Değişen Dünyada Türkiye’nin Yeri
Dünya Soğuk Savaş sonrası siyasi ve iktisadi dengesini oturtamadığı için özellikle son 30 yıldır bitmeyen bir kaos ortamı ile karşı karşıyayız.
SSCB’nin dağılmasının ardından ABD’nin dünyanın tek süper gücü kalması ve bu doğrultuda dünyanın birçok bölgesinde askeri üsler kurması ABD ekonomisine büyük bir yük bindirmişti.
Soğuk Savaş sonrası artan küreselleşme ile birlikte birçok ABD merkezli çok uluslu şirket maliyet avantajı sağlayabilmek için üretim merkezlerini Çin ve Hindistan olmak üzere ucuz iş gücünün olduğu bölgelere taşımıştı. Bu durum Çin ekonomisini hızla büyütürken ABD’nin de en önemli rakibi haline getirdi.
2008 küresel finans krizi sonrasında başta Çin olmak üzere birçok ülkede korumacı politikalar uygulanmaya başladı. Ancak Trump’ın ABD başkanı olmasıyla birlikte korumacı politikalar şiddetini artırmış ve ABD-Çin arasında ticaret savaşı haline dönüştü.
Çok uluslu şirketler finansal güçleriyle birçok ülkede yaptıkları yatırımlarla siyasi gücü de eline alabilmek için büyük manipülasyonlar gerçekleştirdi. Nitekim Yeltsin döneminde çok uluslu şirketler Rusya’ya çok güçlü bir şekilde giriş yapmış ve önemli şirketleri ele geçirmişlerdi. Putin’in başkan seçilmesi ile birlikte oligarklar adı verilen yapıyla mücadele etmeye başlamış ve birçok şirketi kamulaştırmıştı.
Putin en önemli şirketleri kamulaştırdıktan sonra Gürcistan’ın Osetya bölgesine, Ukrayna’nın Kırım bölgesine askeri operasyonlar düzenledi. Bu olay ABD’nin silahlı gücüne karşı adeta bir başkaldırış olmuştu. İlerleyen yıllarda Suriye’nin karışmasıyla birlikte Rusya Suriye’ye müdahil olarak ABD’nin karşısında önemli bir askeri güç olarak yerini almaya başladı.
Bu süreçte AB kendi yapısını ABD gibi bir formata dönüştürmek için uğraşsa da büyük ölçüde başarısız olduğunu şimdilerde daha net görüyoruz. Ekonomik çıkarlar üzerine kurulan yapı, 2008 krizi sonrasında derin çatlaklar yaşamaya başlamış, özellikle son yıllarda artan ırkçılık ve İslam düşmanlığı ile birlikte çözülmeye başlamıştır. Nitekim İngiltere’nin AB’den ayrılması da bunun en net göstergesidir. Büyük bir askeri güce sahip olmayan AB dünyadaki birçok siyasi ve askeri meseleye müdahil olamamış ve son yıllarda etkinliğini büyük ölçüde kaybetmiştir.
Tüm bunlar yaşanırken Türkiye özellikle 2009 sonrasında ciddi atılımlar yapmaya başlamış, gerek bölgesinde gerekse dünyanın çeşitli bölgelerinde varlık göstermeye başlamıştır. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra devlet içinde kümelenen parazit yapıları temizlemiş ve uluslararası alandaki gücünü bir hayli artırmıştır.
Nitekim darbe girişiminin üzerinden henüz 40 gün geçmiş olmasına karşın sınır ötesinde Fırat Kalkanı Harekâtı başlatmış ve tarihi bir sürecin fitilini ateşlemiştir. Artık bölgesinde askeri, siyasi ve iktisadi varlığını hissettiren Türkiye dünya sahnesinde önemli bir aktör olduğunu deklare etmiştir.
Savunma sanayinde başlatılan yerlileşme ve millileşme adımları büyük ölçüde başarıyla sonuçlanmış ve bu durum Türkiye’ye uluslararası alanda önemli bir güç kazandırmıştır.
Nitekim Suriye’nin İdlip bölgesinde görev yapan kahraman Mehmetçiğimize yapılan hain saldırı sonrasında başlatılan operasyonlarda elde edilen başarı, savunma sanayimizin yerlileşmesi ve millileşmesi ile doğrudan alakalıdır.
Dünya yeni siyasi ve iktisadi dengesini ararken Türkiye bu süreçten güçlenerek çıkmak için stratejik adımlar atmaya devam ediyor. Bir yandan “Barış Pınarı Harekâtı” bölgesinde bölgeyi teröristlerden temizleme çalışması devam ederken diğer yandan Libya’da BM’nin de tanıdığı meşru hükümetin devamını sağlamak üzere sahada varlığını sürdürüyor. Bir yandan Doğu Akdeniz’de deniz kuvvetleri ile sondaj ve arama gemilerimizin güvenliğini sağlarken diğer taraftan içeride terör örgütleriyle güçlü bir şekilde mücadele ediyor.
Savunma sanayinde başarılan yerlileşme ve millileşme adımını yerli otomobil ile sivil sanayi dallarına da yaymaya başlayan Türkiye teşvik ve desteklerle birlikte bu atılımı yapmaya devam ediyor. Savunma sanayindeki başarının diğer sanayi dallarına yayılması başarılırsa o zaman Türkiye hem bölgesinde hem de küresel çapta önemli bir aktör olarak rol alır.