Darbe zihniyeti (2)
27 Nisan e muhtırasının 14. yılı…
Bugün de seçilmişleri tehdit ediyorlar…
Türkiye’ye
katliamcı iftirası atanlar, yine “çocuklarını” devreye sokarlar…
60
yıl önce…
15
Ekim 1961’de cuntanın tarassuttu altında seçimler yapılır.
Ancak
halk ferasetini göstererek cuntanın isteği dışında oy kullanır, Demokrat Partinin mirasçıları konumunda
gördüğü partiler, 450 milletvekilliğinden 277’sini
elde ederler. CHP ise 173 milletvekilliğiyle
TBMM’de temsil hakkı kazanır.
Bu
durum, MKB içindeki Silahlı Kuvvetler Birliğindeki 28
subayı hareketlendirir.
Bu
subaylar, seçimden 5 gün sonra 21 Ekim
Protokolü adıyla bir bildiri yayımlamışlardır.
Bu
bildiriye imza atanlardan biri de 1958’de Dokuz
Subay Olayı’na karışmış Faruk
Güventürk de vardır.
Güventürk’ün
de aralarında olduğu cuntayı yargılayan ve salıveren mahkemenin başkanı Cemal Tural da 1969’da darbeye
teşebbüsten emekliye sevk edilecektir.
Hatta,
1958’de yargılanan cuntacılar mahkeme başkanı Cemal Tural’ı dakendilerine
katılmaya davet etmişler ancak Cemal
Tural, cuntacıları yeterince tanımadığından
bu nazik(!) daveti geri çevirmiş.
21 Ekim 1961 Protokolü:
1)
Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları - aşağıda açık imzası bulunanlar - 21 Ekim 1961 günü saat 14:30'da
toplanmışlar ve gündemlerinde mevcut olan konuları müştereken müzakere
etmişler ve ittifakla aşağıdaki karara varmışlardır.
a)
Türk Silahlı Kuvvetleri 15 Ekim 1961 günü yapılmış olan seçimlerden sonra,
gelecek yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanmadan evvel, duruma fiilen
müdahale edecektir.
b) İktidarı, Milletin hakiki ve
ehliyetli mümessillerine tevdi edecektir.
c)
Bütün siyasi partiler faaliyetten menedilecek, seçim neticeleri ile Millî Birlik
Komitesi feshedilecektir.
d) Bu kararın tatbiki 25 Ekim 1961'den
sonraki bir güne tehir edilmeyecektir.
2)
İşbu Zabıt Varakası üç nüsha olarak tanzim edilmiş ve bütün üyeler tarafından
aynı anda imza edilmiştir.
Protokol,
SKB’nin onursal başkanı Cevdet Sunay’ın ricası üzerine askıya
alındı. Parti genel başkanlarına, generallerin önünde, Demokrat Partililere af çıkarmayacaklarına, ordudan atılan subayları
orduya almayacaklarına, cumhurbaşkanı seçimlerinde Cemal Gürsel’i
destekleyeceklerine dair yemin ettirdiler. Ali Fuat Başgil’i gayet demokratik(!) bir şekilde cumhurbaşkanı adaylığından
vaz geçirdiler.
Darbe
süreci tüm hızıyla devam etti.
Şubat
1962 ve Mayıs 1963’te Talat Aydemir
iki kez darbeye teşebbüsten kendini alıkoyamadı.
1969’da
Cemal Tural darbe hazırlığındayken
emekliye sevk edilir.
1969 Seçimlerinde yine sonuç
darbeciler için vahimdir.
Bildikleri
en kestirme yol yine darbedir.
12 Mart 1971’de TBMM’ye yine muhtıra
verilir:
“Meclis
ve hükûmet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş
kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini
kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş
olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği
ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.
Türk
milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı
Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini
giderecek çarelerin, partiler üstü bir
anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek
anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü
bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve
inandırıcı bir hükûmetin demokratik
kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir.
Bu
husus süratle tahakkuk
ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş
olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak
ve kollamak görevini yerine
getirerek, idareyi doğrudan doğruya
üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize…”
12
Mart muhtırasında “…zaruri görülmektedir.”
ifadesi 4 Nisan Emekli Amiraller
Bildirisinde de “…zaruretidir.” şeklindedir.
Tek
başına iktidar çoğunluğu olan Adalet
Partisi, (AP) iktidardan düşürülür, yerine teknokratlar hükümetleri atanır.
Nihat Erim, Naim Talu, Ferit Melen…
Devam…