Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Aralık 2022

Dalgalar her taraftan kuşatınca!..

Özünü kaybeden, fıtrat kanûnlarını ihlâl eden ve imânı tam olarak içlerine sindiremeyen insanların ortak özellikleri; vefâsızlık, şımarıklık ve nankörlüktür. Bu tip insanlar, bir belâ ve musibetle karşılaştıklarında yani başları sıkıştığında derhal Allahü Teâlâya sığınıp yalvarmaya ve bir daha asla kötülük yapmamaya söz verirler. Ancak kendilerini emniyette hissedip selâmet ve bolluğa kavuşunca da; hemen Allahü Teâlâyı unutmaya ve yüce hükümlerini hiçe saymaya başlarlar.

Âyet-i kerimede buyruldu ki: “Sizi karada ve denizde gezdiren ancak O’dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz zaman(ı hatırlayın), o (gemiler), içinde bulunan (yolcu)ları hoş bir rüzgârla yüzüp götürdüğü ve onlar da bununla neşelendikleri sırada, şiddetli bir fırtına gelip çatar; dalga her taraftan onları kuşatır (hücûm eder). Artık onlar kendilerinin tamamen kuşatıldıkları (ve kesin kurtulamayacakları)nı sandıkları sırada artık dini yalnız Allah’a has kılarak (içlerindeki benlik putunu ve diğer putlarını atıp samimi olarak) O’na dua ederler: “Andolsun ki, eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız,” derler.” (Yunus 22)

Âyet-i kerime, bu insanların sıkıntı zamanlarında sergiledikleri davranışları çok çarpıcı bir misalle açıklamaktadır. Şimdi âyet-i kerimenin ortaya koyduğu bu gerçeği maddeler hâlinde anlamaya çalışalım:

a) Hiç şüphe yok ki, insanları karada ve denizde gezdiren; onlara hem karada hem de denizde hareket edebilme güç ve kabiliyetini veren; bütün engelleri kaldırarak gezmelerine imkân sağlayan kâinatın yaratıcısı Allahü Teâlâdır.

b) Düşünün; limanda bir gemi yolcularını alıp hareket etmeye ve denizin ortasına doğru süzülmeye başlıyor. Hava güzel, rüzgârın esişi güzel, manzara güzel. İnsanlar keyifleniyor, neşeleniyor ve seviniyorlar… Fakat gemiyi su üzerinde yüzdürenin, rüzgârı estirenin ve diğer bütün imkânları bahşedenin Allahü Teâlâ olduğu, kimsenin aklına gelmiyor. Tam anlamıyla gâfil bir zümre…

c) Gemi rahat bir şekilde yolculuğuna devam ederken müthiş bir fırtına kopuyor. Dağlar gibi dalgalar gemiyi dövmeye başlıyor. Dalgalar vurdukça gemi suya batıp batıp çıkıyor. Geminin kendini beğenmiş, nankör ve gâfil yolcuları perişan bir halde feryad-ü figân ediyor, bağırışıp çağırışıyorlar. Dalgalarla çepeçevre kuşatıldıklarını ve kurtuluşlarının olmadığını sanıyorlar. Tam bu çaresizlik içinde kalplerindeki paslar çözülüyor ve Allahü Teâlâdan başka hiçbir gücün kendilerine yardım edemeyeceğini anlıyorlar. Bunun için ihlâs ve samimiyetle Allahü Teâlâya yalvarıyorlar ve ya Rabbi: “Eğer bizi bu felâketten sağ sâlim kurtarırsan hiç şüphesiz artık şükredenlerden olacağız,” diyorlar.

d) Bu perişan ve zavallı haldeki yalvarış ve yakarışları sebebiyle Allahü Teâlâ onlara merhamet ediyor. Dolayısıyla fırtına etkisini kaybediyor, dalgalar duruyor ve deniz sakinleşiyor. Yolcuların, ağızlarından fırlayacakmış gibi olan kalpleri yavaş yavaş sükûnete eriyor. Nihayet gemi sahile yanaşıyor ve bütün yolcular karaya çıkıyor.

Fakat karaya ayak basar basmaz, hem atlattıkları hayatî tehlikeyi hem de kendilerini bundan kurtaran Allahü Teâlâyı unutuveriyorlar. Eskisi gibi azgınlığa, taşkınlığa ve haksızlığa başlıyorlar. İşte inançsızların, isyankârların ve nankörlerin gerçek yapısı budur. Kuran-ı Kerim, bu hakikati şöyle ortaya koyuyor:

“Fakat (Allah) onları kurtarınca, hemen yeryüzünde yine haksız yere (hevâlarına uyarak) taşkınlık yaparlar. Ey insanlar! Dünya hayatının geçici/değersiz menfaati için (yaptığınız) taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir. Sonra dönüşünüz ancak bizedir. Biz de yapmış olduklarınızı size haber vereceğiz.” (Yunus 23)

Allahü Teâlâ, bütün insanlara hitap ederek; yaptıkları taşkınlıkların kendi aleyhlerinde olduğunu ihtar buyuruyor. İnsanlar, zulümleri sebebiyle şu üç günlük dünyada geçici bazı menfaatler elde edebilirler. Ancak bunlar, yanıltıcı ve aldatıcı menfaatlerdir. Çünkü sonra ister istemez herkes mecburi olarak Allahü Teâlâya dönecektir. O da, bütün yaptıklarını kendilerine haber verecektir. İşte o zaman insanlar, dünyada iken işledikleri günahların vehametini orada anlayacaklar ama artık iş işten geçmiş olacaktır. Bilinmelidir ki, inkârcıların ve imanı zayıf olanların taparcasına gönüllerini kaptırdıkları şu fâni dünya zevkleri, cennet nimetlerinin yanında solda sıfır gibidir…