Dedem ve babam, ben ve evladım
Dedem çarık giyermiş, babam kara lastik. Naylon ayakkabım olduğu için mutluluktan ayaklarım yere basmadı. Evladım için bunlar masal ve fantezi. Onlar marka beğenmiyor.
Dedem arpa ekmeği bulsa şükredermiş. Babamlar bu ekmeğe yoğurt ilave ettikleri için kendilerini şanslı addetmiş. Kardeşlerimle bir karavanada yoğurtla ekmek yanında da çökelek bulduğumuz için kıyamet alameti denildi. Evladım kahvaltıya zor oturuyor. Onca nimetin içinde “anne başka bir şey yok mu” diyorlar.
Dedem, tandır evinde yatardı. Babam, bütün çocuklarıyla bir odada. Sekiz kardeşimle üç yatağı paylaşırdık. Evladım için bunlar anlamsız ve tehlikeli. Çünkü kendilerinin odaları var. Yatakları havalı, her şeyleri moda olmalı.
Dedemin evi kerpiçtenmiş, sürekli akrep olurmuş. Babamın evi toprak damlıydı. Damcı, doğal kaderleriydi. Tavan aralarında dolaşan fareler insanı deli ederdi. Onların hakkından evdeki kediler gelirdi. Damcılı evde yaşadım. Damımız beton olunca çok sevindim. Evladım çatılı ve lüks evde yaşıyor. “Neden daha güzel bir evimiz yok” diye başımıza kalkıyor.
Dedem için hayaldi mektep. Babamın okuması için yokmuş imkanlar. Yatılı okul çilehanesinde okudum. Evladım için okul beğendiremiyorum. “Özel” diye tutturuyorlar. En doğal haklarıymış gibi kafa tutuyorlar.
Dedemler gecenin karanlığını idare lambalarıyla aydınlatırlarmış. Babamlar camlı lambaya ulaşmışlar. Bunca nimetin hakkını nasıl öderiz diye düşünüp durmuşlar. Camlı lambaya ulaştım. Lüksle geceyi aydınlattım. Elektrikle tanıştım. Dünyanın sonu geldi diye konuşuldu. Evladıma bunlar masal gibi geliyor. Utanmasalar dalga geçmek istiyorlar.
Dedemler çalışınca hep bedenlerini kullanırlarmış. Babamların icat edilen bazı aletler imdatlarına yetişti. Biz de çalışıyorduk. Çileli yatılı okul dönemine tatil diyorduk. İmdadımıza aletler babamlardan daha çok yetişti. Evladım çalışmıyor. Her şeyi aletlerin yapmasını istiyorlar. Zoraki gittikleri işleri durmadan başımıza kalkıyorlar.
Dedemler, ancak sıhhiye memuruna giderlermiş. Koca karı ilaçlarıyla tedavi edilirlerlermiş. Babamlar zamanında her ilde bir doktor varmış. Ona gitmek her babayiğidin kârı değilmiş. Devlet hastanelerinin SSK çileli dönemlerini yaşadım. Nasıl bed muameleler gördüğümü yaşam boyu unutmayacağım. Evladımın özel doktoru var. Rahatsızlıklarında özel hastaneleri gezmekten yoruluyorlar. Bir de “iyi doktorlara götürmediniz” diye başımıza kalkıyorlar.
Dedemler, hadiseleri tellaldan öğrenirlermiş. Babamlar, radyoyu duyunca uzun bir müddet inanamamışlar. Siyah beyaz televizyon olan evlere gitmeyi çok isterdim. İzin almak için saatlerce yalvarırdım. Evladımın elinde android telefon. Hem radyo, hem televizyon. Bulabilirsen onları konuşmak için aşk olsun. Sürekli telefonu değiştirmek istiyorlar, bunu bilin.
Dedem, kumaş bulamazmış. Giyermiş çuhaları hatta devletin arşiv bezlerinden yapılacak tumanları. Babamın zamanında kumaşla terziye gitmek, bayramlarda değil bir kaç senede bir olurmuş. Dikilen bir pantolon veya elbiseyi sırasıyla giyerlermiş. Kıyafetlerimi rahmetlik annem evde makinasıyla dikerdi. Çok defa yamalayıverirdi. Yılda bir bayram ya da okul için terziye giderdik. Evladım terziyi beğenmez. Hazır giyimcilerin hepsine de gitmezler. Neredeyse evde oturacaklar. Siparişlerini internetten verecekler. Beğenmedilerse yenisini isteyecekler.
Dedemler, zamanında alimler konuşur, onlar dinlermiş. Babamlara konuşmaları için alimler müsaade etmiş. Biraz haddimizi aştık. Edebimizi aşmadan serbestçe konuşmaya başladık. Evladım sanki alim olmuş. Konuşmaya başlayınca alimler susmaya başlamış. Telefonlardaki kirli bilgilerden abartılı kişilikler kapmışlar.
Dedemlerin zamanında en kıymetli değer “din”miş. Hayatın hakikatleri dinin merkeziyetiyle halledilirmiş. Babamlar zamanında dine büyük darbe indirilmiş. Dinden bahsedenler hapse konulmuş. Benim zamanımda dindar olmak mürtecilikti. Hatta dini yaşadığınız için size deli denilirdi. Evladım zamanında din serbest oldu. Hatta israiliyattan da kurtuldu. Onu yaşayacak nesil nadirattandır.
Dedemler bir yere katır veya eşekle giderlermiş. Atı olana ağa derlermiş. Çoğu zaman yaya giderlermiş. Babamların hem kağnısı, hem atı olmuş. Bu nedenle onlara ağa-bey denmiş. Traktöre ulaştım. Zamanın şanslısı olarak addedildim. Evladım yolculuk seçeneklerini beğenmiyor. Bazen özel araba diyorlar, bazen de havada uçmak istiyorlar. Şimdi hızlı trene binmişler, “artık başka şeye binmeyiz” diyorlar.
Dedemler, tezekle ısınmışlar. Babamlar, tezeğin önüne geven koydukları için kendilerini şanslı bilmişler. Yetiştim tezeğe ve gevene. Kömür ve odun yaktım. Babamla aram açılmadı sanmayın. Evladım ille de doğal gaz olsun diyor. Bassınlar düğmeye, her yer ısınsın. Eskilerden bahsedince burun kıvırıyorlar. Tezeğin ekosistemine döneceğiz deyince kıyameti koparıyorlar.
Saymakla bitmez bu mukayeseler.
Biliyor musunuz! Dedem 115 yıl yaşadı. Neredeyse ömrünün sonuna kadar doktora gitmedi. Babam 83 yaşında. Hâla aklı başında ve sağlığı yerinde. Elliye yaklaştım. Dökülmeye başladım. Aklım yerinde olsa da sağlığım pek yerinde değil. Evladımın ise aklı beş karış havada. En ufak bir rüzgar dokunsa daima doktorlarda.
Geçmişin güzelliğini geleceğe taşıyalım. Güzellikleri ana toplayalım. Kökü mazide olan bir âti için ne reddedelim, ne de toptan kabul.
Hakikati bulan olalım. Abdullah olduğumuzu hiç unutmayalım.