Dava sahibi olmak!
"Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!" ölçüsünü hayat düsturu olarak kabul edip, bu yolda çabalamak ve bu uğurda bedel ödemeyi göze almak kadar kıymetli bir şey yoktur şu dünyada.
Aldığımız her nefesin, yediğimiz her lokmanın, öğrendiğimiz her kelimenin, tanıdığımız her insanın, yaşadığımız her hadisenin, inandığımız her değerin hakkını vermek için çabalamak. Ötesinden sorumlu değiliz. Aslolan bu uğurda çabalamak, ulvi gaye yolunda sefere çıkabilmektir.
"Akan su yatağına
Akıncı otağına ulaşır bir gün.
Zafer beklentisiyle heder etme kendini.
Hak için çıktığın yolda
Senin zaferin, seferindir."
Ötesi Rabbin takdiri, kaderin tecellisiu2026
'Rabbim inanan ve inandığı yolda istikametle yürüyenlerden olmayı nasip etsin' duasını dilimizden düşürmüyoruz çünkü, seferini zaferle tamamlamış Şehitlerin dışında hiçbirimizin akıbeti son nefese kadar belli değil şu dünyada.
İstikamet üzere yürümek bir duruş sahibi olma zorunluluğunu getirir. İnancın ve idelin va'z ettiği düsturları hayatımıza tatbik etmeyi, günün getirdiklerine, şartların dayattığına, gücün prangalarına, nefsin isteklerine boyun eğmeden ve esen her rüzgarda savrulmadan yürüyebilmenin adıdır duruş sahibi dava insanı olmak.
Dava adamlığının merkezinde olması gereken hasleti Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu "Biz gayede de, hedefte de, sebepte de, neticede de, her şeyi kişinin kendi öz nefsiyle savaşında görürüz." cümlesiyle ifade eder.
Egemen emperyalist güçlerin dayattığı yaşam tarzının bir şekilde sirayet edişiyle idraklerin idraksizlik girdabında savrulması, yeni çağın en büyük problemini doğurdu.
Bugün Müslüman coğrafyada dahil dünyada, İyi ile kötünün bir tutulduğu, hak ile batılın aynı kefeye konulduğu ve düşünce özgürlüğü denilerek en ulvi meselelerin bile ayağa düşürüldüğü, edep kavramının unutulduğu, ar etmek deyiminin eskilerde kaldığı, her şeyin maddi bir karşılığı olduğu düşüncesinin virüs gibi yayılıp bünyeleri işgal ettiği, ilim sahibiyle cahilin aynı söz hakkına sahip olduğu, davası için çile çekenle rahat yatağında mabadını semirtenin aynı oy hakkına sahip olduğu, gençliğin önüne çilesiz davasız, dertsiz insanların öncü olarak konduğu, kadın nedir, erkek nasıl olunur, aile kurmak, çocuk yetiştirmek ve gelecek nesillerin ruh ve akıl sağlığını korumak nasıl olmalıdır sorularının devamlı konuşulmasına rağmen, evlenmenin canı sıkılanın bozabildiği tarafların imza attığı ticari bir metin gibi yazılı bir anlaşmaya dönüştüğü, dostluğun menfaate dayandığı, dalkavukların rağbet gördüğü, çengicilerin sanatçı olduğu akın kara karanın ak gösterilip milyonlarca insanın da bu gösterilenin peşinde koştuğu bir zamanda, dava sahibi olmanın, bir duruş sergilemenin kıymetini ne yazsak anlatamayız.
Üstad Necip Fazıl:
"Çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz.
Aşk olmayınca, çile olmaz.
Çile olmayınca ibda, meydana getirme cehdi olmaz,
şevk olmaz, aksiyon olmaz, hiçbir şey olmaz." derken, davasının yolunda hasbi bir şekilde yürüyen insanlar olmazsa, ne yol ne yolcu ne de varılacak bir hedef olmayacağını söylemektedir.
Çilesini çekmediğin şeyin nimetine de nail olamazsınız. Bugün Allah'ın lütfu ve çilekeş dava insanlarının ödediği bedellerin hürmetine bize verilen nimetin kadrini bilmezsek Allah muhafaza sonumuz hüsran olur.
"Her kalp, kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir" Dava hassasiyetine sahip Allah ve vatan aşkı için pazarlıksız yürüyecek nesillerin yetişmesiyle abat olacaktır geleceğimiz.
Ülkemizin ve ümmetin kurtuluşu bu nesillerin elindedir.
Bu vesileyle Anadolu'nun yetiştirdiği yiğit insan, inandığı gibi yaşayan ve zor ve riskli zamanlarda meydana çıkıp inancını savunan, bu uğurda bedel ödemekten çekinmeyen ve neticesinde yaşadığı gibi Şehadete kavuşan Muhsin Yazıcıoğlu'na rahmet diliyorum.
Rabbim dava sahibi insanların rehberliğinde şehitlerin yolunda yürüyebilme azmi versin bizlere.