DAEŞ Terörizmini Ve İdeolojisini Anlamak
DEAŞ terör çetesi, Irak ve Suriye'de yaşanan kaos ve çatışma ortamından beslenerek kendisine Ortadoğu'ya iyice yerleşmiş durumdadır. DEAŞ, Irak, Suriye, Filistin, Ürdün, Mısır ve Türkiye başta olmak üzere İslam coğrafyasına saldırma ve buralara yerleşme stratejisini uzun zamana yayarak gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
DEAŞ terör örgütü, kurulduğu andan itibaren ülkemiz için büyük bir tehdit oluşturmuştur. DEAŞ'in hedefinde her zaman Türkiye olmuştur. Bu terör örgütü, yayınlarında Cumhurbaşkanımız hakkında hakaret ve tehditlerle dolu bir dil kullanmıştır. Cumhurbaşkanımızı kendi önünde duran en büyük engel olarak gören DEAŞ, en çok ondan nefret etmiş ve ona düşmanlık beslemiştir.
DEAŞ, Türkiye'nin bir numaralı düşmanıdır. Reina katliamı, bu terör örgütünün ülkemize yönelik çok yönlü terör saldırıları gerçekleştirmeye devam edeceğini göstermektedir. Türkiye, kendisinin baş düşmanı haline gelen bu yeni nesil terör örgütünü anlamak zorundadır. Ülkemize karşı savaş ilan eden DEAŞ, Türkiye'yi terörün doğal hedefi ve alanı olarak görmektedir.
DEAŞ'ın en büyük hedefi, Irak'taki kaosun ve Suriye'deki savaşın Türkiye'ye taşınmasıdır. Reina katliamı, Suriye savaşını Türkiye'nin merkezine taşımak için yapılmıştır. Ülkemizi kafir bir toplum olarak gören DEAŞ, bütün Türkiye'ye karşı yoğun bir terör kampanyası planını uygulamaya sokmuştur.
DEAŞ, Türkiye içinde örgütlenmeye çalışmakta ve kendisine militan toplamanın yollarını bulmanın peşindedir. Orta Asya'dan, Kafkaslardan ve Afganistan'dan gelen teröristler, ülkemizi Suriye ve Irak'a geçiş güzergahı olarak kullanmaktadırlar. Irak ve Suriye'ye geçiş için ülkemizi geçiş yolu olarak değerlendiren DEAŞ çetesi, şimdi ise ülkemize kalıcı olarak yerleşmenin peşindedir. Büyük şehirlerimizin bazı yerlerinde örgütün yoğun bir şekilde örgütlendiğini, hücreler oluşturduğunu, örgütün faaliyetlerini yöneten çekirdek bir kadronun olduğunu, örgütün araçla intihar saldırısı gerçekleştirmek başta olmak üzere saldırı kapasitesini geliştirdiğini medyaya yansıyan bilgilerden ve gerçekleştirilen saldırıların boyutlarından anlıyoruz. DEAŞ, Türkiye için gelip geçici bir dış tehdit olmanın ötesinde kalıcı bir iç güvenlik sorununa dönüşmüş durumdadır.
DEAŞ, Müslüman toplumları birbirinden ayrıştırma ve düşmanlaştırma şeklinde ifade edebileceğimiz bir ideolojik arka plana sahip bulunmaktadır. Kendisi dışında olan bütün Müslüman toplumları kafir kabul etmek suretiyle, bütün İslam coğrafyasını kendisi için doğal düşman hedef haline getirmektedir. Tekfir ve şiddet, DEAŞ terör örgütünün ideolojisidir. DEAŞ'ın tekfirizminde ahlaka, maneviyata, insana, İslam'a ve cihada yer yoktur. DEAŞ tekfirizminde ahlaksızlık, materyalizm, yıkıcılık ve katliam vardır. DEAŞ, tekfir ve şiddet üzerine bina ettiği ideolojisini, cihat, hilafet, şehadet ve şeriat adı altında dinselleştirmeye, kutsallaştırmaya ve meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Dini, ahlaki ve manevi kavramların, hiçbir şekilde terörizmi, tekfirizmi ve tahripçiliği meşrulaştırmayacağı ve desteklemeyeceği bilinmelidir.
DEAŞ ideolojisi, seküler yaşam tarzlarına düşman olduğunu iddia etmesine rağmen, bu ideolojinin esas düşman olduğu düşünce ve yaşam tarzı sahih İslam anlayışı ve pratiğidir. DEAŞ, tekfir kılıcını İslam'a ve Müslümanlara karşı çekmiş olan bir vahşi barbarlar sürüsüdür. İslam'ın insanı yüceltmeyi ve yaşatmayı esas alan ahlaki ve manevi değerlerini, DEAŞ her an yıkmaktadır. İnsana düşman olmayı kutsallaştıran DEAŞ, ilkel bir çöl fanatizmini din haline getirmiştir. DEAŞ'ın çöl dini vahşeti, ülkemizi ve coğrafyamızı uçuruma ve yıkıma götürmektedir.
DEAŞ, FETÖ ve El-Kaide gibi çeteler, içimizde üretilmekte, palazlandırılmakta ve geliştirilmektedir. İçimizde bu yıkıcı yapıları yaratan emperyalist pojeleri gerçeğiyle birlikte, sosyal, kültürel ve dini yapımızın bu tarz yapıların oluşumuna elverişli bir zemin sunduğu olgusu ihmal edilmemelidir. Sadece bizi Allah'a kul kılacak ve bizim Hakk'ın rızası için bir yaşam sürmemize olanak verecek, insanın en şerefli varlık olduğu bilinciyle insani ilişkilerimizi düzenleyebileceğimiz bir ahlak, maneviyat ve din idrakine sahip olmamız gerekmektedir. Tekfirizm, Mehdizm ve Bedevizm gibi anlayışlar, bizi, her geçen gün biraz daha Tevhit'in aydınlığından uzaklaştırarak Cahiliyenin karanlığına gömmektedir. DEAŞ, FETÖ, PKK ve El-Kaide gibi cahili oluşumları, Tevhit aydınlığında hakikat, hürriyet ve hukukla donatacağımız insanlığımızla etkisiz hale getirebiliriz.
Modern dünya, terörizm ve teknolojinin hızlı bir şekilde geliştiği ve teknolojinin terörizmi beslediği bir yer haline gelmiştir. DEAŞ terör örgütü, teknolojik imkanlar dahil her türlü kaynağı kullanarak insanımızı saptırmaya, kullanmaya ve yok etmeye çalışmaktadır. DEAŞ gibi çeteler, TERÖRİST AKLI diyebileceğimiz sistematik ve derin strateji ve eylem içinde hareket etmektedirler. TERÖRİST AKLININ en stratejik oyunu, farklılıklarımızı ayrıştırmak ve çatıştırmak suretiyle bizim akıl ve duygu açısından körleşmemizi sağlamaktır. TERÖRİST AKLIN aklımızı ve sağduyumuzu körleştirme oyununa karşı derin bir sosyal şuur hali oluşturmak için çaba sarf etmeliyiz.