Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.40
Gram Altın
2488.59
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Davamızın konusu neydi?

Hukukçular arsında sıklıkla anlatılan bir hikâye vardır. Özellikle kamu hukukçularının aşırı iş yükü olduğundan, zaman itibarıyla sıkıntı yaşadıkları duruşmalarda birbirlerine dosyalarını verirler. Toplu vekâletname olduğu için avukatlar böyle durumlarda hukuken bir sıkıntı ile karşılaşmazlar ama dosyanın içeriğini bilmeden duruşmaya girdiklerinde kimi zaman hâkimlerin sorularına cevap vermede zorlanırlar. Hikâye şöyle:

Kamu hukukçularından birinin, katılması gereken duruşma saatinde acil bir işi çıkar ve meslektaşlarından birine kendisin yerine duruşmaya girmesini söyler. Ancak duruşma defterine kaydettiği dava dosyasını kurumunda unuttuğu ve kurumu da adliyeye uzak olduğu için meslektaşına sadece dosya numarasını verir. Dosyayı inceleyemediği için yerine duruşmaya giren meslektaşının dava konusu ile ilgili hiçbir bilgisi yoktur. Aynı şekilde hâkim de dosyayı inceleyememiştir.

Duruşma başladığında hâkim dosyadaki yaprakları evirip çevirip “Dosya bilirkişiye gitmiş” der ve avukatla arasında şöyle bir diyalog başlar:

-Avukat Bey, bu dosyayı bilirkişiye niçin göndermiştik?

Avukat kendinden emin bir şekilde cevap verir:

- İncelenmesi için Hâkim Bey!

- Peki, konu neydi?

- Dava konusuna ilişkindi efendim!

- Hatırlayamadım; davanın tam konusu neydi?

- Dilekçemizde belirtmiştik efendim!

Hâkim Bey sinirlenerek son sorusunu sorar:

  • Ben de dilekçede belirttiğinizi söylediğiniz dava konusunu soruyorum; onu söyler misiniz?

Avukat soruyu gayet nazik bir şekilde cevaplar:

  • Sizi yanıltmayayım Hâkim Bey, dava konusunu unuttum, bir tek onu bilmiyorum!

Bizler de maalesef davamızın konusunu unutmuş gibiyiz. Bu hayat mücadelesinde yoğun tempoda ilerlerken istikametimizde bilerek veya bilmeyerek bir sapma olmuş mudur? Çalışıyoruz, üretiyoruz ama ürettiklerimiz hedeflediklerimizle ne kadar örtüşüyor? Bu sorular bazılarımızı rahatsız edebilir.

Ayrımız gayrımız yok; hepimiz aynı ülkede / şehirde / beldede yaşıyoruz. Ayrılık yapmak da doğru değil ama bir alınganlık olmasın diye diğer mahalledekileri bırakalım; bizim mahalledeki siyasetçilerden bazılarına, “Efendim, dava dava diyoruz ama davamızın konusu neydi?” diye sorsak cevap vermek yerine bizi samimiyetsizlikle itham eder ve bizi o ortamdan uzaklaştırır. Yine kaliteli ürün satmadığı için mahallemizdeki bir esnafa, “Efendim, kalitesiz ürün satıyorsunuz. Karşılığında aldığınız para helal midir?” diye sorduğunuzda, çoğu kez alacağımız en nazik cevap, “İşine gelmiyorsa alma!” olur. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu yüzden şu soruyu kendime ve kendi meslektaşlarıma soruyorum: “Bir eğitimci olarak davamızın konusu nedir?”

Eğer bir ilkokul öğretmeni isek davamızın konusu (hedefimiz) sadece öğrencilerimizi en iyi orta öğretim kurumlarından birine yerleştirmek; bir lise öğretmeni isek öğrencilerimizi en iyi üniversitelere yerleştirmek midir? Eğer üniversitelerde öğretim elemanı / üyesi isek tek hedefimiz yüksek lisans ve doktora yapmak, makale ve kitap yazıp doçentlik ve profesörlük unvanlarını almak mıdır? Eğer öğrenci yetiştirme gibi bir görevimiz var ise (ki vardır), hangi rol modelde öğrenci yetiştiriyoruz / yetiştirmeliyiz?

Samimi olmak gerekirse, yaptığımız bilimsel çalışmaların, birçoğunun bize unvan kazandırmasının ötesinde toplumumuza ve insanlık âlemine bir faydası yoktur. Üniversitelerimizin web sayfalarına baktığımızda “Vizyon-Misyon” gibi başlıklar altında, “…etik değerleri önemseyen, eleştirel düşünen, özgürlükçü, evrensele açık olan, bilim sanat ve kültürün yerleştirilmesinde öncü olan bir üniversite olmak; yenilikçi bir anlayışla eğitim ve öğretimi zenginleştirmek, daha iyi bir geleceğin inşasına katkıda bulunmak” gibi bazı güzel hedeflerin belirlendiğini görürüz. Ancak mezun ettiğimiz öğrencilerimize baktığımızda hangi etik değerleri kazandırdığımızı, eleştirel düşünen, özgürlükçü ve evrensele açık insanlar yetiştirip yetiştiremediğimizi gözden geçirmemiz, davamızın asıl konusunu hatırlamaya çalışmamız gerektiğini düşünüyorum.

Hatırlayabildiğim kadarıyla, mahallemizde verilen eğitimde davamızın konusu, “Hak için halka hizmet etmemiz, helal kazandığımız ekmeği paylaşmamız, adil ve şefkatli olmamız, her işimizde ve herkese karşı samimi ve dürüst davranmamız, dostlarımıza bar (yük) değil yâr olmamız, sahip olduğumuz bilgiye göre davranmamız, gayretli ve çalışkan olmamız, mağdur ve mazlumun elinden tutmamız, ülkesine ve insanlık âlemine faydası dokunan insanlar yetiştirmemiz gerektiği” şeklinde belletilmişti. Yanlış mı hatırlıyorum?