Dava; Dertli Olmaktır
Dava; inanılmış, gönül verilmiş, hayata biçim veren inanç ve düşüncenin ürünüdür. Adam ise er, güvenilir kişi, prensip sahibi ve ölçülü yaşayan insana denilmektedir.
İşte bu kelimeleri bir araya getirdiğimizde; ‘İnanıp gönül verdiği düşünce ve inanç ile
içinde yaşadığı topluma aidiyet hissi duyarak bütün kalbiyle, her hal ve
şartta, her zaman ve her yerde arzu edene dava adamı’ diyoruz. Yani inandığı
gibi yaşayan, yaşadığı gibi inanan, nefsini ve nefsanî arzu ve isteklerini
ayaklarının altına alan insan demektir ki, Mevlana’nın ifadesiyle ‘Olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi
olmak’ böyledir.
İnanç ve düşüncelerimiz hayata aksetmiyor, uygulama imkânı
bulamıyorsa bir kıymet ifade etmiyor diyebiliriz. Bir başka ifade ile hayata
aksetmeyen, yaşanmayan, uygulama zemini ve imkânı bulamayan inanç ve düşünce
kalıpları insanı yüceltmediği gibi milleti de yükseltmez.
“Bizim bir
davamız var mı?” sualine cevap
arayacak olursak; şayet bir davamız
yoksa bu bizim ayıbımız ve noksanımızdır tartışmaya bile gerek kalmaz. Davası
olmayan insanların bir tek derdi vardır; o da “Yaşamak için yaşamak” veya yalnızca kendisi için yaşamaktır.
Milli bir
davamız olması gerekmektedir.
İslam, iman, ahlak, aşk ve aksiyonuyla bir zırh gibi ‘millî
kimliği’ koruyup geliştirerek, milletimizi her sahada güçlü ve lider devlet
kılmak için çabalayan, insanımızı millî kimlik şuuru ile teçhiz etmek, muasır
ilimlerin ulaştığı en son bilgilerle mücehhez kılarak yetiştirmek vazifemiz
olmalıdır. Bu gaye doğrultusunda bir tek
insanımızı bile ihmal etme hakkına ve lüksüne sahip olmadığımızı
hatırımızdan çıkaracak değiliz.
Vazifemiz bu gaye ile yaratılan insanın, inanç ve
kültürel değerlerine uygun şuurla yetişmesini sağlamak veya bu şartları
hazırlamaktır. Bunu yapabilmek için de sahip olduğumuz imkânlarımızı son
raddesine kadar seferber etmekle mükellef olduğumuzu bilmemizdir. Bu mevzuda
hiçbirimizin, özellikle de ‘dava adamı’
dediğimiz insanların kaybedecek veya ziyan edilecek zamanını bulunmamalıdır.
Sevk ve idaresinde bulunduğumuz kurumları bu şuurla,
bu gayeyi tesis etmek için çalışırken bu şuurla hareket etmeliyiz. Çünkü fert,
millet ve insanlık çapında davamızın bu olduğuna bütün kalbimizle iman
ediyoruz.
‘Dava Adamı’ gençlerimiz, kendilerinin bir bayrak olduğunun
şuuruyla bayrağın hiçbir şekilde kirlenmemesine dikkat göstermeli,
faaliyetlerimiz için müsait olunmadığı durumlarda davasını bilen, samimiyetle
inanan, samimiyetle yaşayan, inanılıp yaşanması için gayret sarf eden, her
durumda davayı temsilde yol ve metodunu insan olarak yaşanılması gerekmektedir.
Anlaşılmayan bir satırımız kalmamıştır inşallah…Vesselam…