DEAŞ dünyanın en büyük yalanı
Bütün dünya bir yalanın peşinden sürükleniyor. Bütün dünya, kendisini IŞİD yalanına inandırmaya zorluyor. IŞİD, dünya tarihinin belki de en büyük oyunu ve yalanı. IŞİD (DEAŞ) aslında bir; CIA (ABD), MOSSAD (İsrail), MI6 (İngiltere) organizasyonudur. Dünya bu kahredici gerçeği ne itiraf edebiliyor ne de bu gerçekle yüzleşerek mücadele etmeyi seçiyor. Halbuki gerçek açık ve net bir şekilde ortada. IŞİD büyük bir oyun ve arkasındaki güçlerin, kendi ülkelerindeki bütün; psikopat, sorunlu, suç işlemeye meyilli,u2026 kişileri gönderdikleri bir toplama kampı. Büyük istihbarat (CIA-Mossad-MI6) teşkilatlarının, şimdiye kadar kurdukları, en büyük devlet-örgüt. Hem İslam dinine hem Halifelik kurumuna büyük bir darbe vurdular. Anadolu (İslam) Coğrafyasını, kanton devletlere bölmek için, bir araç olarak kullanmaya da devam ediyorlar.
Bir örgütü yok etmenin en kesin, en basit, en gerçekçi yolu, genel merkezini yok etmektir. IŞİD'in genel merkezi RAKKA. Yıllardır Rakka'nın etrafında dolaşıyorlar ama, genel merkezine dokunmuyorlar. Çünkü; RAKKA'yı PKK'ya aldırarak, PKK'yı kahramanlaştırmayı hedefliyorlar. Bu şekilde PKK üzerinden; Kürtler kahraman diyerek, Kürtleri kendi amaçları için, İslam dünyasını daha fazla bölmek için kullanmaya çalışacaklar. PKK'yı, IŞİD'i bitiren kahraman olarak gösterip, PKK'yı 2. İsrail devleti ile ödüllendirerek, Kürtleri İslam dünyasının bağrına 2. Hançer olarak saplamayı hesaplıyorlar.
Kısacası; 60 devlet (ABD, İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa,u2026 dahil) IŞİD'i bitiremedi ama, Kürtler IŞİD'i bitirdi diyecekler. Kürtleri değil, daha uzun yıllar kullanacakları PKK'yı ödüllendirecekler. İşte asıl büyük oyun ve büyük hedef budur. Hem PKK'ya silah veriyorlar, hem IŞİD'e silah veriyorlar, hem ESED'e silah veriyorlar, hem ESED ile savaşan muhalefete silah veriyorlar. Bütün bunlar, dünyan insanlarının gözleri önünde oluyor. Saddam'ın ordusunu yenebiliyorlar ama, kendi silahları ile donattıkları IŞİD'i yenemiyorlar öyle mi?
***
Erdoğan -Trump Görüşmesi
Erdoğan u2013 Trump görüşmesinde son derece önemli konular görüşülecek. Daha çok Suriye merkezli bu konuların başında, ABD'nin PKK (PYD)'yı ağır silahlarla silahlandırması geliyor. Bir diğer konu Fethullah GÜLEN'in iadesi.
ABD, PKK'yı neden silahlandırıyor? Elbette 2. İsrail devletini kurmak için. Bunun için Kürtlere; bir kurtuluş savaşı kahramanlığı, geçmişi ve destanı oluşturuluyor. Bu silahlandırmanın en önemli sebeplerinden biri de; PKK üzerinden, Türk-Kürt savaşına zemin hazırlamak. Türkiye'yi Suriye'de ve PKK (2. İsrail devleti) üzerinden, Türk-Kürt savaşına sürüklüyorlar. Bütün Kürtleri Türkiye'ye düşman etmeye çalışıyorlar. PKK üzerinden yıllarca Türk-Kürt çatışması çıkararak bunu yapmaya çalıştılar. Ama, bunu başaramadılar. Savaş devletler arasında olur. Şimdi devlet kurarak bunu yapmaya çalışıyorlar.
Ama, şunu unutulmamalı; tarihin hiçbir döneminde Türk-Kürt savaşı olmadı ve tarihin hiçbir döneminde de Türk-Kürt savaşı olmayacaktır. Tam tersine, Türk-Kürt birliği, kardeşliği, birlik ve beraberliği olacaktır. Türkiye'yi bölmeyi hedefleyenler; Türk-Kürt birliğini daha da güçlendirecekler ve Misak-ı Milli'yi de aşan bir şekilde, Türkiye'nin büyümesine sebep olacaklardır.
Abdullah ÖCALAN'ı verdiler, Irak'ı böldüler. Şimdi benzer bir durumla karşı karşıyayız. Fethullah GÜLEN'i verip, Suriye'yi bölebilirler. Türkiye'yi iç sorunlarla meşgul edip, Suriye haritasını istedikleri gibi değiştirme planları yapabilirler.
Bu konuda son derece dikkatli olmalı ve stratejik hareket etmeliyiz. Türkiye; özellikle İsrail'i durdurmak için, Suriye üzerinden ve Kuneytra (Golan tepeleri) gibi stratejik bir bölgeden, İsrail ile komşu-sınırdaş olmalıdır. Türkiye'nin Suriye'de birinci önceliği, Kuneytra merkezli olmalıdır. Kuneytra güvenlik bölgesine, Türkiye hakim olmalıdır. İsrail'i durduran, ABD'yi de durdurur. ABD ve İsrail'in İslam dünyasına daha fazla zarar vermesini önlemenin yolu, Türkiye'nin İsrail ile direkt sınırdaş olmasından geçer.
Bir diğer problemimiz; fırsatçı Yunanistan'ın EGE denizinde yaptığı şovdur. Suriye sorununu çözdükten sonra, Yunanistan ile de hesaplaşacağız. Yunanistan için şimdilik sabretmekte fayda var.
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
AK Parti (Reisin Dönüşü) Kongresine Doğru
AK Parti, 21 Mayıs kongresine gidiyor. Yenilenme kongresine gidiyor. Kongrenin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz.
AK Parti'ye daha önce; yeni bir başlangıç için, isim (AK Cumhuriyet Partisi) değişikliği önerisinde bulunmuştuk. Fakat her şeyden önemlisi; dava aşkıyla çalışan liyakatli şahsiyetlere, ekiplere ihtiyaç vardır.
AK Parti; Erdoğan'ın dönüşü ile birlikte, ciddi bir yenilenme yaşayacak, yeni bir başlangıç yapacak. Bakan ve parti karar organlarının önemli ölçüde değişmesi de beklentiler arasında. Yenilenme aynı zamanda, bir erken seçime hazır olma anlamına da gelmektedir.
Bir davayı ancak; liyakat sahibi, cesur ve adil insanlar başarıya ulaştırabilir. AK Parti, daha da başarılı olmak ve her şeyden önemlisi başarısını devam ettirmek istiyorsa; dürüst, cesur ve liyakat sahibi insanlara yer vermelidir.
Bu haftaki köşemizi, AK Parti MKYK'ya aday adayı olan; DİYARBEKİR'den, Avukat, hukukçu sayın Ercan EZGİN'e ayırdık. MKYK'ya girme hedeflerini, Güneydoğu ve terör ile ilgili görüşlerini sorduk. Sağ olsun bizi kırmadılar. Kendisine teşekkür ediyoruz.
Av. Ercan EZGİN: Terör Kin ve Kan İster
NEDEN AK PARTİ MKYK'YA GİRMEK İSTİYORSUNUZ?
Şunu öncelikle belirtmek isterim ki makamlar ve koltuklar geçicidir ve halka hizmet etme, sorunların çözümüne katkı sunma noktasında sadece bir araçtır. İllaki bir makam veya koltuk Talebinde de değiliz. Bizim anlayışımızda talepten ziyade emanet uygun görülür ve ehline ve layıkına teslim edilir. Özellikle çözüm süreci zamanında gördük ki bölgeden demek ki atılacak adımlar ve görev verilecek adamlar noktasında doğru bilgi gitmiyor. Her şey güllük gülistanlık gibi anlatılıyor. Biz bölgede bize imkan verildiği kadar, sesimizin çıktığı kadar görsel ve yazılı basın aracılığıyla bas bas en sıkıntılı dönemlerde bağırıyorduk, Daha Fetö ve PKK ile ciddi ciddi mücadele dahi başlamamışken, iki yapı arasındaki kirli ilişkiyi, darbe şartlarını olgunlaştırmak için oluşturulan provokatif ortamı, saldırı ve ittifakları anlatıyorduk. Kobani olayları nasıl çıktı, neden tedbir alınmadı, insanlar neden göz göre öldü.? Sur, Cizre olayları nasıl patlak verdi, bu kadar ağır silahlar göz göre nasıl şehirlere taşındı, Operasyonlarda bile bile yüzlerce asker ve polisin şehit edilmesine kimler sebebiyet verdi, bombalar döşenen boş binalara kimler onları şehadete gönderdi? Bunlar FETÖ-PKK ittifakının en büyük delidir, bakın gazete manşetlerine söylemlerimizi ve uyarılarımızı net bir şekilde görürsünüz. Yani biz ve bizim gibi birkaç insan en kritik, en tehlikeli, çok kimsenin belki de cesaret edemediği zaman ve tehlikeli ortamlarda televizyonlarda korkmadan bas bas bağırıyorduk. Yakın çevremden ve dostlarımdan "böyle sert konuşma ortam çok kötü" şeklinde sürekli ikazlar alıyordum. Ancak taşıdığımız canın Allah'tan emanet olduğunu bilenler korkmamalı zalimlere kaşı.
Önemli olan kriz ve çatışma anlarında sahada olmak, terör ve şiddete karşı durmak, puslu havada gerçekleri korkmadan göstermeye çalışmak. Rahat ve güvenlikli ortamlarda bakmayın şimdi konuşan kahramanlar çoğalmış. Bize seçimden seçime, Cumhurbaşkanının veya Başkanın bölgeye yaptığı ziyaretlerde sadece göstermelik olarak onlara iştirak eden, bölgeye gelen siyasetçiler değil, en tehlikeli ve çatışmalı ortamlarda dahi halkını terk etmeyen, bölgede zulme karşı duran siyasetçiler ve idareciler lazım. En kötü zamanlarda meydanda olmayan, sahada izi olmayan, Ankara ve İstanbullarda bölgeyi değerlendiren siyasetçi ve yöneticilerle bölge ayağa kalkamaz. AK Parti'ye yağcılık ve yalakalık yapanlar değil, Hz.Ömer cesaretiyle hareket eden, doğrularda destekleyici ve teşvik edici, yanlışlarda uyarıcı ve eleştirici siyasetçiler lazım. Yanlışlarda uyarıcı olmak en büyük erdem ve ahlaki sorumluluktur.
Tarihi referandumda seçmen öyle ince bir ayar çekti ki aynen bıçak sırtı. Ortaya çıkan sonuç tüm partiler için ne bir mutlak zafer, ne de bir hezimet. Referandum öncesi bir yazımızda vurguladığımız gibi "%51 civarındaki sonuç" sadece Anayasal meşruiyeti sağladı Halkın bütün partilere verdiği "Kendine çekidüzen verme, düşünme, özeleştiri yapma, sorgulama, yenilenme" mesajları vardı. Özellikle AK Parti'nin payına düşen mesajda: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve onun gözetim ve himayesindeki Ak Parti'ye destek ve güvenimiz devam ediyor; ancak içinizde kötüleri ve kötülükleri barındırmayın, sizi oraya getiren halkı da unutmayın. AK Partili görünüp de AKP'li olanlara kapının yolunu gösterin; halkı sömüren asalakları, ihale ve rant peşinde koşanları, her güçlü devrin adamı olanları, menfaat ve koltuk sevdalılarını, korkak ve yalakaları tek tek tasfiye edin. Kibir abidesi ve halka tepeden bakan teşkilatlarınızı, belediye başkanlarınızı, milletvekili ve bürokratik kadrolarınızı yenileyin. Hatalarınızdan ders çıkarın, eksikliklerinizi tamamlayın ve yolunuza "İlk günkü aşkla ve ilk günkü heyecanla" daha güçlü devam edin " ikazları vardı.
Bu bölge PKK'nın terör eylemleri ve çukur siyasetiyle yüzyılın trajedisini yaşadı. Kürtlerin sırtına kaldırılamayacak çok ağır bir yük bindi. Çok kritik, riskli ve tarihi süreçlerden geçiyoruz. Yaşadığımız dönem 2. Kurtuluş savaşı misali bir istiklal ve istikbal mücadelesidir. "Ya izzet ya da zilletu2026""Türkiye'den başka devletimiz, bu topraklardan başka vatanımız yoktur." Ülkemizi Suriye'ye, Irak'a çevirmek isteyenlere, terör ve tehdit ile diz çöktürmeye, hizaya getirmeye, terbiye etmeye çalışanlara asla izin vermemeliyiz. Gün bütün etnik, mezhepsel ve ideolojik sorunları, farklılıkları, saplantıları, çatışma ve çekişmeleri bir tarafa bırakma, vatana, geleceğe sahip çıkma, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın deyimiyle " Milli Seferberlik, gönüllerde birlik" günüdür.
Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle yani 80 milyonun tamamıyla hepimiz bu ülkeye aitiz. Yani "hep birlikte büyük Türkiye'yiz." Bir ve kardeş oldukça Allah'ın izniyle, öncü kadrolarımızla, yeni kurucu akıllarımızla beraber üstesinden gelemeyeceğimiz sorun da yoktur. Bir arada yaşama duygu ve azmimizi yitirmeyelim, aynı vatanda birlikte yaşamanın mutluluğunu ve hazını kaybetmeyelim. Şer ve musibetlerin aramızda büyümesine izin vermeyelim. Fitne ateşini yakmaya çalışanlara hep beraber karşı gelelim.
TERÖR HALKLAR ARASINDA KİN, ÇATIŞMA VE KAN İSTER
Milli şairimiz Mehmet Akif'in vurguladığı gibi " Girmedikçe tefrika bir millete düşman giremez; toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez." Bir milletin mensupları olarak bir birimize sırt çevirmeyelim, Allah rızası için Türk, Kürt, Arap demeden birbirimize merhamet edip, duygusal kopuşa götürecek söz ve eylemlerde bulunmayalım yani terörün kurduğu tuzağa düşmeyelim, amacına hizmet etmeyelim. Bakınız "terör en çok zaafları kaşır, etnik ve mezhepsel iç çatışmaları körükler, aklı selimi ortadan kaldırmak ister, sağlıklı düşünmeye darbe vurur, öfkeyi körükler, ırkçılık ve hamasetten beslenir, farklılıklar arasında kin ve kan çıkmasını" ister. Aman ha! Zaman ne acıdan felç olma ne de öfkeden kendini kaybetme zamanıdır.
Terörle mücadele ederken eski ceberrut devletin yanlış uygulamalarına düşmeyelim, devleti eski kirli sulara çekmeye çalışan yapılara da asla izni vermeyelim. Bununla beraber terörle mücadeleyi sadece bir asayiş sorunu olarak görmeden, kendilerine "Kürt siyasi hareketi" diyen yapıyla pazarlık yapılıyor görüntüsü vermeden, doğrudan halkı muhatap alarak, "ana sütü gibi helal" yaklaşımıyla "ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal" tedbirleri de beraberinde devreye sokalım.
SAHA EKİBİ, KÜRT MASASI OLSUN
Gözden kaçırılmaması ve çok iyi değerlendirilmesi gereken husus "PKK'nın eylem ve söylemlerinden bıkan bölge halkı yani Kürtlerin çok büyük kısmı, ağzından barışı eksik etmeyip sürekli savaşanların tüm tahrik ve kışkırtmalarına rağmen canlarıyla bedelini ödeseler dahi devletin yanında oldular, sokaklara inmediler, kaos ve anarşiye alet olmadılar."
Özelikle bölgede devletin elde ettiği psikolojik üstünlüğü zaafa uğratacak "kirli algı operasyonlarıyla" mücadele noktasında eksiklikleri gidermek için bölgede, sahadaki gelişmeleri öngörüp, yakinen takip edecek, halkın talep ve beklentilerini ilk ağızdan dinleyecek, yetkili makamlara çözüm önerileri sunacak "bir saha ekibine, bir Kürt masasına" ihtiyaç vardır. Biz bunu defalarca dile getirdik. Bölgeyi bölgeden dinleyin. Aracı kullanmayın. Ankara siyasetiyle, bölge gerçeklikleri çok defa birbirini tutmayabilir.