Darbe olur mu?..
İzliyorsunuz:
28 Şubat zihniyetinin sözcülerinden, “Kemalistler darbe yapabilir yalanı!” yollu çıkışlar sâdır oluyor.
“Eşi başörtülü” birinin Cumhurbaşkanı olması halinde rejimin yerle bir olacağını öne sürerek “Kemalist Kesimi” tahrik eden…
“Tehlikenin farkında mısınız?” diyerek ortalığı ayağa kaldıran, “Darbeye Çağrı” pankartlarını alkışlayan zihniyet, şimdilerde, “Bunlar hep iktidarın uydurması!” modunda.
Bunlar…
CIA-Rand Corporation’un “Türkiye’de yeni bir darbe girişimi olabilir” yollu Raporu’nu “iktidar”ın yazdırdığını –bile- düşünüyor olmalılar!
Akıllarını başlarından almış nefret; NATO Similüsyonu’nda Atatürk ve Erdoğan’ın birlikte hedef gösterildiği günlerde de böyle diyorlardı;
“Bunların hepsi iktidarın işi!”
Bir “yeni üye merasimini” bile doğru düzgün gerçekleştirmekte güçlük çeken İktidar, Gölge CIA Rand Corporation’u “ayarlamış” öyle mi?
Rapor’un ruhundaki “Erdoğansız Türkiye” arayışı da “iktidar”ın fikriymiş!..
Allah akıl fikir versin!..
Bir dolu saçmalık, “Darbe iddiaları” “Ak Trollerden çıkmış, CIA-Rand Corporation’un Raporu da üstüne denk gelmiş filan…
Diz boyu saçmalık…
Ne yani, bu aziz millet, bizim coğrafyanın her vakit “sıkıntı” üretebilme potansiyeline sahip olduğunun bilinciyle, “uyanık” olmasın mı?..
Sorumuz şuydu değil mi:
Türkiye’de “şu süreçte” bir darbe girişimi olur mu olmaz mı?..
Kast edilen “15 Temmuz” benzeri bir tablo ise, böyle bir durumun yaşanma ihtimalini “pek” görmediğimi, bununla birlikte “her daim tetikte olmak” gerektiğini belirtmek isterim.
Ben…
Öyle bir darbeden çok, “başka taraflardaki hareketlere dikkat çekeyim…
Ankara’nın koridorlarında, “hukuk mekanizmalarındaki” bir takım unsurların “maceralara” itilebileceği yönündeki iddialar yankılanıyor.
Bu iddiaları dillendirenler de, “sıradan” vatandaşlar değil tahmin edebileceğiniz üzere!..
Ne kadar doğrudur, ne kadar değildir bilemem!..
Bir de, “futbol”a dikkat!
Son vakitlerde o alanlarda olan bitenlere de bakın:
“Bazı kulüpler ile Devlet karşı karşıya getirilmek isteniyor!”
Gezi olaylarında, “taraftar gençlerin” heyecanlarının nerelere kanalize edilmek istendiğini biliyoruz…
Bu alan, “ülkeyi karıştırmak” isteyenler için gayet “verimli” bir alan.
Öte yandan…
“Ekonomi meselesi”ne de çok dikkat etmek gerekiyor.
“Dar gelirli” vatandaşın geçim sıkıntısının gittikçe arttığı bir gerçek, buradan da çok “keskin” tahrik malzemeleri çıkartılabilir ve çıkartılmakta.
“Goygoycu ve yalaka” yarı aydın takımı, vatandaşın sinirlerini zıplatıyor.
Özellikle medyada çok var bu tiplerden.
“Menfaatçi takımı” görüntüsü iyice belirginleşmiş durumda.
Bu da sinirleri zıplatıyor.
Bu takımın yararı yok, zararı sayılamayacak kadar çok.
İdlib meselesinin nereye gideceği de belli değil; “düşmanlar” feci halde birleşti.
Türkiye’nin önündeki zorlu süreci aşabilmek için, “siyasi istikrarı” devam ettirmekten başka çaresi yok.
Mevcut siyasi oluşumlara baktığımızda, her türlü olumsuzluğa rağmen açık ara birinci parti olma durumunu sürdüren Ak Parti’nin şu an için “rakipsiz” olduğunu söyleyebiliriz.
“CHP’nin başını çektiği” yapıdan istikrar, huzur, refah, fazilet, saadet, “iyi” bir “gelecek” çıkmaz!..
Sayın Fatih Erbakan’ın “siyasete nezâket” getirme çabasını önemsiyor, “yanlış görülenlere işaret etmekle” yetinmeyip “çözüm teklifleri” sunma gayretini de takdir ediyorum ama Yeniden Refah Partisi çok yeni bir oluşum.
Gücünün, etkisinin boyutlarını ancak gireceği ilk seçimlerin ardından görebileceğiz.
Yâni…
Şu an için siyasetteki en önemli mesele; “AK Parti”nin toparlanıp kendisine gelebilmesi meselesi.
Kritik bir süreç.
Çok kritik.