Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.70
Gram Altın
2954.31
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Aralık 2020

Dava; Dertli Olmaktır

Dava; inanılmış, gönül verilmiş, hayata biçim veren inanç ve düşüncenin ürünüdür. Adam ise er, güvenilir kişi, prensip sahibi ve ölçülü yaşayan insana denilmektedir.

İşte bu kelimeleri bir araya getirdiğimizde; ‘İnanıp gönül verdiği düşünce ve inanç ile içinde yaşadığı topluma aidiyet hissi duyarak bütün kalbiyle, her hal ve şartta, her zaman ve her yerde arzu edene dava adamı’ diyoruz. Yani inandığı gibi yaşayan, yaşadığı gibi inanan, nefsini ve nefsanî arzu ve isteklerini ayaklarının altına alan insan demektir ki, Mevlana’nın ifadesiyle ‘Olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak’ böyledir.

İnanç ve düşüncelerimiz hayata aksetmiyor, uygulama imkânı bulamıyorsa bir kıymet ifade etmiyor diyebiliriz. Bir başka ifade ile hayata aksetmeyen, yaşanmayan, uygulama zemini ve imkânı bulamayan inanç ve düşünce kalıpları insanı yüceltmediği gibi milleti de yükseltmez.

“Bizim bir davamız var mı?” sualine cevap arayacak olursak; şayet bir davamız yoksa bu bizim ayıbımız ve noksanımızdır tartışmaya bile gerek kalmaz. Davası olmayan insanların bir tek derdi vardır; o da “Yaşamak için yaşamak” veya yalnızca kendisi için yaşamaktır.

Milli bir davamız olması gerekmektedir.

İslam, iman, ahlak, aşk ve aksiyonuyla bir zırh gibi ‘millî kimliği’ koruyup geliştirerek, milletimizi her sahada güçlü ve lider devlet kılmak için çabalayan, insanımızı millî kimlik şuuru ile teçhiz etmek, muasır ilimlerin ulaştığı en son bilgilerle mücehhez kılarak yetiştirmek vazifemiz olmalıdır. Bu gaye doğrultusunda bir tek insanımızı bile ihmal etme hakkına ve lüksüne sahip olmadığımızı hatırımızdan çıkaracak değiliz.

Vazifemiz bu gaye ile yaratılan insanın, inanç ve kültürel değerlerine uygun şuurla yetişmesini sağlamak veya bu şartları hazırlamaktır. Bunu yapabilmek için de sahip olduğumuz imkânlarımızı son raddesine kadar seferber etmekle mükellef olduğumuzu bilmemizdir. Bu mevzuda hiçbirimizin, özellikle de ‘dava adamı’ dediğimiz insanların kaybedecek veya ziyan edilecek zamanını bulunmamalıdır.

Sevk ve idaresinde bulunduğumuz kurumları bu şuurla, bu gayeyi tesis etmek için çalışırken bu şuurla hareket etmeliyiz. Çünkü fert, millet ve insanlık çapında davamızın bu olduğuna bütün kalbimizle iman ediyoruz.

‘Dava Adamı’ gençlerimiz, kendilerinin bir bayrak olduğunun şuuruyla bayrağın hiçbir şekilde kirlenmemesine dikkat göstermeli, faaliyetlerimiz için müsait olunmadığı durumlarda davasını bilen, samimiyetle inanan, samimiyetle yaşayan, inanılıp yaşanması için gayret sarf eden, her durumda davayı temsilde yol ve metodunu insan olarak yaşanılması gerekmektedir.

Anlaşılmayan bir satırımız kalmamıştır inşallah…Vesselam…