Danıştay 8. Daire''nin kararı
“Siz karar veriyorsunuz, ama millet bana hesap sorar” demişti bir konuşmasında Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Haklı, millet verdiği oylarla seçtiği iktidarı devlet yönetimi ile ilgili hata ve olumsuzluklardan sorumlu tutar.
Türkiye’de yargının öyle kararları oldu ki maşeri vicdanı yaralayacak kadar yanlış, ideolojik ve siyasi idi. Millet her seferinde büyük hayal kırıklıkları yaşadı ve yaşananlardan dönemin iktidarlarını sorumlu tutarak onlardan hesap sordu.
Tabi ki millet hukuka uygun olarak verilen kararlardan şikayetçi değil/di, lakin bu memleket hukukun nice kere ayaklar altına alındığına da şahit olmuştu.
“411 el kaosa kalktı” manşetlerinin atıldığı günlerde AYM’nin kararı ne kadar hukuki idi?
28 Şubat sürecinde kararların hukuka değil, Güven Erkaya’nın, Çevik Bir’in jest ve mimiklerine göre verildiğini biliyoruz.
Farklı dil ve lehçelerde savunma hakkı ile ilgili vicdanları kanatan kararın üzerinden bir kaç yıl geçti. FETÖ’cü savcı ve yargıçların hukuku nasıl delik deşik ettiğini hep beraber gördük.
Keza, aynı şartlarda işlenen bir suça “kişiye göre” farklı kararlar verildiğini de gördü bu millet. Bu sebeple hukuka mugayir, keyfi ya da ideolojik saiklerle verilen mahkeme kararları milletin vicdanında mahkum olmaktan öte bir işe yaramamıştır.
Demokratik sistemlerde hukuka dayanmayan mahkeme kararlarından dolayı millet mevcut iktidarı sorumlu tutar. Zira adalete uygun olmayan kararları veren mahkemelerin de sorumlusu olarak iktidarlar görülür. Millet yanlış kararlara sebep olan anayasa değişikliği, kanun değişikliği, atamalar vs gibi unsurların siyasi inisiyatifle değiştirilmesini bekler.
Ayrıca,
Vatandaşlar yasalara, hukuka ters düşen kararların siyasi bir sebebe dayanarak verildiğini düşünüyor. Yaşadıklarımıza bakınca bu kanısında vatandaşın pek de haksız sayılmayacağını düşünüyorum. Bunun birden çok nedeni var. Geçmişte verilen kimi kararlar var ki sonradan o kararı veren hukukçular itiraflarda bulunarak kararlarını hukuka değil, gelen talimata göre verdiklerini dile getirmişlerdir.
Daha önemlisi,
Yerel mahkemeler davayı karara bağlarken üst mahkeme, yüksek yargı yolu açık bırakılır. Lakin yüksek yargının kararlarının düzeltileceği bir merci bulunmamaktadır. Bu sebeple AYM olsun, Danıştay ya da Yargıtay olsun verdikleri kararların hukuki olmasına azami ihtimam göstermelidirler. Bu yetmez, verecekleri kararın süresini de dikkate almalıdırlar.
8. Daire’nin verdiği andımız kararı toplumun kahir ekseriyetini üzmüştür. Hayır, çocukları andımızı okuyacaklar diye değil, bu kararın verilmesinde yukarıda işaret ettiğimiz hassasiyetlerden hiçbir şey taşımadığı için üzülmüştür.
Çocukların Türk olmaları ile doğruluk ve çalışkanlıkları ile küçük sevgi, büyüklere saygısı ile bir sorunları yok. Bu sebeple andımızın çocuklara değil, tercihen büyüklere farklı versiyonuyla okutulmasından yanayım.
Danıştay 8. Daire’nin verdiği son kararın rahatsızlığa sebebiyet vermesinin bir sebebi de kararın 5 yıl bekledikten sonra verilmesidir.
Vatandaş bize soruyor:
Bu kadar kolay ise neden bunca zaman bekleniyor? Danıştay 8. Daire konu hakkında neyi arıyordu da 5 yıl bekledi?
Bugünü niye bekledi?
Neyi bekledi?
Vatandaşın, “Yargının zaman ayarlı kararları var” kanaatini yabana atmamalıyız. Çünkü kararlarla yaşanan süreçler arasında hukuki olmasa da reel ilişki bulmak mümkündür.
Geçmişte Danıştay, AYM, Yargıtay gibi yüksek yargı bazı konularla ilgili başvuruları bekletiyorlardı. Birilerini zora sokmak için ya da ülke siyasetini yönlendirmek için yıllarca bekletilen kararı çıkartıp iktidarı halkın nazarında küçük düşürmüşlerdi.
Evet, bunları bu ülkede az yaşamadık.