Davutoğlu ve Babacan'a nasıl bakıyorlar?
Altılı Masa, “Gezi Sahnesi” gibi aşağı yukarı her renk var.
Çok renkli, gökkuşağı gibi, rengârenk.
Bunun Türkiye’nin daha önce
yakalayamadığı bir çeşitlilik, bir güzellik olduğunu söyleyenler varsa da… Eski
Türkiye’nin “sıkı” savunucuları hiç
de böyle düşünmüyor.
Masanın malûm hedeflerine
ulaşabilmesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan muhafazakârlar için
söylediklerini bir bilseniz…
Bizler, oralarda konuşulanları “kısmen”
de olsa bir şekilde öğrenebiliyoruz.
“Kulis” denilen bir şey var malûm.
Bir de “alenen” söylenenler, yazılanlar var.
Çok küçük oy oranına sahip “Eski Ak Partililerin” pazarlık masasından
koca dilimler çıkartma ihtimaline hayli içerlediklerini açıkça ortaya koyanlar
var.
Gelecek ve Deva’ya “Oyunuz kadar konuşun!”, “Siz hele yakın geçmişinizin hesabını
verin!” mesajlarını gönderenler var.
Barış Yarkadaş ve benzerleri,
Sayın Davutoğlu’na “Bir oy oranına
bir de şu özgüvene bakın siz!” diyerek tepki gösteriyor malûm.
Sayın Babacan da az lâf işitmiyor
o taraflardan!..
Sözcü’den Ruhat Mengi’ye konuşan Cumhuriyet Yazarı Barış Doster’in Eski Ak Partililer Ahmet Davutoğlu ve Ali
Babacan’la ilgili sözleri de, CHP’deki tepkilerin özeti.
Duyuyoruz, oralarda konuşulanlar
bir şekilde bize de ulaşıyor...
Birçok CHP’li böyle düşünüyor ama
çoğu dile getiremiyor.
Birçok CHP milletvekili “Masa”nın yapısından rahatsız ama “liste dışı” kalma endişesinden dolayı
bir şey diyemiyor.
Barış Doster gibi “aydınlar” ise
görüşlerini rahatlıkla dile getirebiliyor.
Deva ve Gelecek partilerinin 6’lı
masaya davet edilmelerine başından beri karşı çıktığını belirten Doster, bu
tavrının sebeplerini de şöyle dile getiriyor:
“Çünkü bu iki partinin kurucularının büyük bölümü, 2 genel başkanın
ikisi birden yakın zamana kadar Adalet ve Kalkınma Partisi’nin en üst düzeyde
yöneticileriydi.
Ahmet Davutoğlu genel başkanlık yaptı, dışişleri bakanlığı, başbakanlık yaptı.
Ali Babacan’ın ise hem ekonomi bakanlığı var, hem dışişleri bakanlığı
var. (Başbakan Yardımcılığı da var. ) Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yakın
zamana kadar bütün icraatlarında en üst düzeyde; başbakan ve bakan düzeyinde onların imzası
var, sorumluluğu var, katkısı var. Her iki isim de, en küçük bir özeleştiri
vermeden, samimi ve inandırıcı bir özeleştiri vermeden, geçmiş dönemin
muhasebesini yapmadan geldiler ve 6’lı masaya dâhil oldular.”
*
Sayın Doster, Eski Ak
Partililerin, hem de Ak Parti hükümetlerinin en üst makamlarında bulunmuş iki
ismin CHP’nin başını çektiği masaya alınmasını yadırgıyor, yanlış buluyor.
“Önce yakın geçmişinizin bir hesabını verin bakalım!” demeye
getiriyor.
Dahası da var bu sözlerin.
“Oyunuz kadar konuşun!” demiyorsa da…
Aşağı yukarı böyle demiş oluyor
Sayın Doster.
O bölüme de şöyle bir bakalım:
“Partilerinin bir sayısal ağırlığı var mı, yok. Üstelik, bunlar daha
rüştünü ispat etmiş değiller. Daha seçime girmediler. Bunların bir siyasal
ağırlığı var mı? O da yok. Peki bunlar, ne gerekçeyle 6’lı masada büyük itibar
görüyorlar?”
Böyle böyle devam ediyor röportaj.
Bir yerinde “Ben
eski başbakanım diyerek CHP’den grup kuracak kadar milletvekili talep ediyor!”
şikâyeti bile var.
*
Sayın Davutoğlu, Eski Başbakan
olmasından dolayı grup kuracak kadar yani “en
az 20 adet” garanti milletvekilliği
mi istiyor?
O kadarını bilemem ama, kendisini
muhtemel cumhurbaşkanının her kritik meselede izin almak mecburiyetinde olacağı
genel başkanlardan biri olarak
konumlandırdığına göre…
“1 Kasım’daki yüzde 49.5 benim oyumdu” dediğine göre…
“Bizsiz kazanamazsınız” dediğine göre…
En az 20 milletvekilliği talep
etmesi normaldir.
Sayın Davutoğlu’nun 20
milletvekilliği talep ettiği bir ortamda da, Sayın Babacan gibi, “vaktinde ekonomiyi şaha kaldırdığını”
iddia eden bir politikacının daha azıyla yetinmesi beklenmemelidir.
Hadi diyelim, DEVA da “CHP- İyi Parti üzerinden ” 20
milletvekilliği aldı diyelim.
Gitti mi en az 40!
Saadet gibi özgül ağırlığı bulunan
ve “Bilge Lider” tarafından yönetilen bir Parti’nin, henüz seçim bile görmemiş Gelecek
ile Deva’dan azına razı olması için ne gibi bir sebep var ortada?
Hadi, ona da 20 diyelim, aşağısı
ayıp olur.
Ne etti hesap?
60.
Bir de öbür parti var.
Hani, genel başkanının ismi bilinmeyen…
Bir Genel Başkan için -hem de sosyal medya
hesabında- “Tecavüze uğramış çocuk
psikolojisinde” diyebilecek kadar ileri gitmiş, dahası “Yeter Söz Milletin!” mirasının temsilcisi olarak kendilerini
gösterecek kadar havalanmış bir Politikacı niçin çok daha azına razı olsun?
Hadi abartmayalım, oraya da bir 10
milletvekili, CHP ya da İyi Parti kontenjanından…
Etmi mi, 70!..
Parti işleri çok zor işler, hele
liste işleri…
Zamanın büyük politikacılarından Süleyman Demirel, kendisini en fazla “vekil listesi” yapma işinin
uğraştırdığını söylerdi.
Parti içinde, parti dışında pekçok
etkili isim var, lobi var.
Hepsinin kendilerine göre
talepleri var.
Parti içi dengeler var, kendileri
ya da adamları liste dışında kaldığında karşı tarafa geçecek, aleyhte çalışacak
olanlar var.
Herkesin memnun olacağı bir
listeyi oluşturmak zaten mümkün değil, yüzde 50 artı 1’in hoşuna gidecek bir liste
sunabilirsen ne alâ…
Altılı masadaki iki parti için,
özellikle de CHP için büyük özverilerde bulunmuş nice ağır isim var.
CHP’nin hali hazırdaki vekillerinin
kaçı listenin “seçilme garantili” yerlerinde
olabilecek?
Genel başkan, bunların kaçını elemek
mecburiyetinde kalacak?
Liste dışı kalanlar ne yapacak?
Bu seçimde milletvekili olmayı
kafasına koyan kaç CHP’li vardır?
Oy oranı yüzde 23 ile 26 arasında
dolaşıp duran CHP Meclis’e kaç vekil getirebilecek?
Sayın Kılıçdaroğlu böylesine
sıkışık bir durumdayken, masanın 4 partisi için kaç kişilik yer açabilecek?
Masadaki genel başkanları “Cumhurbaşkanı Yardımcılığı” ile taltif
edecek olsa…
Ya da bazılarına “Bakanlık”
verecek olsa…
Milletvekili olmamaları gerekiyor
o isimlerin.
Vekil “bile” olamayan partisine ne
kadar hakim olabilecek?
*
Bu kadar sıkışıkken işler…
Sayın Davutoğlu ile Sayın
Babacan’ın oralarda rahat etmeleri, arzu ettikleri kadarını kopartmaları ne
kadar mümkün olacak?
“Siz önce bir geçmişin hesabını verin hele” mânâsında sallanırken parmaklar, Masa’daki
Muhafazakârlar bakalım ne yapacak?
Tepeden bakışlara niçin ve ne zamana kadar katlanacaklar?