Dolar (USD)
35.14
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2963.62
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ağustos 2019

Darbeler ve Nesiller-4

Bazen bir tarafın desteklenip öteki tarafın alaşağı edildiği; bazen her iki tarafın perde arkasından desteklenip sahnede düşman rolü verildiği, kaynağı aynı, yolu ve yöntemi farklı darbeler atlasıdır Türkiye. Darbe yaptığını sananların bile yenilip yere düştüğü, darbeyi başardığını vehmedenlerin bile aslında bunun neden yapıldığını bir türlü çözemediği, içeriden bakınca kaostan geçilmeyen, olabildiğince karmaşık; dışarıdan bakınca pazzılın parçalarının özenle masaya konduğu, son kare de yerleştirildiğinde ancak oyunu icat edenlerin tamamını gördüğü büyük bir resimdir bu ülkede darbeler. Masanın neresinde oturursa otursun, hangi parçayı yerleştirirse yerleştirsin, elindeki kart kendi hazin kaderinin parçasından başka bir şey değil bu ülkede bir şeyin tarafı olmak, taraftarı olmak, ne yazık ki…

Cumhuriyet’e, özellikle de çok partili hayata geçiş sürecine kadar Türkiye’de darbe siyaset ve yönetimin üst katmanı için planlanıp yapıldı. Bunda elbet yönetim biçimlerinin büyük rolü var. Yönetim, beyin olarak adlandırılan padişah ve çevresindeki üç beş kişiden oluştuğu için “kafayı kopardığınızda” vücudun tamamını ele geçirmiş olurdunuz. İstisnasız biçimde hepsi dış destekli olan Türkiye’nin darbeler tarihinde 1959 Kuleli Vakası ile 15 Temmuz 2016 arasındaki darbeleri, maruz kalanlar açısından ikiye ayırmak gerekir. 1960’a kadar okuması yazması olan, mürekkep yalamış şehirli nüfus oranı düşük olduğu için darbeler yöneticilere yönelik; 1960 sonrasında ise ortalama bir entelektüel seviye yakalandığı için darbeler nesillere yönelik olarak planlanmış ve uygulanmıştır. Burada liderlerin katledilmesi, hapse atılması, görevden uzaklaştırılması gibi vakalar birer istisna olmanın ötesinde nesillere gözdağı vermenin aracı olarak tasarlanmıştır. Bir lider gidince başka bir liderin geleceğini onlar da bilirler ama bir nesil telef edildiğinde bir liderin bıraktığı boşluktan çok daha fazlasının açıldığını defalarca tecrübe etmişlerdir. Nesil yokluğu, dışarıya çok daha fazla muhtaçlık demektir. Kültürel ve entelektüel hayatın her alanında dışarıdan montaj malzemesi getirilmesi, getirilen her montaj malzemenin dokuyu biraz daha zedelemesi çok daha etkilidir. Bir neslin kendini bulması için gereken yirmi yılda bir darbeye maruz kalınmış olmasının başka hiçbir izahı yoktur. Darbeyle görevden uzaklaştırılan 1980 sonrasının bütün liderleri tekrar sahneye çıktı, 1990’lar boyunca da varlıklarını sürdürdüler ancak 1980 öncesinin katledilen okuryazar on binlerce gencinin yeri ne yazık ki doldurulamadı ve belki de planlı biçimde o nesillerin yerine yeni bir nesil, bir FETÖ nesli çok daha kolay adapte edildi. 1980 öncesinde katledilen nesiller yaşasa belki de varlıklarıyla 1990’lı yıllara damga vuracak, boşluğu terör örgütlerinin yetiştirdiği gençlerin doldurmasına izin vermeyeceklerdi. Nesillerini kaybedenlerin istikballerini de kaybettiklerinin en manidar örneğidir 1980 gençliği…

Osmanlı devleti; 1859 Kuleli Vakası’nın ardından İkinci Mahmut’un 1826’da, Batılılaşma amacıyla Yeniçerilere karşı kurduğu Nizam-ı Cedit’in, kuruluşundan tam elli yıl sonra, 1876’da ikinci kez maruz kalmıştır. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanı, bir anlamda 1913’teki Babı Ali baskınının altyapısını hazırlamıştır. Amaç yine Osmanlı devletinin dengesini bozmak, merkezi otoriteyi güçsüzleştirerek parçalanmaya uygun hale getirmektir. Acı meyvesini de vermiştir zaten. Baskından bir yıl sonra Osmanlı kendini büyük bir dünya savaşının içinde bulmuş, Çanakkale’de yüz binlerce insan telef olmuştur. Bu, aynı zamanda savaş sonrasında kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’nin entelektüel, bürokratik ve siyasal yapısındaki kaht-ı ricalin de mutlak sebebidir. Bu süreçte Osmanlı devletine yönelik darbe planlaması ve uygulamasında her darbenin kaçınılmaz sonuçlarından birinin devletin dış güçler tarafından paylaşıma uygun hale getirilmesi, ekonominin de içerideki darbe planlayıcılarına peşkeş çekilmesi olduğu aşikardır. Her darbenin darbeyi planlayanların devleti talan etmesine yaradığı gerçeği belki de bütün darbelerin ortak özelliklerinden biridir. Böylece darbe iki temel amaca hizmet etmiş olmaktadır: Onu düşünen aklın devlete yönelik beka zafiyeti yaratması, uygulayan aklın da bireysel ekonomik çıkarlarına uygun bir paylaşımda bulunması…