Dolar (USD)
34.43
Euro (EUR)
36.11
Gram Altın
3009.65
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Şubat 2015

DAİŞ: Türkiye'nin ortadoğu'daki yeni düşmanı

Türkiye, Şah Fırat operasyonuyla, Süleyman Şah'ın naaşını sınıra üç yüz metre uzaklıkta Eşme köyüne taşıdı. Operasyonun yankıları içte ve dışta hala devam ediyor. Süleyman Şah türbesi, Suriye gibi iç savaşın devam ettiği bir coğrafyada çok ciddi bir güvenlik sorunu oluşturmaktaydı. Süleyman Şah türbesinin çevresindeki bölge, IŞİD veya DAİŞ denilen çetenin kontrolündeydi.

DAİŞ, Musul'u işgal ettiğinde ilk yaptığı işlerden biri şehirde tek konsolosluğu bulunan Türkiye'nin oradaki görevlilerini rehin almaktı. Günler süren çabalardan sonra rehineler, Türkiye'ye teslim edildi. DAİŞ'le yaşanan bu kriz, can kaybıyla sonuçlanmadan bitirildi.

DAİŞ, rehineleri salıvermesine rağmen, Türkiye'ye yönelik düşmanlığından hiç vazgeçmedi. DAİŞ, yayınladığı bildirilerde sayın Cumhurbaşkanı'na yönelik tehditlerde de bulundu. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın DAİŞ'in halifesine biat etmesi(!) gerektiğini ifade etti. DAİŞ, Türkiye'ye hep düşman bir ülke olarak baktı.

DAİŞ , Süleyman Şah türbesini ve orada görevli askerleri kendince bir koz olarak kullanıyordu. Özellikle son aylarda DAİŞ, buradaki görevlilere yönelik tehditlerini arttırmıştı. Süleyman Şah türbesini işgal etme ve buradaki resmi görevlileri rehin alma konusunda DAİŞ 'in planları konuşulmaya başlanmıştı.

DAİŞ'in Süleyman Şah türbesine muhtemel bir saldırısı karşısında, Türkiye'nin buna sessiz kalması mümkün değildi. Böyle bir saldırı, Türkiye'nin fiilen DAİŞ'le bir savaşa girmesi demekti. Türkiye, Şah Fırat operasyonuyla Suriye'de savaşa aktif olarak çekilme tuzağının önünü şimdiden kapatmış oldu. Şah Fırat operasyonunun en önemli sonucu, Türkiye'yi Suriye'de savaşa çekme tuzağının boşa çıkarılmış olmasıdır.

Operasyon sonrası gösterilen tepkilerin abartı, düşmanlık ve dayatmacı olduğu görülmektedir. Türkiye'deki muhalefet, operasyonu sağlıklı ve derinlikli bir perspektiften değerlendirmek yerine, kışkırtıcı ve popülist bir nasyonalist söylemle hükümeti başarısız göstermeye çalışmaktadır. Süleyman Şah türbesinin nakil operasyonunu, savaş yapılmadan toprağın kaybedildiği ve bu operasyonun bir hezimet olduğuna dair abartılı yorumlar ve tepkiler ortaya konmaktadır. Süleyman Şah türbesinde ne olduğundan çok, ne olmadığı üzerinden operasyonu değerlendirmek lazımdır. DAİŞ, Süleyman Şah türbesine saldırıp oradaki görevlilere zarar verecek bir girişim içinde olsaydı, Türkiye kaçınılmaz olarak bu saldırganlığa askeri olarak müdahale edecekti. Türkiye, bu operasyonu yapmakla Suriye savaşının içine direkt olarak çekilme tuzağını boşa çıkarmıştır. Anlamlı ve değerli olan budur. Ortada kaybedilen bir toprak olmadığı gibi, bir savaşın içine de girilmemiştir. Bu iki sonuç da olumludur. Muhalefet, yapılan operasyonu daha sağlıklı ve sağduyulu bir şekilde ele almalıdır.

Operasyon sırasında bir askeri ve silahlı çatışma yaşanmamıştır. Türkiye, seçimler öncesi DAİŞ'in Süleyman Şah türbesine yönelik yapabileceği muhtemel bir saldırı veya provokasyonu, diplomatik ilişkiler vasıtasıyla önlemiş bulunmaktadır.

Muhalefet, türbe nakli operasyonunu savaş vermeden toprak kaybetmek olarak değerlendirmektedir. Önemli olan, türbe mekanında şimdiye kadar Türkiye'nin insan zayiatı vermemiş olmasıdır ve türbe değiştirme işlemiyle önümüzdeki günlerde olabilecek insan kaybının şimdiden önlenmiş olmasıdır. İnsan hayatının, toprak dahil her şeyden daha değerli olduğu gerçeğini, muhalefet anlamamış gözükmektedir.

Musul işgali sırasında DAİŞ, Türkiye konsolosluğunu hedef aldı ve konsolosluk görevlilerini rehin aldı. Suriye'de de DAİŞ'in hedefinde Süleyman Şah türbesi vardı ve burayı sürekli olarak tehdit ediyordu. Başka bir ifade ile DAİŞ, Süleyman Şah türbesi üzerinden Türkiye'yi Ortadoğu'da etkisizleştirmeye çalışıyordu. DAİŞ'in Musul'da ve Suriye'de Türkiye'ye yönelik tutumu, DAİŞ'in Türkiye'ye yönelik açık düşmanlığını ortaya koymaktadır.

DAİŞ, bugün Ortadoğu'da bir terör devleti konumundadır. Örgüt; Suriye'ye, Irak'a, Mısır'a, Libya'ya ve Ürdün'e yayılmak ve Ortadoğu'da kalıcılaşmayı hesaplamaktadır. Sultanahmet ve Niğde saldırılarının DAİŞ tarafından yapıldığını unutmayalım. DAİŞ'in hedefindeki kilit ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.

Türkiye, yeni düşmanı DAİŞ'e karşı her açıdan tedbirler almalıdır. Türkiye'nin güvenliği, DAİŞ tarafından tehdit edilmektedir. Türkiye, DAİŞ ile sadece askeri anlamda değil, aynı zamanda toplumumuzu DAİŞ'in barbar ve yıkıcı selefi zihniyetine karşıda korumanın düşünsel ve teolojik yollarını bulmalıdır. Süleyman Şah türbesi operasyonu, DAİŞ'in hafife alınacak bir düşman olmadığını, bilakis çok boyutlu olarak Türkiye'in DAİŞ canavarıyla sosyal, siyasi, askeri, ideolojik ve dini alanlarda mücadeleye hazırlıklı olması gerektiğini göstermektedir.

DAİŞ'in Süleyman Şah Türbesi sayesinde, Türkiye'nin genel seçimler öncesi yönetilemez hale gelmesi planlanıyordu. Başka bir ifade ile DAİŞ, Türkiye'ye yeni bir Gezi yaşatmak istiyordu. Türbe operasyonu, yeni bir Geziye engel olduğu gibi, Türkiye'yi bir kaosun içine düşürme planını da boşa çıkarmıştır.