Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Haziran 2024

Dalından soframıza

Yaz geldi, meyve sebze sezonu açıldı. Pazardan, manavdan, marketten meyve sebzemizi alıp yiyoruz. Peki o güzelim sebze meyvelerin bize nasıl ulaştığını merak ediyor muyuz? Nerede üretiliyor, nasıl alınıp satılıyor, nasıl taşınıyor? Kimler aracılık ediyor? Üreten kazanabiliyor mu? Aracılar üreticiyi mağdur mu ediyor; köşeyi dönmek için olmadık işler mi çeviriyorlar?

Son yıllarda esnaf, tüccar ve müteahhitlerin bir kısmında aç gözlülük, tamahkârlık ve aşırı kazanma hırsı aldı başını gidiyor. Parası olan o paradan daha çok kazanmak için her yolu dener duruma geldi. Helal – haram kavramlarına dikkat etmedikleri gibi, emeğe saygıyı ortadan kaldırdılar, ihtiyacı olanların gözyaşlarına bile aldırış etmez duruma geldiler.

Halbûki biz Ahilik teşkilatını kuran, ticarete, alış-verişe değişmez kurallar getiren, ölçüyü aşana haddini bildiren, asırlar boyu süren bir merhamet medeniyetinin evlatlarıydık. Dedelerimizin bırakın gırtlağından haram lokma geçmesini, haramın h’sinden bile kaçtıklarını anlatan yüzlerce, binlerce darb-ı meselle büyüdük. Beyinlerimize nasıl bir kapitalist zihniyet empoze ettiler ki, kalbimizi ve gönlümüzü çalıp götürdüler! Hiçbir ölçümüz, ayarımız, merhametimiz kalmadı!

***

Öncelikle Türkiye’nin dev marketlerinin sahiplerini ve çalışanlarını, Türkiye’de sebze-meyve ve gıda maddelerine aracılık eden herkesi alıp bir merhamet okulundan, kursundan geçirmek şart. O kadar acımasızlar ki… Sebzeyi, meyveyi, ürünü alırken fiyatını o kadar düşürüyorlar ki, maliyetini dikkate almıyorlar bile… Bir de aldıkları ürünün parasını 6 ay, bir yıl sonra verecek şekilde üreticileri mağdur ediyorlar. Halbuki satarken peşin satıyorlar.

Bakın üretim yapan bir ailenin genç kızı Eda Halıcı nasıl feryat ediyor:

“Biz bu meyveleri bin bir zahmet ve zorlukla üretiyoruz. Ama sıra satışa gelince büyük şirketler ve büyük çiftçiler tarafından eziliyoruz. Toptan satışta her zaman problem yaşıyoruz. Çünkü büyük firmalar, küçük çiftçiyi düşünmediği için fiyatı dibe vurdurmaya çalışıyor. Biz çok küçük oranlarda kazandığımız halde onlar bizden kat be kat fazla kazanıyor.”

Eda, küçük üreticilerin üretimi sürdürebilmesi için perakende satışın yeterli olmadığını, toptan satışta da mağdur edildiklerini vurgulayarak şunları söylüyor:

“Hem perakende satışa zamanımız yetmiyor, hem meyvelerimiz dalında çürüyor. Şu anda benim tonlarca meyvem var ama satamıyorum. İki üç hafta için satamazsam bütün bir yılın emeği çöpe gidecek. Çünkü toptancıların verdiği fiyatlar işçi yevmiyesine bile yetmiyor. Toptancıya vermektense dalında bırakmayı tercih ediyoruz. Neredeyse üretimi bırakma noktasına geldik.”

***

Sebze ve meyveler dalında çürüyeceğine, aracı ve toptancıların tamahkârlığını törpüleyerek uygun fiyatlarla taze taze soframıza gelmesini sağlayamaz mıyız? Üretime özenen genç girişimcilerimizi mağdur etmeden küçük üreticileri destekleyecek bir sistem geliştiremez miyiz? Gençleri üretimden soğutmak yerine onları tarımda kazanmaya teşvik eden bir sistem kuramaz mıyız?

Verimli topraklara, zengin akarsulara sahip ülkemizde tarımı geliştirmek için bu işin uzmanları küçük üreticileri destekleyecek bir sistem üzerinde çalışamaz mı? Devlet güneş enerjisinden elektrik üretenin enerjisini aldığı gibi küçük tarım işletmelerine de destek olmanın bir yolunu bulamaz mı? Kooperatifçilik teşvik edilemez mi? Bu hafta bu konuyu dikkatinize sunarak insanımızı düşünmeye sevk etmek istedim. Birbirinden lezzetli kirazlar, kayısılar, çilekler ve çeşit çeşit meyve ve sebzeler yemek için buna ihtiyacımız var. Avrupalılar gibi karpuzu dilim olarak değil bütün olarak almak için…