Değerlerimizi değersizleştirme operasyonu
Bugün insanları yolundan, doğallığından saptırmak ve özünden koparmak suretiyle başta Allah'a ve insan fıtratına savaş açan küresel sistem aynı zamanda şeytani düzeneği temsil etmektedir. FETÖ işte bu şeytani düzeneğin ordusu konumundadır.
Ilımlı İslam Projesi
ile FETÖ bu ülkeye verilmiş bir narkozdu. Zira cerrahi operasyonu ondan sonra
yapacaklardı. Milletimiz buna müsaade etmedi. Her defasında milletimizi
aşağılamaları da bundandır.
G.W. Bush tarafından ABD Barış Enstitüsüne atanan Middle East Forum Başkanı Daniel Pipes
tarafından kullanılan “Ilımlı İslam Projesi”, Graham Füller’in “doğrudan
desteklenmesini” tavsiye ettiği ve önünü açtığı FETÖ’ye havale edilmişti.
1897 kongresinde, İslam’ı yeryüzünden tasfiye edip Tanrı’nın
kendilerine vaat ettiği cihan hâkimiyetini tesis etmek için uzun soluklu bir
plan yaptılar. Finans, din ve siyaset
üzerine bina edilmiş korkunç, acımasız ve insan karşıtı bir projeydi bu!
Tek bir din, tek bir
dil, Kudüs’ün de ‘başkent’ olduğu tek dünya devleti kapsamında bir tanrı
imparatorluğunu gerçekleştirmeyi hedefliyorlar.
Yeni Dünya Düzeni dedikleri şey de bunun bir aşamasıydı. Kissinger’ın ifadesiyle, dünyayı aynı
zamanda bir “dinler savaşı”na sürüklemek. İslâmiyet’in ortadan kaldırılarak
ortak bir “insanlık dini” icat etmek.
Bu bakımdan ülkemiz ezoterik örgütlerin, uluslararası derin
yapıların, finans oligarkların merkezinde ve hedefinde olan bir ülke
konumundadır.
Bu hedefin gerçekleşmesi için de önce bu milletin geçmişiyle
olan bağlantıları kopartıldı. “İnsanların
geçmişiyle bağlantılarını koparabilirsen kolayca ikna edilebilirler” diyen Karl
Marx aslında doğru bir şey söylüyordu.
Bir toplumu, geçmişinden, kültüründen, değerlerinden,
kutsallarından uzaklaştırırsanız orayı sömürülmeye müsait bir yer haline
getirirsiniz.
Bugün Türkiye’de
İslami değerlere yönelik sistematik olarak başlatılan manipülasyonların,
saldırıların küresel sistemin nihai hedefiyle yakından bir bağlantısı vardır.
Hatırlayın bir ara CHP Seyhan Belediye Meclis Üyesi Ali
Aydoğan “Bizim yalancı Muhammed’e ve
onun uydurduğu tanrıya ihtiyacımız yok” demişti.
Sonra Hakkı Devrim, peygamberimizden
kabile şefi olarak bahsediyor, Canan Arıtman adındaki bir siyasetçi de “Başörtüsünü Sümerlerdeki fahişeler takardı”
diyordu.
Hatta Orhan Aydın adında bir gazeteci de “İbrahim’e kurban yerine bir fidan dik
denseydi dünya cennet olurdu” diyerek kasıtlı veya değil bu yozlaştırma
operasyonuna su taşıyorlardı.
Böyle yüzlerce örnek koyabilirim önünüze… Olayın bir yönü
bu.
Geçenlerde seccadeye ayakkabılarıyla basan Kemal
Kılıçdaroğlu’nun görüntüleri çok tartışıldı. “Yerdeki seccadeyi görmedim. Özür dilerim” diyerek tam meseleyi
kapatacak oldu ancak bu sefer de aynı hareketi başka bir yerde yaptığı ortaya
çıktı.
Asıl trajik olan dindar görünümlü, başörtülü, seküler,
sağcı-solcu birçok kesimden gelen destek mesajlarıydı. Seccadeyi halı parçası diyen, put olarak gören, bir değer olmadığını
öne süren bu insanlar faturayı seccadeye keserek işin içinden sıyrılmayı
denediler.
Hatta bir gazeteci Kâbe'nin duvarında yer alan ve
Müslümanlarca kutsal sayılan Hacer-ü'l Esved taşına kadar getirdi meseleyi.
Bırakın seccadeyi Hacer-ü'l Esved taşını bile put olarak gördü.
Şimdi tuhaflık şurada, peygamberimizden
ve hadislerinden örnekler veren bu insanlar örneğin 10 Kasım törenlerinde
çocukların büst önünde secde ettirilmesini nasıl değerlendiriyor?
Bu örneği bir çatışma ortamı doğsun diye vermedim. Bu ülkenin sözüm ona aydınlarının bu
ülkenin değerlerinden, kültüründen ne denli uzaklaştıklarını anlatmaya
çalışıyorum.
Çünkü gerçek aydın ve
sanatçı, kendi zamanının ve ülkesinin irfanına sahip olmalı ve aynı anda
ülkesinin dilini, dinini, değerlerini, kültürünü, tarihini, edebiyatını da
bilmelidir. Bu kopuş batıcı eğitim sistemin tesis edilmesiyle başladı.