Davet dili
‘’Rabbim, dilimdeki düğümü çöz.’’ (Taha,17)
Dil,
düşüncenin kalbidir…
Dil
kişinin hem kimliği, hem kişiliğidir… Hatta insanın ta kendisidir…
Bir
düşüncenin ve davanın inşasında dilin imarı birincil hedeftir… Dilsiz hangi doğruyu
nasıl tanımlayacaksınız? Değerlerinizi topluma nasıl taşıyacaksınız?
Değerler
ve doğrular manzumesi olan İslam’ın kendine özgü bir din dili vardır…
Mümin
gündelik dilini de dinin hassasiyetleri ile tezyin ve tahsis etmek
mecburiyetindedir…
Her paradigmanın
kendine mahsus bir dili olduğu gibi, İslam’ın da evrensel ve müteal bir dili
olduğu mutlak bir gerçektir…
İslam’ın
mesaj ve misyonunun da din dili ile sürdürülmesi gerekirken, Müslümanlar ciddi
bir dil sorunu yaşıyorlar…
Evet,
Müslümanlar olarak hangi dil ile konuşuyoruz?
Kimin
kavramları ile düşünüyoruz?
Zihin
dünyamız hangi düşünce dünyasının blokajı altında?
Taklidi
bir dille tebliğ olur mu? İthal kelimelerle kalplere nasıl yol buluruz?
Modern
ve post-modern zihin kodları üzerinde kurgulanmış seküler bir dil, sorunun
temel sebebidir…
Ödünç
ideolojiler… Özenti bir dil… Öykünmeci bir ruh hali Müslümanların önünü
tıkıyor…
Seküler, liberal, popüler,
hümaniter, rasyonel, nasyonel, profan, pagan, protestan dokular ve kokular
taşıyan bir dil umut vermiyor, ufuk açmıyor…
Elitist bir dille de kendimizi
kitlelere ifade edemeyiz… Tehdit ve şiddet içeren bir dil de tebliğe katkı
sağlamıyor… Yok edici, yok sayıcı bir dille yol almak da mümkün değildir…
Özgün
olmayan, flu bir dil heyecan vermiyor… Aşk oluşturmuyor… Aksiyon içermiyor…
Aidiyeti belli olmuyor… Türedi bir dilin bizi geleceğe ve sonsuz esenliğe taşıması
beklenemez…
Çağın
çarpık, septik, laik düşünce dünyası, düşünce setleri, algı kalıpları içinde
kurgulanmış, konuşlanmış idrakler vahyin ruhunu, Hz. Nebi’nin çizgisini
yitirmiş durumdadır…
İslamcı
entelijensiyanın kullandığı dil bizi ne kadar temsil ediyor? Akademik dil ağır
ve ruhsuz… Medyatik dil savruk ve sorunlu; geleneksel dil yavan ve durağan
Evet,
dilimiz ne kadar İslami?
Kullandığımız
dil maruf, meşru, makbul bir dil mi? Yoksa meçhul, muğlak, müphem, meşkuk bir
dil midir?
Dilin
menşei, mebdei, membaı, merkezi vahiy iken, yani din iken bugün din ile dili
ayırmak istiyorlar…
Dine
yönelik yeni bir tuzak; dili sekülerize etmek… Dini referans olmaktan çıkarmak…
Müslümanları
sağcı, millici, muhafazakâr, solcu, liberal, devletçi, bir dile mahkûm etmek…
Küresel
sistem İslam’ı, küresel mekanizmaya monte etmek için din dilini dışlamanın
desiseleri peşinde… Ilımlı İslam projesi hangi amaca yönelik acaba?
Sadece
menkıbe ve mev’iza içeren bir din dili kurgulanıyor.
İslam
çok yönlü bir direniş, dirilişi, varoluş potansiyeli iken mecrasından
saptırılıp kültürel bir alt öğeye indirgenmek isteniyor…
Dil
önemlidir…
Dil
aynı zamandan düşüncenin de, duygununda, duruşunda tercümanıdır. Dilin
Müslümanlaşması beraberinde hayatın da İslamlaşması zeminini doğuracaktır…
Hitap
yelpazesini herkesi içine alacak kadar geniş, maruf, meşru ve mahalli bir dil
kullanmalıyız… Bize sade, sahih, ılık süt içimi gibi bir davet dili lazım…
İslam’ın
kuşatıcı, kurtarıcı, kucaklayıcı, koruyucu, kardeşleştirici, varlığı ve
hakikati bir bütün olarak kavrayan vahyin diline dönmemiz kaçınılmazdır… Yoksa
kaybolmaktan kurtulamayız…
Cansız
sözlerimize ruh katacak vahiydir… Sözümüzü menşei, mesnedi, ilahi söz ise
meşrudur… Manasız sözlerimize mana yüklemek için aşkın olana, maveradan gelen
sese kulak vermeliyiz…
Bizi
Rahman’ın rıza ve rıdvanına taşıyacak bir dil lazım…