Darbeler ve Nesiller-5
Egemen güçler tarafından paylaşılan Osmanlı devletinin maruz kaldığı devasa operasyon, güvenilir bir doktorun elindeki hastanın özenle tedavisinden ziyade bir kasabın teşrih masasındaki cerrahi müdahalesine benziyor; sanki her cerrahi operasyon sonrasında, hasta can havliyle, sarılı olduğu fişleri çekerek hastaneden paçasını zorla kurtarıyor ama yara bir türlü iyileşmediği için sürekli enfeksiyona maruz kalıyor, iltihap kapma riskiyle dolaşıyor. Osmanlı yahut Türkiye Cumhuriyeti, hiç fark etmez, vücut tepki veriyor, büyük bir hasarla da olsa ameliyat masasından bir anlamda kaçıyor. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e sağlıksız geçişin, organ kayıplarının, organlar arasındaki ilişki bozukluğunun, hafıza kaybının da buradaki narkozla doğrudan ilişkisi vardır. 1859 olmasa 1876, 1876 olmasa 1908, 1908 olmasa 1913, 1913 olmasa 1915 olmayacaktı ve Çanakkale’de bir imparatorluk neslinin yok edilmesinin tarihi tam da 1859’la, İkinci Mahmut’un Batılılaşma sürecini hızlandırmak amacıyla yurt dışına gönderdiği gençlerin yaptığı ilk darbeyle başlamıştır.
1960 darbesi Türkiye’nin sadece iç bünyesinden kaynaklı bir hareket değildir. Haddizatında başarıya ulaşmış bütün darbeler bir şekilde dış kaynaklıdır ama içeriden onun zemini hazırlanmıştır. Yazık ki hastanın yön bulma, reçete arama çabasında, kendinden kaçtıkları tarafından şifa bulacağına inanması, enfeksiyon gidericilerin bizzat iltihaba sebebiyet verenler oluşu manidardır. Eğer Menderes o süreçte SSCB’ye yaklaşmak yerine, ABD’nin dediklerine harfiyen uyma sözü verse darbe yine olmayacaktır. Öyle ya da böyle, 1960 darbesi devletin bağışıklık sistemini bir kez daha çökertmiş, nesillerin devlete olan güvenini zedelemiştir. Nesiller üzerinde Çanakkale Savaşı’ndaki kadar olmasa da ciddi bir hasar yaratmıştır. Başbakanın ve çevresindeki birkaç kişinin asılması nesillere ve onların taşıdığı düşünceye bir gözdağı mahiyetindedir ve aslında Menderes ile arkadaşlarının asılması üzerinden 1980 öncesi sağ-sol gençliğinin karşı karşıya gelişindeki şiddet dozajı arttırılmıştır.
1971 muhtırasının izleri silinmeden 1980 darbesi gelmiştir. Binlerce genç, henüz başak vermiş buğday tarlasına dalan biçerdöver misali, daha olgunlaşamadan katledilmiştir. Öncesi ve esnasıyla on binlerce yetişmiş insanın telef edildiği bir süreçtir 1980 darbesi… Sonrası bakımından ise gençlerin düşünmek yerine, siyasetten korktuğu, korkutulduğu, bu sebepten de apolitik bir iç dünya ile avutulduğu bir süreci davet etmiştir. Belki de 1980’li yıllarda çocuklarını üniversiteye gönderirken “aman siyasete bulaşma” diyen annelerin iç dünyası da planlanmıştır sosyal psikolojiyi de ihmal etmeyen darbeciler tarafından, kim bilir? Lanetlenen politik arenadan yüz çeviren gençlerin, ebeveynleri tarafından bir başka yere, cemaat adı altında sinsice organize olmaya başlayan FETÖ’ye yönelmesinin de zeminini hazırlamış olması, insanı tam da bu düşüncenin kucağına itiyor ister istemez.
1997’yi hepimiz hatırlarız. Görüşlerinden taviz vermediği için Erbakan apar topar iktidardan indirildi ama darbenin bütün şiddeti savunduğu düşünceler ile o düşünceleri savunan neslin üzerine boca edildi. Fakat o nesil söz konusu kuşatmayı elinin tersiyle itip siyaset arenasına daldı ve uzun bir süre Türkiye’nin yıllardır maruz kaldığı vesayetleri tek tek ortadan kaldırdı. Liderlerin öldürülmesi, susturulması yahut kendi köşesine çekilmesinin düşünceleri ortadan kaldırmadığının, nesilleri budamadığının en belirgin örneklerinden biri 2000’lerin başından itibaren ortaya çıkan Ak Parti iktidarıdır. Nereden nereye sürüklendiği, neyi hedeflerken kendini nerede bulduğu, kendini bulduğu yerin neresi olduğu ayrı bir tartışmanın konusudur ama o nesil 28 Şubat düşüncesini darmadağın etti. Sorun şu ki oğullar babalarından çok uzaktalar ve onların yetiştirdiği nesiller bugün artık onların inandıklarına inanmıyor. Kendileri, bir zamanlar inandıklarına inanıyor mu, o da ayrı mesele. Uzağa bakarken yakındakileri kaybetmek, bundan büyük bahtsızlık mı var?.. Vesayetle uğraştığını, üstesinden geldiğini ve savaşın artık bittiğini düşünen iktidarlar tam da galibiyet çayı içerken içeriden hançerlendiler…
2016 bir anlamda önceki bütün darbelerin özeti, hepsinin toplamı bir anlayışla gerçekleşmiş ve hem öncesi, hem esnası hem de sonuçları itibariyle Çanakkale’de yaşanan drama yakın bir etki yaratmıştır. Darbeyi gerçekleştirenler, ondan haberi olmayanlar, onun karşısında olanlar da dahil olmak üzere neredeyse bir nesil topyekun yok edilmeye çalışılmıştır.