Dolar (USD)
35.25
Euro (EUR)
36.78
Gram Altın
2962.95
BIST 100
9672.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

'Değiş-tokuş'

Jean Baudrillard postmodern küresel sistemi analiz ederken “değiş tokuş sistemi” şeklinde bir kavramsallaştırma kullanmaktadır. Değiş tokuş, bir anlamda küresel sistemin yine Baudrillard’ın tabiriyle “ya ya da” mantığı çerçevesindeki hareket rotasını belirlemektedir. Yani “ya şunlara razı olursunuz ya da şöyle bir felaket sizi beklemektedir” şeklindeki bir şantaj küresel sistemin bu rotasını ifade etmektedir.

Bu yaklaşım içinde bulunduğumuz koşullarda, postmodern küresel dünya insan sağlığını değiş tokuş sisteminin pazarlık unsuru haline getirmiştir. Özellikle medya üzerinden dünya ölçeğinde insanlar üzerinde tedhiş edici haberlerin yayılması sağlık konusunu küresel aktörlerin birey üzerinde bir şantaja dönüştürmesini sonuçlamaktadır.

Postmodern küresel sistem birkaç yoldan hareket tarzlarını belirlemiştir. Birincisi, zaten epey zamandır insanların yol haritalarını belirleyecek epistemolojik kaynağı kontrol etmektedir. Birçok insan özellikle medya ve kanallardaki çeşitliliğe bakarak, tüm fikirlerin ve düşüncelerin serbestçe dolaşımda olduğu kanaatini paylaşıyorlar. Bunun belirli oranda doğruluk payından bahsetmekle birlikte, bu çeşitliliğin bir adım öncesinde en temel haber ve bilgi kaynaklarının küresel aktörlerce kontrol edildiği ve filtrelendiğini bilmek gerekir. Buna rağmen dolaşıma çıkan elbette birçok bilgi vardır.

Postmodern küresel sistem bu tür kontrol dışılıkları, enformasyon bolluğu ile yeniden kontrol altına almaya çalışır. Şayet bir konuda filtrelenenlerin dışında bilgi akışı gelmişse, o konuya dair olumlu ve olumsuz birçok enformasyonlar yaratılarak sistemde erişime sokulur. Böylece hedef, kitlelerin kafasını karıştırarak gerçekliğe ulaşmasını engellemektir. Bunun post-truth dediğimiz hakikat ötesi süreçle uyumlu olduğuna görebilmek önemlidir.

Dikkat ederseniz virüsün seyri ve aşı konusunda ciddi bir enformasyon genişlemesi var. (parasal genişleme gibi) Bireyleri ümit ile ümitsizlik arasında tutmayı hedeflediği anlaşılan bu enformasyonlar, insanlara net bir bilgi vermiyorlar. Bir gün “Dünya Sağlık Örgütünden korkutan açıklama” şeklindeki haber ertesi gün ya da bir başka medya kanalında “D.S.Ö’den korkulacak bir şey yok” açıklaması sunuyor. Aşının etkili olduğu haberiyle eşzamanlı olarak “aşının etkisinin zayıf kalacağı” açıklanıyor.

Diğer önemli bir tartışma konusu da aşının zorunlu olup olmayacağı hususunda. Aslında sadece aşı konusunda değil, birçok konuda insan özgürlüğü meselesi ciddi bir tartışma konusu olmaktan uzak. Tartışmaların seyrine baktığımız zaman, “aşı olmayanın yargılanması gerektiği” iddialarından tutun da “aşı olmayanın hain olduğu” söylemine kadar yeteri kadar bilimsel konuşma ve tartışmaya imkan tanımayan yaklaşımlar kendisini göstermeye başlıyor.

Ortada korunması gereken birkaç türlü parametre var. Birincisi, insan sağlığını bu pandemi sürecinde koruyacak tedbirlerin alınması gerekiyor. İkincisi, bir insanın diğer bir insanı riske atacak davranış ve tutumlardan uzak kalması gerekiyor. Üçüncüsü, insan özgürlüğünün ve tercih haklarının korunması bir gereklilik ifade etmektedir. Gerçekte yapılması gereken, tüm bu parametreleri sağlamak üzere nasıl bir yol haritasının izlenmesi gerektiğinin tartışılmasıdır.

Meselâ, bu meselelerin felsefi düzlemde tartışılıp bir sonuca ulaşılması söz konusu olmuş mu? Doğrusu yukarıda saydığımız parametreleri birlikte sağlayacak ciddi bir tartışma görmedim. Anlıksal ve mahalleden bakışlar, makroları kaybeden manzaralar sunuyorlar maalesef. Postmodern küresel sistem insanın manevra alanını daraltacak biçimde insanın sağlığını ve giderek ontolojik varlığını şantajla ve özgürlüğüne bedel olarak fiyatlamaya başlamıştır.