üzerine Nebi (s.a.v) ile biatleşirseniz, Allah o ellerden razı olduğunu müjdeleyecek ve şöyle buyuracak:
“Allah’ın eli onların elleri üstündedir.” (Fetih, 10)
Ama öncelikle ellerimizi temiz tutmalıyız.
Allah, aziz İslam’ını kirli ellere tevdi etmiyor… İslam’ın tebliğ ve temsilini ancak temiz hayatlar ve temiz yürekler taşıyabiliyor…
Evet, Hz. Musa misali yed-i beyza’nızla asanızı devreye korsanız tüm sihirleri bozabilirsiniz… Firavun’un büyüsünü ve büyüklenmesini bozacak, nurlu ellerinizdir…
Yusuf (a.s.) gibi gömleğiniz temizse kuşkunuz olmasın, gün gelir Allah Mısır’ın iktidarını temiz ellerinize teslim eder…
Meryem misali eteğiniz temiz ise kundaktaki İsa bebek, iffetinize ve ismetinize tanıklık edecektir…
Bir şey daha var… Temiz ellerin kararlı olması… Titrememesi…
“Güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysanız ben yine de bu davadan vazgeçmem…” cesaret ve izzetini kuşanmak…
Bir de dava yolunda el ele vermek…
“Tek elin nesi var, çok elin sesi var.” deyişi ile kardeşlere el uzatmak…
Zulme karşı sıkılmış yumruklar ile Hakkın ikamesi, adaletin idamesi için inisiyatif almak…
Mazlumun elinden tutan, yetimin başını okşayan el, bizim elimiz olmalı…
“Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin…” (Tevbe, 14)
Allah (cc) sömürü, zulüm ve zilleti bizim ellerimizle gidermek istiyor… Peki, biz Allah’tan ne istiyoruz?
“Allah belalarını versin!” diyoruz…
İslami sorumluluklarımızı ne Allah’a iade edebilir ne de iktidara ihale edebiliriz… Ve ne de ihmal edebiliriz…