Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2964.08
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Ağustos 2019

Darbeler ve Nesiller-7

Savuşturulan darbelerdeki “şiddet” eğilimi de buradan kaynaklanır. Kendini yıkmaya gelenlerin üzerine yıkılan her ağaç öldürücüdür, sakat bırakır, kötürümleştirir. Böyle yapmak zorundadır. Darbeyi bertaraf edenler ilk elden, darbe düşünenlerin, darbe planlayanların ve bunun için harekete geçenlerin bu ölümcül kötü eyleme bir daha girişmemeleri için sert tedbirler uygular. Caydırıcılık elbette korkuya dayalıdır ve savuşturulan her darbede korku salınması birincil hedeftir. Burada, bu ölüm kalım savaşında elbette “acırsan acınacak hale gelirsin.” cümlesi etkili bir aforizmadır. Acımanın merhametle ilgisi darbe süreçlerinde kısa devre yapar ve hastalığa dönüşür. Bununla birlikte, insanlarda olduğu gibi devletlerde de hastalık psikolojisiyle bir ömür yaşanmaz. Nasıl ki darbe planlayarak bir ömür geçirilmezse darbe korkusuyla da bir ömür heba edilmez. Darbe de onun defi de arızidir, geçici bir süreyi işaret eder. Aslolan her şeyin meşru bir zeminde kendi mecrasına tekrar dönmesidir. “Acırsan acınacak hale gelirsin” cümlesi, darbe tehdidi ortadan büsbütün kalktıktan sonra “acımak güzeldir ve insan insana acıdığı, merhamet ettiği sürece güzeldir” yaklaşımına dönüşmelidir.

Acımak güzeldir. İnsanı insan yapar. Acımasızlık nasıl zulümle ilgiliyse acımak da merhametle ilgilidir ve insan ile öteki insanlar arasındaki duygu katılaşmasını eritir, izale eder. Düşmanına acımak elbette zafiyettir ve ona arkasını dönmek dalaletten başka bir şey değildir. Ancak düşmanını yakalamış, elini kolunu bağlamış ve hareketsiz hale getirmişken bile ona zulmetmemelidir. Hele devletler, öfkesi alınmış devasa akıl olmalıdır. Acımanın zafiyete dönüştüğü tek durum, seni öldürmeye gelen ele boynunu teslim etmektir, boğazını sıkmaya uzanmış eli öpmektir. Bu, insanca olmanın ötesinde, budalaca, hatta nobranlık kertesine aptalca bir harekettir. Bununla birlikte, acımanın da kendine göre bir keyfi vardır ve tehlikesinden salim olunan insanlara acımak onları kazanmanın tek yoludur. Unutulmamalı ki insanlığının yekunu elinden alınsa dahi her insanın kuyruk sokumuna sıkışsa da bir insanlık zerresi hep canlı kalır. Güçlü devletler böylesi devasa kötülükteki nokta büyüklüğünde küçülmüş insanlığı yeşertip tekrar ayağa kaldırmanın, yaşatmanın mücadelesini verirler. Darbeler söz konusu edildiğinde, bütün önlemler alındıktan, her şey kontrol edildikten sonra, ameliyat ne kadar zor olursa olsun yaraları sarma sürecinin başlaması gerekir. Neşteri sert ve hoyratça kullanmak kanser hücresinin sağlıklı dokulara da sıçramasına yol açar. İyi doktor, neşterini habis urlara nasıl sertçe vururken yanında yöresindeki sağlıklı dokulara zarar vermeme noktasında kılı kırk yarıyorsa iyi bir darbe mücadelesi de azılı darbecilerin ciğerini söker, habis urların üzerinde bıçağını defalarca dolaştırır ve onun kökünü kazır, kurutur, bir daha yeşermeyecek kertede yok etmeye çalışır, asla merhamet göstermez. Ancak ne zaman ki operasyonun sonuna yaklaşır, kanser hücresinin bulaştığı dokular çöpe atılır, kanamanın durması, bedenin iyileşmesi için neşteri bırakan el bu kez de merhemi alır, sargı beziyle bir güzel sarar, açılan her yarayı özenle kapatır. İşte bu, merhamet elidir. Açtığı yarayı kapatmayan doktordan, kestiği yere merhem sürmeyen elden ne hayır gelir? Seni öldürmeye geleni öldürmen bir haktır, seni öldürmeye gelenin sende dirilmesi ise hakkın ötesinde bir insanlık nişanesidir. Kanserle mücadeledeki sert bıçak, kurutucu ve yok edici vasfını bırakmış, bu süreçte yumuşak bir sağaltıcıya dönüşmüştür. Bütün iyi operasyonlarda olduğu gibi, şimdi artık vücuttaki her kanser hücresi kazınmış, bilerek, bilmeyerek onun sağına soluna bulaştığı düşüncesiyle zarar verilen dokular da tedaviye alınmıştır. Olması gereken budur. Acil polikliniğinden içeri giren hastalarının çoğunun morgdan çıktığı hastaneler kötüdür; acil polikliniğinden içeri giren hastalarını giriş kapısından taburcu ettiği kadar değerlidir bir hastane.

Türkiye’deki darbe hastalığının son örneği FETÖ kalkışmasıdır. Bu süreçte ülke resmen revire dönüşmüştür. Bir süreliğine hastalar ve doktorlar, hastane yöneticileri ve hastabakıcılar birbirine karışmıştır. Doktorun hastabakıcısının operasyonuna maruz kaldığı bir hastane düşünsenize? Darbenin hemen ardından FETÖ ile mücadelenin ilk dönemlerindeki aşırı yüklenmelerin, çelişki ve tutarsızlıkların böylesi bir korkuyla da ilgisi olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Neyse ki darbe ve artçı sarsıntıları büyük oranda kontrol altına alınmış, en azından ortadaki toz bulutu yavaş yavaş yerini görünürlüğe bırakmıştır.