Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.58
Gram Altın
2477.98
BIST 100
9583.28
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Şubat 2020

Darbe söylentileri ne söylüyor?

Bu aralar kamuoyunda bir darbe söylentisi gündem olmaya başladı. Yeni bir darbenin hazırlandığı, içerisinde şunların yer aldığı, değişik kesimlerden önemli figürlerin yaptıkları konuşmaları bu anlamda değerlendirmek gerektiği, darbeye kalkışacakların ideolojik-politik hüviyetleri ile dış bağlantılarının şunlar olduğu üzerinden yapılan tartışma tüm boyutları ile önemlidir. Şayet bu söylentinin gerçekliği varsa zaten önemli olduğu açıktır. Diğer taraftan bu söylentinin gerçekliği yoksa da gerçekliğimiz açısından bu durumun çok önemli olduğunu görmemiz gerekiyor. Kamuoyu daha çok işin darbe söylentisinin gerçekliği üzerinden bir okuma yapmayı daha ‘heyecanlı’ ve daha dikkate değer buluyor. O yüzden tartışma daha çok darbenin nereden ve kimlerden geleceği, amacının ne olduğu veya toplumdan nasıl karşılık göreceği üzerinden seyrediyor. Bu kısmı şüphesiz önemli ve konuşulması, tartışılması gerekiyor. Zira siyasi tarihimiz belirli periyotlar dahilinde siyasal sisteme kural dışı müdahalelerin yapıldığı bir darbeler tarihi aynı zamanda. Bunca yaşanmışlığı olan bir toplumun bu tarz söylentiler karşısında duyarlılık göstermesi normal.

Tam da bu duyarlılıkla bağlantılı olarak görmemiz gereken işin bir boyutu daha var. Darbelere ilişkin yaşanmışlığı olan bir toplum tam da bu nitelikleri göz önünde bulundurularak bu tarz söylentilerin muhatabı da kılınabilir. Toplumu, gündelik akışını bozup tedirgin etmeye, germeye, kutuplaşmaya yönlendiren bu tarz teyakkuz durumunun kendisi de pekala operasyonel bir hamle olabilir. Dolayısıyla darbe karşıtlığı gibi son derece meşru, makul, ahlaki ve ilkesel bir pozisyonu araçsallaştırarak ‘darbe’nin veya darbe koşullarının hüküm sürdüğü bir ortam yaratılabilir. Burada yüzeysel bir merakın ve toplumun oynamaya müsait duyarlılıklarını tahrik eden kasıtlı müdahalelerin farkında olmak veya en azından bu tarz ihtimalleri uzak tutmamak elzemdir. Türkiye’yi herhangi bir darbe ile bir yere konumlandırmak isteyenler pekala alternatif bir B veya C planı kapsamında aynı yere Türkiye’ye darbesiz götürmenin de hesap kitabını yapıyorlardır. Bizim açımızdan dikkat edilmesi gereken husus, özenle odaklanılması ve titizlik gösterilmesi gereken husus burasıdır.

Türkiye siyasal işleyişi, devlet-toplum ilişkisi, ekonomik işleyişi, kültür sanat düzeyi vs. ile, darbe tehdidinin varlığı ve yokluğundan bağımsız olarak, belirli bir düzeyin, belirli bir niteliğin üzerinde olmak durumundadır. Bu düzeyin ve niteliğin altı bir toplumsal hayat ve ilişki ağının sadece darbenin varlığı ile mümkün olacağını düşünmek, darbenin olmayışını herhangi bir sıkıntı olarak görmemek zaten bize çekilen en büyük operasyondur. Darbe üzerinden paranoyaya sürüklenmek istenen, insicamını kaybedip olağandışılığın alanı genişletmeye zorlayan ortamın kendisi zaten yapılmak isteneni senin elinle yaptıran son derece sofistike bir özyıkım düzeneğidir.

Konuştuğumuz şey, konuşmak zorunda bırakıldığımız şeyler sadece maruz kaldığımız nahoş şeyler olarak gerçekleşmiyorlar. Aynı zamanda bizi belirli şekilde düşünmeye ve ahlaki ve ilkesel standartları son derece tartışmalı iş ve işlemler tesis etmeye zorlayan şeyler yaptırıyorlar. Bizi biz olmaktan çıkaran, duyarlılıklarımızı, ahlaki ve ilkesel meşruiyetimizi aşındıran ve gittikçe iç ve dış kamuoyunda sınırlı ve sıkıntılı bir parkura bizi mahkum eden işleyişin bize dönük çok daha kapsamlı bir darbe girişimi olduğunu görmemiz gerekiyor. Bu yöndeki bir başarı yani normalleşme, ahlaki ve ilkesel olana riayet hem bizim dünyayla irtibatımızı sağlamlaştırıp bizi güçlendirecek hem de gerçekten de darbeye ve darbecilere karşı direncimizi ve meşruiyetimizi arttıracaktır. Bu açıdan baktığımızda kamusal hayatında sürekli olarak darbelerin konuşulduğu bir vasatın pek çok açıdan bizim için hayırlı bir şey olmadığını söylemek mümkündür. Bu söylentinin mahiyeti ne olursa olsun….