Hayatını bir davaya vakfeden
kişidir dava adamı.
“Siz, insanlar için ortaya
çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten
alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.”
(Âl-i İmrân; 110)
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği
emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa
erenlerdir.” (Âl-i İmrân; 104)
İnsan nimet içinde olur şükreder,
sıkıntı içinde olur sabreder ve hata içinde olur istiğfar eder.
Dava adamı işe olumsuzluklarla,
yokluklarla başlamaz. Derdi olan, davası olan ve cihat ruhu taşıyan kişidir
dava adamı. Sorun değil çözüm üretir. Ümit kırmaz aksine ümit verir. Dert
üretmez, deva üretir. Şikâyet etmez, çare bulur. Boş vakitlerinde değil, sadece
verilen işi değil, her işi bitirir. İşin sonuna kadar değil takatinin sonuna
kadar çalışır. Beklenti ile değil, ne kadar ücret o kadar iş demeden devam
eder. Daha iyisini ve daha avantajlısını bulunca hedefinden sapan değil, Allah’ın
huzurunda secde etmeyecek tek bir fert kalmayıncaya kadar davasının hakim
kılınması için kendini görevli hisseder.
Dava adamı samimidir. Tevazu
sahibidir, şımarmaz. İdeal ve iddia sahibidir, günlük olaylarla davasını
şekillendirmez. İtidal sahibidir, ifrat ve tefritten kaçar. “Bir toplum
kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez” (Rad :
11) buyuruyor Allah (cc). Dava adamı davasını önce gönlünde hâkim kılar. Ne
dediğinin değil ne yaptığının önemi vardır. İttifak ettiği konularda
yardımlaşır, ihtilaf ettiği konularda mazur görür, düşmanca davranmaz.
Dava adamı olmak bedel ödemeyi
gerektirir. Dava adamı bedelini ödeyemeyeceği davaya talip olmaz. Dava adamının
lügatinde bıkmak, usanmak, bezmek, kırılmak, darılmak yoktur. Kalbine
inançla, diline bilgiyle, ameline eylemle yön verir. Servet, şehvet ve şöhret
peşinde koşmaz. Ölçüsü başkalarının yanlışları değil, kendi doğrularıdır. Riya,
ümitsizlik, erteleme, acelecilik, süreksizlik, vazgeçmek, bensiz de olur veya
bensiz asla olmaz gibi hastalıkları yoktur.
Dava adamının hedefi vardır. Ona
inanır, onu ister ve onda ısrarcı olur. Planlar, uygular ve uyguladığını da
kontrol eder. Çünkü onun hapsi halvet, sürgünü seyahat, ölümü şehadettir.
Hevanın değil Hüda’nın askeridir. Savaşmaktan usanmaz çünkü şehadet sevdasına
susamıştır. Hayatını davasına göre yaşar. İnandığı şeyle dirilen, onu yaşayarak
tatmin olan, usulünce davet ederek çalışan, çektiği çile ile olgunlaşan, cihat
anlayışıyla mücadele eden, yaşadığı çağa damgasını vuran, yaşantısıyla örnek
olan, verdiği sözde duran kişidir dava adamı.
Dava adamı davası için yaşar,
davası için savaşır ve davası için ölür. Davası uğruna ölümü göze alanın
karşısında durabilecek hiçbir güç yoktur. Baskı ve şiddet onu davasından vaz
geçiremez. Feraset sahibidir. Hayatın her alanında davasını yaşar ve yaşatır.
Gayesi ulvidir. Bütün hayatı o büyük anlam etrafında şekillenir. Davasını
yansıtan aynadır, davasını hayatına yansıtan örnek insandır dava adamı.
Davranışında, insani ilişkilerinde, fikirde, sanatta, kısaca hayatın tüm
aşamalarında davasını hayatına uygular.
Dava adamı iyiliği emredip
kendisi iyilikten kaçmaz. Güzel sözler söyleyip kötü işlerin peşinden koşmaz.
Söylediği sözün uygulayıcısı olur. İçi ile dışı birdir. Ya olduğu gibi görünür ya
da göründüğü gibi olur.
Davasın adamı olabilmek ümidi
ile…