Darbelerin şifresi Irak ve petroldür
Her mesleğin, her işin kendine göre önemli bir zorluğu var. Yıllarımızı verdiğimiz gazetecilik, muhabirlik gibi. Somut verilere dayanmadan roman, hikaye yazar gibi davranamazsınız. Köşe yazarlığı da öyle. Yalan yanlış bir tarafa uygun zamanda uygun üslubu bulacaksınız. O nedenle beyninizde konuların demlenmesi, olgunlaşması gerekecek.
Türkiye bir tünelden geçiyor. Karanlık ve dar bir tünelden. Tünelin uçunda ne olduğunu biliyoruz. Ama o tünelin içindeki yarasaların, farelerin, akreplerin varlığı endişelendiriyor. 15 Temmuz bu yarasaların saldırısıdır. Daha hangi sürprizlerin önümüze çıkacağı belli değil. Ayımı, tilkimi, çakal mı, kurt mu?
Nelerin çıkabileceğini geçmişimizi iyi irdelediğimizde ancak göre biliriz. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası net değerlendirmeler, net analizler yapılmadı daha. Televizyon ve medyadaki komedyenler, sosyal medyada oluşturulan sis gerçekleri gizlemeye yetiyor. Resmi makamların kullandığı dile bir şey diyemem. Ama analiz, yorum ve değerlendirmelere bakıldığında piyasada tam bir perdeleme yaşanıyor. Bizzat içinde olduğu yüzde yüz olan ABD, İngiltere, Almanya, İsrail'in darbede adı sanı duyulmaz oldu. Adamlar saklasa, gizlese neyse. Açık açık Türkiye ile savaştayız diyorlar.
Geçen günü ABD Savunma Bakanı'nın Senato da ki Komisyon'da konuştukları ortada. PKK'ya silah veriyor. PYD'yi övüyor. Hatta son bir yıldır Suriye rejimi ile kol kola olduklarını açıkça ifade ediyor. DAEŞ ise öz varlıkları. O zaman ABD Suriye'de kiminle savaşıyor. Kime karşı savaşıyor? ABD'nin Ortadoğu'da savaştığı, mücadele ettiği bir tek ülke var. O da Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir.
Başımızı kuma sokacak halimiz yok. ABD'nin İngiltere'nin Almanya'nın İsrail'in tek derdi vardır. Türkiye'nin tekrar Ön Asya'da ayağa kalkması. Irak ile Suriye ile bütünleşmesi. Bu bölgedeki yer altı kaynaklarının denetimini sağlaması. Geçmişi iyi okuyalım. Türkiye'de 1960 darbesi, 1970 muhtırası, 1980 darbesi, Özal suikastı, 28 Şubat'ı ve en önemlisi ise 15 Temmuz darbe girişimi.
Darbeler tarihine baktığımızda tek bir gerçek vardır yani. 1960 darbesi öncesi Türkiye Irak yakınlaşması bahar dönemini yaşamıştır. Hatta daha ileri gidilerek Irak Kralı'nın veliahdı ile Osmanlı Prensesi bizzat Adnan Menderes'in girişimleri ile evlendirilmiştir. Fakat sonuç ne olmuştur? General Kasım çıkmış. İhtilal yapmış, bütün Kraliyet ailesi bir gecede çoluk çocuk imha edilmiştir. O sırada da Türkiye'de 1960 darbesi olmuş, Adnan Menderes idam edilmiştir.
1980 darbesi öncesi dönemin Irak Cumhurbaşkanı EL Bakır'ın Musul ve Kerkük'ü Türkiye'ye iade etme hazırlığı yaptığı sırada 1978'de önce Saddam darbesi ile indirilmiş, bu da yetmemiş. 1979'da darbe girişimi bahane edilerek bütün ailesi ile birlikte imha edilmiştir. Saddam ise Türkiye'ye savaş açmaya hazırlanmıştır. Hatta o dönemde küçük olmama rağmen radyolardan kulağımda kaldığı kadarı ile Süleyman Demirel'in Başbakan olarak Irak'a yaptığı ziyaret öncesi Kerkük'ün ismi değiştirilmişti.
Saddam bir gün Baas Partisi Yönetim Komitesi toplantısına giriyor. Toplantı'da bulunan yanılmıyorsam 9 kişilik heyete 'Türkiye ile savaş konusu kapandı. Türkiye'de Asker darbe yapacak. Bundan sonra savaşımız İran' diye konuşuyor. Çünkü Irak'ın 1982-83 yıllarında Musul ve Kerkük ile ilgili teslim etmesi gereken hakları konusunda 1980 darbesi ile birlikte Türkiye'nin iddiası kalmıyor. Unutmayın son bir yıldır Güney Doğu'da PKK'nın şehir işgalleri yaptığı bütün bölgeler bir taraftan Musul-Kerkük havzasına dayanır. Bir taraftan ise bu bölgeler 7 yıllık Cumhurbaşkanlığı karşılığında Demirel'in yer altı ve yer üstü kaynakların imtiyazını ABD'ye verdiği bölge içindedir. İddialara göre bu bölgede 500 milyar dolar değerinde çıkarılmaya hazır petrol olduğunu düşürseniz.
15 Temmuz darbe girişimi sadece bir FETÖ girişimi değildir. Eğer öyle olsaydı. Büyükada'daki toplantıda var denilen ABD yetkilileri, İncirlik Üssü'nde ki ABD İngilizlerin ne işi vardı. Yunanistan'a kaçan helikopterdeki ABD'linin ne işi vardı.
Kalın sağlıcaklau2026
