Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2513.12
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Ekim 2021

Değerli olmak için!..

Allah (c.c.) bizim giydiğimiz elbiselerin kumaşının kalitesine, oturduğumuz evlerin semtine ve metrekaresine, evlerimizdeki mobilyaların kalitesine, işgal ettiğimiz makam ve mevkilere, hesaplarda biriktirdiğimiz servetimizin azlığına ya da çokluğuna, boy-pos, soy- sopumuza göre değil; O’nun değer verdiklerine sahip çıktığımız oranda değer veriyor.

İslam'ın ilk yılları... Gizli gizli davet devam ediyor... Açıktan Kur’an-ı Kerim okunamıyor... Büyük bir baskı, zulüm ve tehdit ortamı...

O dönemde Rahman Suresi nazil oluyor...

Kur’an-ı Kerim açıktan henüz hiç okunmamış. Rahman Suresi nazil olunca Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) “Ben bu sureyi gidip Kâbe’de (Kâbe’nin içerisi 360 civarında putla dolu) putların karşısında, müşriklerin gördüğü bir ortamda okuyacağım” diyor.

Abdullah b. Mes’ûd ismi, ilmi, takvası, şuuru ne kadar büyük ve azametli ise vücudu onunla ters orantılı cılız, sıska, zayıf yapılı olan zatlardan bir tanesidir.

“Gidip okuyacağım ben Rahman suresini” deyince arkadaşları: “Gitme!” dediler. “Sana eziyet ederler. Sen de bu eziyetlere dayanamazsın. Gitme!”. Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) dinlemedi. “Ben gideceğim!” dedi. Arkadaşları “Sen onların eziyetine, işkencesine dayanamazsın. Zayıf bir adamsın. Sana zahmet verirler, döverler, işkence ederler.” dedilerse de Abdullah b. Mes’ûd arkadaşlarını dinlemedi.

Bazen imanı göğüs kafesi içerisinde saklayabilmek, tutabilmek neredeyse imkânsız hale gelir. Artık taşmak ister, coşmak ister insan. Haykırmak “Muhammedur Rasulullah” diye, bazen “Allahu Ekber” diye imanını gür bir seda ile duyurmak ister insan... Abdullah b. Mes’ûd öyle anlardan bir tanesini yaşıyordu.

Kur’an-ı Kerim'in indiği dönemde yaşayan Arap toplumunun en büyük avantajlarından bir tanesi inen, okunan Kur'an ayetlerini duydukları zaman anlıyor olmalarıdır. Biz tercüme ve tefsirini okumadan anlayamadığımız için Kur’an-ı Kerim'in mucize beyanından yeteri kadar etkilenemeyebiliyoruz. Bazen öyle çarpıcı, öyle vurucu ifadeleri vardır ki; Arapçaya vakıf olan, Arapçanın cümle yapısını bilen insanlar bunun bir insan sözü olmadığını, olamayacağını; mutlaka ilahi bir kudret tarafından indirilmiş bir kitap olduğunu anlamaları çok zor değildir.

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.); Kâbe’nin yanında, putların karşısında, müşriklerin bulunduğu bir ortamda “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek Rahman suresini okumaya başlayınca şaşkına dönen müşrikler çarpılmış gibi oldular. Sesin geldiği tarafa bakıp da okuyanın Abdullah b. Mes’ûd olduğunu görünce üzerine yırtıcı hayvanlar gibi saldırdılar.

Müşrikler; Haktan, hakikatten korkar. Şirk ve nifak hastalıktır. İnsanın bünyesinden çıkmazsa her türlü güzellikten nefret eder.

Müşrikler, Abdullah’ın üzerine nefretle, yırtıcı hayvanlar gibi saldırıp bayılıncaya kadar dövdüler. Abdullah'ı bıraktıktan sonra arkadaşları alıp kenara getirdi. Abdullah baygındı. Epeyce süre sonra Abdullah kendisine gelebildi. Arkadaşları; “Sana demedik mi yapma! Onlar sana eziyet ederler. Bünyen zayıftır, eziyetlerine dayanamazsın! Neden yaptın?” Abdullah b. Mes’ud; “Vallahi onların yaptıkları bugün benim gözümde o kadar hafif ki yarın olsun gider yine aynısını yaparım” dedi. Yani onların bu eziyetleri bu işkenceleri beni korkutamaz, hiç umurumda da değil.

İnsan aşk mertebesinde bağlı olunca acıyı bile neredeyse hissetmez hale geliyor. Bütün dünyanın karşısına tek başına çıkabilecek imanı ve kuvveti kendisinde görüyor…

Aradan yıllar geçiyor. Zor dönemler zor yıllar geride kalıyor. 13 yıl Mekke hayatından sonra Medine-i Münevvere’ye Efendimiz (a.s.) ve beraberindeki müminler hicret ediyorlar. Medine Devleti kuruluyor. Savaşlar oluyor ama Mekke günleri ile kıyaslanmayacak derece ferahlamışlar Medine-i Münevvere’de. Müslümanlar daha çok eğitim-öğretime; Kur'an, hadis öğrenmeye zaman ayırabilecek durumdalar.

Medine'deki günlerden birinde birkaç arkadaşıyla beraber Hz.Peygamber (as)bir hurma bahçesinde oturuyorlar. Aralarında Abdullah b.Mesud (ra)da var. Hurmaların hasat mevsimi... Abdullah hurma toplamak için ağaca tırmanıyor. Arkadaşları, Abdullah ağaca tırmanırken ağacı saran cılız ayaklarını görünce şakalaşıyorlar, elleriyle işaret ederek :”Şuna bak! Şu bacaklara bak! Kopacak gibi incecik, şu vücuda bak! Cılız, sıska, neredeyse rüzgâr uçuracak...” gibi cümleler ediyorlar. Efendimiz (a.s.) şakalaşmalarını duyuyor ve onlara dönerek “Vallahi bu iki ince bacağın Allah katındaki ağırlığı şu gördüğünüz Uhud Dağı'nın ağırlığından daha fazladır” diye hitap ediyor.

Abdullah b. Mes’ûd'un okuduğu ayet-i kerimelerde de ifade edildiği gibi Allah'ın değer verdiklerine ne kadar değer verirsek, O’nun katında o kadar değer buluruz. Biz, Allah'ın değer verdiği ve insanlara emanet olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim'e ne kadar değer verirsek; Allah katındaki değerimiz de doğru orantılı olarak o kadar yükselir.

Allah (c.c.), Rahman suresinde “İnsanı yarattı. Beyanı (anlama ve anlatmayı) öğretti.” buyuruyor. Eğer yarattığı insan, öğrettiği Kur'an'a muhatap olmuyorsa, kulak vermiyorsa Allah’ın katında ne kıymeti olabilir!

Efendimiz (a.s.)'ın şikâyet edeceği kesim; Kur’an-ı Kerim'i okumayan, anlama çabası göstermeyen; okuyup, anlayıp içindeki hükümleri, prensipleri, mesajları hayatına tatbik etme gayreti göstermeyen kimselerdir.

Bölük bölük insanlar hesap gününde yargılanmak üzere çıkarken Hz Peygamber (a.s.) bir kısım insanları Rabb'ime havale edecek ve diyecek ki :”Ey Rabb’im! Benim halkım(dan müslüman olduğunu iddia eden bazı kimseler)bu Kur’an’ı (tozlu raflar içine hapsederek )terk ettiler!”(Furkan,30)

Kimileri onu anlamak ve uygulamak niyeti taşımaksızın okudu; ölülerin ruhlarına üfledi; kimileri onun yerine, başka eserleri başucu kitabı hâline getirdi; kimileri onu, üzerinde çalışmalar yapmaya yarayan bir malzemeden ibaret gördü; kimileri de onun bu çağda geçerliliğini yitirmiş bir kitap olduğunu ileri sürerek hayatın dışına itti; bunların yaptıklarından şikâyetçiyim yâ Rab! diyecek.

Abdullah b. Mes’ûd’un ince bacağının Allah katındaki, mizandaki ağırlığının Uhud dağının ağırlığından fazla olması Abdullah'ın Kur'an'a verdiği değerle, Efendimiz Muhammed Mustafa (a.s.)’a bağlılığıyla, ibadet hayatı, helal ve harama dikkat eden yaşantısıyla doğru orantılıdır.

Cenab-ı Hak’tan niyazımız ve ümidimiz; hayatlarımızı Abdullah b. Mes’ûd (r.a.) ve sahabe-i kiramın hayatına benzetebilmeyi ve öylece yaşayabilmeyi nasip etmesidir.