Dar kalıptan Genişliğe
En güzel kokulu, iştah açan muhteşem güzellikteki yiyecekler, ağızdan girip bağırsaktan çıktığı zaman en pis kokulu, en iğrenç görüntüye dönüşüyor. Bir güzel nimet iken iğrenç bir pisliğe dönüşüyor.
Terbiye
edilmemiş bir nefse giren her şey öyledir. İsterse Yüce Allah’ın kitabı olsun.
Âlemlere nur olan kitap, terbiye edilmemiş nefsten çıktıktan sonra âlemlere
ağır bir zulmet olarak geri döner.
İnsanlığa
ışık tutacak bir akıl, bir fikir, terbiye edilmemiş bir nefste insanlığı boğacak,
parçalayıp yok edecek bir canavara dönüşür.
Birleştirici
olan bir dini, terbiye edilmemiş bir nefs bin bir parçaya ayırır, daha sonra
her bir parçayı da yine bin bir parçaya ayırır. Çünkü nefs, kendi içinde bile
bir birlik kuramaz.
Nefs,
bireyden çıkıp topluma ve kurumlara sirayet ettiğinde adını değiştirir ve Siyaset olarak perde önüne çıkar. Böyle
bir nefs iktidardayken, her yaptığını doğru görür. Kendini her daim haklı
görür. Eğer muhalefete düşerse iktidarın her yaptığını zulüm, her söylediğini yanlış
ve haksız görür.
Siyaset,
işte bu yüzden bize göre bilgiden önce bir ahlak meselesidir.
Nefs
amirdir, bilgi memurdur. Nefs neyi doğru ya da yanlış görürse bilgi ona göre
altını doldurur. Nefs karar alandır, bilgi kararı uygulayandır.
Siyaset
okullarını bilgiyle donatmadan önce, ahlakla donatmalısınız.
Bugün
yaşadığımız sorunlar da yarın yaşayacağımız sorunlar da daima nefsin terbiye
derecesine göre cereyan edecek, nefse göre olacaktır. Elbette çözümleri de
böyle olacaktır.
Küçük Bir Hatırlatma
Daha önceki
makalemizde ilk olarak ele aldığımız ahlak ile ilgili birkaç bilgi verelim.
Fatih’in
insanlarında işe yarayan ahlak, niçin Afrika’nın insanlarında işe yaramadı? Fatih’in
insanları Konstantinapol’ü İstanbul yapabildi ancak Afrika’nın insanları
kölelikten niçin kurtulamadı?
Fatih’in
ülkesi Osmanlı’da Siyasi Birlik varken Afrika’da siyasi birlik yok denecek
kadar zayıftı. Siyasi Birlik, ahlak ile Osmanlı’yı zirve yaparken Siyasi Birlik
olmayan Afrika çok parçalı din, çok parçalı dil ve çok parçalı siyaset ile zirveyi
göremedi ve hep gerilerde kaldı.
Tek başına bir ahlak, tek başına bir
kalp gibidir. Kalp ne kadar sağlıklı, güçlü olursa olsun, ancak kendisi gibi
sağlıklı bir bedende, güçlü bir göğüs kafesinde işe yarayabilir. Dışarıda ölmeye
mahkûmdur. Ahlakın bedeni millet, kafesi koruganı devlettir.
Güçlü bir
millet, güçlü bir devlet olmadıkça (işte biz buna bir birlik diyoruz) ahlak tek
başına yaşayamaz.