Darbeleri tarihe gömmek için fırsat
İnsanlar gibi milletlerin, devletlerin bir kader anı vardır. O an ufuk çizginizi, geleceğinizi belirler. Türkiye işte öyle bir zaman diliminden geçiyor. ABD, İngiltere, Almanya, İsrail gibi şer ittifaklarının Sevr'den beter emellerini hayata geçirme girişimi olan FETÖ darbesini bu millet dünyada eşi benzeri görülmemiş bir şekilde önledi. Hayatımız boyunca tarih kitaplarının sayfalarında okuduğumuz hikayeleri geride bırakacak şekilde günümüzde kahramanlık örneklerini yaşadık. Bu millet kahraman bir milletir.
15 Temmuz gecesi dilinde 'Ya Allah Bismillah Allahu Ekber' nidalarından başka hiçbir silahı olmayan bu millet 'Gül bahçesine girercesine' tankın, topun, tüfeğin, helikopterin, uçağın, zırhlı aracın, merminin karşısında dikilmiştir. Dikilmekle kalmamış, bir daha tekrar toparlanma imkanı olmayacak bir ülkenin kaderini değiştirmiştir. Hiçbir gücün organize etme imkanı bulunmayan bir nizam içinde her noktada darbeye karşı koymuştur. Darbeciler ve darbeyi planlayan dış güçlerin tahmin edemedikleri bir biçimde millet bir refleks göstermiştir. Hesaplar altı-üst olmuştur. Artık sıcak darbe peşinde koşanların bir daha tevessül edecekleri yollar tıkanmaktadır.
Anlaşıldı ki artık halkın nasıl tepki koyacağı ne yapacağı baştan belli olmayan maceralara birilerinin girme cesareti olmayacaktır.
15 Temmuz'dan bu yanan 26 gün süren nöbetler dün sabah itibarı ile son bulmuştur. Bu nöbetler vasıtası ile millet kararlılığını göstermiş, yaşanacak toplumsal travmayı kendi yöntemleri ile terapi etmiştir. Hatta bu nöbetler sayesinde toplumsal uzlaşma toplumsal kaynaşma kimsenin beklemediği şekilde yeniden inşa edilmiştir. Millet görevini destansı bir şekilde yapmıştır.
Milletin 26 gün süren nöbetinin her noktasına şahit olmaya çalıştık. Eşlik ettik. 26 gün süren bir eylem boyunca hiçbir olumsuzluğun yaşanmaması, ne bir yağma, ne bir talanın bile söz konusu olmadığı aksine yeni arkadaşlıkların yeni dostlukların kurulduğu atmosferin yaşandığı bir iklimin doğuşuna şahit olduk.
Türkiye'nin yaşadığı milletin gösterdiği bu durum geleceğimiz açısından ciddi derecede irdelenerek ders alınması gerekmektedir. Millet kendi diline inancına sahip, kendi derdi ile derlenen önderlere sahip iken yapamayacağı şey yoktur. Nöbet mahallerinde herkesin kritik yaptığına şahit oldum. Hiç kimse 15 Temmuz gecesi gösterdiği kahramanlığın hikayesini anlatmadı. Hiç kimse geçmişinin peşine düşmedi. Herkes gelecekte bu durumların tekrar yaşanmamasının yollarını konuştu. Fikirlerini söyledi.
Salı gecesi Külliye önündeki nöbet sırasında üst düzey bir bürokratın itirafına şahit oldum. Dost ortamında sohbet ederken milletin gösterdiği tepki ve devamında meydanları terk etmemesi üzerinde 'Öyle görülüyor ki millet bizim çok önümüz de gidiyor. Kendinden emin. Bu milletin ne yapacağını kimse kestiremez.' diyor. Millet, dünyayı devlet kurumlarından, bürokrasiden ve yöneticilerden daha iyi okuyor. Gerektiğinde de 15 Temmuz'da olduğu gibi tepkisini çok hızlı verebiliyor.
Yaşadığımız olaylar ve bu olaylar karşında milletin gösterdiği tepkilerden sonra darbe zihniyetinde olanların, darbe peşinde koşan ülkelerin cesaretleri kırılmıştır. Bundan böyle adının bile anılmayacağı mekanizma ve tedbirleri ülkeyi yönetenler almalıdır. Türkiye'nin gücünü ve enerjisini her 10 yılda bir muhtıra, her 20 yılda bir darbe girişimleri ile harcama lüksü kalmamıştır. Zaten de bundan sonra millet buna müsaade etmeyeceğini gösterdi. Fakat milletin gösterdiği bu kararlılığa yöneticilerin eşlik etmesi gerekmektedir. Bu konuda milletin Reis'i, seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 17-25 Aralık'tan bu yana bırakıldığı gibi artık yalnız bırakılmamalıdır. Rehavete düşecekler kenara çekilmesini bilmesi gerekmektedir. Yaşananlardan sonra Reis'in bu konuda zafiyet oluşturacak bütün yükleri de üzerinde atacaktır.