Darbe bildirisi kılavuzluğunda demokrasi
Teröristi
demokrat diye pazarlıyorlar.
PKK/
YPG, İstiklal’de katliam yaptı.
Uzantılar,
yoğun bir perdeleme faaliyetine başladılar.
Buna
da “kontrollü”, “tiyatro” diye, yırtınıyorlar.
Teröristin
nereden yönlendirildiği ise üzerinde yazıyor:
NEW YORK…
Türkiye’yi
kaosla teslim alma stratejisi…
En
az bir asırdır süren bir işgal planı.
20’nci
yüzyıl, terör yüzyılıdır.
Ağır bir ölüm taktiği uygulanıyor.
Sırtlan,
avını yaralayıp onun kan kaybından ölmesini bekler.
Terör
de böyle bir şey.
Ülkenin
hem maddi hem de manevi kaynaklarını yok ediyor. Toplumun değer yargılarını aşındırarak direncini kırıyor.
Bombayı
patlattıranın amacı, ülkeyi yönetilemez hale getirmek, kendini “devlet” ilan
etmektir.
Devleti, uyuşturucu ticareti yapmakla, kimyasal
silah kullanmakla ya da terörize olmakla itham etmek de aynıdır.
Gezi olayları,(27 Mayıs 2013) MİT tırlarına saldırı (1-19 Ocak 2014) Mart 2014’te yapılan belediye seçimleri ve
dört ay sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerini sabote etmekti. 2015 genel
seçimlerine yönelik olarak da devam ettiler.
Kobani olayları…
Bugünün
algı manşetleri o günlerde de atıldı.
Nerdeyse,
terör örgütleri yoktur; bu, halkın uydurmasıdır, diyecekler.
O derece kendilerini kaptırdılar.
15 Temmuz’da
da bir “kesik baş” yalanıyla milletin direnişini kırmaya, işgal girişimini
perdelemeye de kalkıştılar.
Malum zevat o gece de bir yerlerde bir
şeyler yiyip içme telaşındaydı.
Darbe
süreçlerini terörle planladılar. Çünkü “Şartlar
oluşursa darbe meşrudur.”u ilke kabul ettiler.
1977
seçimlerinden önce, 1 Mayıs’ta Taksimde 34 kişi “şartların oluşması” için katledildi.
12 Eylül’e bu şartlarda gidildi.
Türkiye’nin kukla olmasını istiyorlar…
“Libya,
Mavi Vatan, Kıbrıs, Karabağ, Suriye senin neyine…
Terör
devletine sesini çıkarma, sanayini geliştirme, bölge ve dünya meselelerinden
uzak dur. Biz ne dersek onu yap, ne
verirsek onu ye…
Sen
de rahat et, iz de rahat olalım.” diyorlar.
Bu
ülkede her seçim, çok çetin geçmiştir.
Zirve Yayınevi
saldırısı 27 Nisan e Muhtıranın da
olduğu pek çok feci olaya şahit olundu.
22
Temmuz 2007’de yenilenen seçimde, tek başına iktidar olan partiyi sekiz ay
sonra kapatmaya teşebbüs ettiler.
Darbe
şartlarının nasıl oluşturulduğunu anlamak için 15 Temmuz 2016’dan öncesine
bakmak bile kâfidir.
17 Şubat- 15 Temmuz arasında
5 ayda 430 vatandaş terör saldırısında şehit, 3 bine yakın vatandaş da gazi oldu.
Devlete
kimyasal silah kullanma, uyuşturucu ticareti yapma, terör planlama iftirası,
şüpheye mahal bırakmayacak derecede “Yurtta Sulh Konseyi” ürünüdür..
Sözde
sıkıyönetim bildirisinden:
“Sistematik bir şekilde
sürdürülen anayasa ve kanun ihlalleri
devletin temel nitelikleri ve hayati kurumlarının varlığı açısından önemli bir
tehdit haline gelmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri de dahil olmak üzere devletin tüm
kurumları ideolojik saiklerle dizayn edilmeye başlanmış ve dolayısıyla
görevlerini yapamaz hale getirilmiştir. Gaflet,
dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olan cumhurbaşkanı ve hükûmet yetkilileri
tarafından temel hak ve hürriyetler
zedelenmiş, kuvvetler ayrılığına dayalı laik ve demokratik hukuk düzeni fiilen
ortadan kaldırılmıştır. Devletimiz uluslararası
ortamda hak ettiği itibarını yitirmiş ve evrensel temel insan haklarının göz
ardı edildiği, korkuya dayalı, otokrasi ile yönetilen bir ülke haline
getirilmiştir.”
Bugün de cuntanın bu yalan ve iftiralarını kürsülerde pervasızca
söyleyenler var.
Bunun içindir ki 13 Kasım 2022’de İstiklâl Caddesi’ne yönelik
saldırı, derin kodlarıyla beraber tam bir suçüstü halidir.
Şunu bir kez daha ifade edelim ki PKK’nın açılımı: Pensilvanya
- Kandil Konseyidir.