DAİŞ'e nükleer silah
Fetullah Gülen'in 1967'de dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu ile bir yemekte görülmesinden sonra önünün açıldığı biliniyor. 26 yaşındaki Fetullah, 'benim bile' hem de bu dönemde yemek yiyemediğim MİT Müsteşarı ile nasıl buluşmuş ayrı mesele, lakin ne olduysa o masada oldu.
O Fetullah'ın bugün TBMM ve Cumhurbaşkanlığını bombalatacak güce nasıl ulaştığı derin dini, tarihi, psikolojik ve siyasi analize tabi tutulması lazım. Lazım çünkü bunca gücü ağlayarak elde edemeyeceğini fındık kadar beyin taşıyan herkes bilir.
Sadece ilkokul okumuş bir "hoca"nın Kestane Pazarı vaazlarıyla bu güce varması imkansızdı. FETÖ elemanlarının "manevi" boyutu ile meseleye iman ettikleri için olayı kavramalarını beklemiyorum. Zira "Allah'ın yeryüzünde hatta kainattaki en seçkin kulu" gördükleri Fetullah'a "dünya imamlığı" yeterli gelmemektedir. Fetullah'a "Kainat İmamı" olarak inanmaları onları her türlü gerçeğe kör ve akılsız kılmıştır.
Bizim açıklamamız şu:
Fetullah Gülen'in insanları etkilemek için her yolu u2013velev ki bu yol en büyük günah/şirk de olsa- denediğini ve insanları bu şekilde etkilediğini gören güçler -ki bu güçler ABD ve Büyük Devletler olur- onun bu özelliğini "orta sınıf" insanlardan sonra okumuş insanları da devşirmeye kullanışlı hale getirdiler.
Beslediler, büyüttüler ve kullanmaya başladılar.
Peki, bunda devletimizin hiç mi günahı yoktu. Elbette vardı, hem de büyük günahı vardı.
80 yıl boyunca mağdura, kimsesize imkan tanınmadı. Taşradaki ailelerin zeki çocuklarına şehirlerde okuma imkanları sağlanmadı. Taşradan gelebilen bu gençlerin kalacağı bir yeri var mı yok mu meselesi hükümetlerin, devletin gündemine girmedi. Yerleşebilecekleri bir yurt olmayınca köylü çocuklara sahip çıkanlar istisnalar dışında marjinal örgütler, ama en çok FETÖ/PDY oldu ve bu örgütler yetiştirdikleri bu gençleri militarize ederek kurumlara yerleştirdi.
Fetullah Gülen'in "aklı" bu mağduriyeti keşfedince bizzat kendileri köylere gidip ailelerin gariban ama zeki çocuklarını alıp okuttular. Sadece okutmakla kalmadı, bunları kendilerine bağlamak için ne gerekiyorsa yaptılar.
Önce her türlü imkanı tanıdılar; devşirmek üzere aldıkları gariban aile çocuklarını okuttular, ç/aldıkları sorularla hak etmedikleri birincilikleri ve dereceleri yaşattılar. İyi beslediler, semirttiler, sonra üniversiteye, Askeri Okullara gönderdiler.
Bu başarıları gören gençler ve aileleri bu örgüte çocuklarını "eti de kemiği de sizin" diyerek adeta sattılar. Başarılardan sonra eleman devşirmede artık yoksulluk tek kaynak olmaktan çıkmıştı.
Açtıkları eğitim kurumlarını, kurdukları holdingleri, gazete ve televizyonlarla ciddi bir güç olduklarını tescillediler. Bu gücün cazibesi Anadolu insanı için çok büyük bir olaydı. Onlar da çocuklarını bunlara vermek için artık araya adam sokmaya, himmet vermeye başladılar. Çocuklar okudular, kariyer sahibi oldular, sonraki kuşaklar için adresi belli prototip oldular.
Gülenist örgüt bu başarıyla çok şımardı, gayretullaha dokundurma tam da böyle bir şey idi. Onlar çalıntı sorularla okul bitirmekle, şantajla kariyer yapmakla yetenekli, uzman olunacağını zannettiler.
Oysa robotlaştırdıkları gençler sorgulamayı bırakınca birer uyur-gezere dönüştüler. Bunları FETÖ'cü olarak devşirdikleri kızlarla evlendiriyorlar. Aile artık huzurlu, zira aynı kumanda ile hareket eden ailelerde sorun da çıkmıyor. Ailecek "muti'" bir hayat yaşamaları en büyük ibadetleriydi.
Başını aç derler açarlar, kollarını aç açarlar, eteklerini yukarı çek çekerler, dekolte giyin derler anında hazır hale gelinmiş zaten. Makyaj, saç modelleri, içki, kumar, karı-kız, tatilu2026
Her türlü ortamı yaşatırlar, artık eskiden "kişi" olan Ali, Hamza, Orhan, Cezmi vs olanlar "kişi" olmaktan çıkıp "eleman" haline dönüştürülmüş oluyordu. Kendisi yoktur, cemaat vardır, ona her imkanı verenler onu bu makama getirenler ne isterse onu yaparlar.
Aslında insan Suat, insan Murat, insan Suna artık makina Murat-Suat-Suna olmuştur, made in FETÖ.
İşte bu hale dönüştürülerek kariyer yaptırılan, çok yüksek puanlarla sınavlar kazandırılan elemanların işlerinde-mesleklerinde de başarılı olacaklarını sanıyorlardı.
Yanıldılar.
Çünkü atladıkları bir şey vardı: Çalmakla okul-sınav kazandırılırdı, lakin hırsızlıkla alanlarında "bilir" olunamıyordu. Bu yüzden bu teşebbüs en canice, en alçakça, ama aynı zamanda en ahmakça bir teşebbüs oldu. Çünkü bunlar başarısız elemanlardı ve hırsızlık üzerinden kazanılmış sınavlarla, haksız kariyer yapmakla başarılı olunamazdı.
FETÖ bu elemanlar üzerinden 15 Temmuz akşamı darbeye teşebbüs etti. Darbe atlatıldı. Ne var ki FETÖ'yü kullanan güçler yani ABD-CIA ve avanesi darbe ile bir murada ermek istiyordu. FETÖ de bilerek ve isteyerek bu murada hizmet ediyordu. ABD'nin muradı Türkiye'yi iç savaşa sürüklemek, bölmek, Ortadoğu haritasını değiştirmek idi.
Bu plan tutmadı. Tutmadı, ama ABD "canım ne yapalım, tutmadı" diyerek yan gelip yatacak değil.
Nerden mi biliyoruz?
Hem CIA'nın benzer durumlardaki b, c, planına sahip olduğundan hem de hedeflediği amaca ulaşmadaki ahlaksızlığından.
Bakınız, yıllarca FBI için tercüme çalışmalarına katkı sunmuş Sibel Edmonds geçen gün "ABD 15 Temmuz akşamı darbe denemesi yaptı, halk ne tepki veriri ölçmek istedi, asıl darbe geliyor" diye açıklama yaptı.
Peki, ne olabilir? Edomonds, "ABD Nükleer silahları Türkiye'de NATO üslerinde, bu silahlar bir şekilde İŞİD'in eline geçer ve İŞİD Türkiye'ye saldırırsa ABD-NATO Türkiye'yi kurtarmak için harekete geçmez mi?"
Yani?
Yanisi şu:
Dostumuz, stratejik ortağımız ABD ve NATO'su milletimize, devletimize karşı yapmak istediği darbeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Şimdi de yeni oyunlar, alçaklıklar peşindeler. Hem İŞİD'e nükleer silah ulaştırmayı hem de bu silahları bize karşı kullanması için İŞİD'i üstümüze salmayı ve son olarak da NATO ülkesi, dost, müttefik Türkiye'yi DAİŞ'ten kurtarmak için harekete geçmeyi planlıyorlar.
ABD adlı stratejik ortağımız bizi işgal etmenin formülleri peşinde. Yetkililer bunun farkında. Sayın Cumhurbaşkanımızın "alanları terk etmeyin" çağrısının sebebini biraz böyle de okumalıyız.
Ve meydanlar bizim...