D. Mehmet Doğan
Merhum hocası Nurettin Topçu’nun, isminin başına hediye ettiği “D” harfini yazılarında ve kitaplarında mutlaka kullanırdı. Harfi, künyesinin başına taç gibi taşırdı. Topçu’nun rahle-i tedrisinden geçtikten sonra Hareket Mektebi’ne devam etti. Ardından Dergâh Ocağı’nda pişti. Sonra hareketli ve bereketli İstanbul şehrinden kültürel bakımdan çorak gördüğü Ankara’ya geçti ve oraya yerleşti.
İlk ve en etkili kitabı Batılılaşma İhaneti çok sevildi, okundu. Peşi sıra diğerleri geldi. Eserlerinde yakın tarihimizin gerçeklerini kaleme aldı. Türkiye’mize yapılan saldırılara karşı amansız bir mücadele verdi. Batı’nın iki asırdır uyguladığı kültür emperyalizmine dikkat çekti. Cesur mizaca, sağlam muhakemeye, geniş bakış açısına sahipti. Kutlu kalemini, hak/hakikat yolunda âdeta kılıç gibi kullandı.
Çok cepheli bir şahsiyetti. Dergâh Yayınevi’nin çıkardığı Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nin hazırlık döneminde o da vardı; yayınevine omuz verdi. Düşünürdü, yazardı. Yakın tarihi sorgulardı. Kalender bir mizacı vardı ve nüktedandı. TYB İstanbul yönetiminde olduğum sıralarda daha kesif biçimde görüşürdük. Hizmetlerinin hepsi kıymetli ama bana sorarsanız Türkiye’de fikir tarihimize en mühim hizmeti, dostlarını toparlayıp Türkiye Yazarlar Birliği’ni kurmasıdır.
Türkiye’de dernekler vakıflar ziyade. Ama bunlardan kaçı TYB gibi etkili, güçlü ve hayırlı olmuştur? Düşünen beyinlerin bir araya gelmesi, edebiyata, sanata ve medeniyete değer veren kalemlerin buluşması, güç birliği etmesi çok önemliydi. Bundan aksiyon doğdu, hareket oldu. Ediplerimiz, münevverlerimiz, seslerini bu sayede önce Anadolu’ya, sonra Türk dünyasına ve bütün dünyaya duyurdu.
Türkçemize gerçekleştirilen suikast ve ihanetleri asla affetmedi. Dilimizi kısırlaştırmak isteyenlere karşı büyük bir savaş başlattı. Makaleler yazdı, eserler kaleme aldı. İş başa düşünce, üşenmedi, oturup sözlük yazdı. Alın teri, göz nuru sözlüğü, yıllar içinde büyüdü, gelişti, serpildi, gürbüzleşti. Hacimli, mükemmel bir müracaat eseri oldu. Doğan Türkçe Sözlük, nesillerin lügat ihtiyacını uzun zamandan beri karşılıyor. Bu kaynak eser, kütüphanelerde mutlaka bulunmalıdır.
İstanbul’a hep vefalıydı ve âdeta Ankara-İstanbul arasında mekik dokuyordu. Tabii Anadolu’yu da ihmal etmedi. Yurtdışı faaliyetlerde arkadaşlarının yanında bulundu. Türkçe Şiir Şöleni için 2003 yılında Fransa’nın kuzey şehri Strazburg’a uçakla gitmiştik. TYB’nin organize ettiği geziye beni ikna eden ise Ahmet Kot idi. 100 şair ve yazarla havaalanında buluştuk. Bugün bir kısmı ahirete göç eden şair ve yazarlar arasında Bahaettin Karakoç, İlhan Berk ve Erdem Bayazıt da vardı. D. Mehmet Doğan’ı görmüştüm o kalabalıkta. Uçmadan önce havaalanında bir sandalyeye ilişmiş, gazete yazısını dizüstü bilgisayarda yetiştirme telaşını içindeydi. Okuyucuya muhabbetini, görev sadakatini ve mesuliyet hissini, o gün yakından görmüştüm.
Kendisiyle 40 yıl önce Doğuş gazetesi adına bir mülakat yapmıştım. İstanbul’a geldiğini duyunca aramış ve röportaj için davet etmiştim. Kırmamış, gazetenin Çemberlitaş’daki idarehanesine gelmişti. Suallerimi yöneltmiş, cevaplar almıştım. Röportajın manşetini şöyle vermiştik: “Batılılaşma İhaneti İki Asırdır Sürüyor!” Kitaplarını gördükçe okudum, sonra bunları tanıttım. Ödül için Ankara’ya gittiğimde derneğin merkezinde buluştuk, sohbet ettik.
Yüz yüze son görüşmemiz, Üsküdar Kitap Fuarı’nda Hasan Güneş Bey’in yönettiği İnkılâb Basım Yayın standında oldu. Tarih 7 Mayıs 2023. Sefa Saygılı ağabey ile birlikte yayınevi standında imza günümüz vardı. Fuarı gezerken bizi gördü, geldi, yanımızda oturdu. Sohbet ettik, hatıra fotoğrafları çektirdik. Hastalanmadan önce telefonla arar, görüşürdüm. Rahatsızlığı artıp hastaneye yatınca bir müddet ulaşamadım. Yakınlarına selam bıraktım. Bu yıl Şehir ve Kültür dergisinin nisan sayısında onun için yazdığım portrenin başlığı, “Türkçe Kalesini Savunan Yazar D. Mehmet Doğan” şeklindeydi.
Anadolu’nun manevi coğrafyasına, Allah dostlarına sevdalıydı. Bu konuda ayırım yaptığını hiç görmedim. İslam’a, Kur’an’a ve imana hizmet eden bütün maneviyat büyüklerine hürmetkârdı. Bediüzzaman Said Nursî, Süleyman Hilmi Tunahan, Abdülhakim Arvasi, Abdülaziz Bekkine ve diğer yol açıcılar hakkındaki kanaatleri müspetti, bunları yazdı. Doğan’ı sevdiğini söyleyenler, samimi iseler onun bu güzel yolundan yürümeli, ayrıştırıcı değil birleştirici olmalı. O, 15 Temmuz FETÖ ihanetinde, bütün namuslu, vatansever, yiğit aydınlar gibi devletinin, milletinin ve ümmetinin yanında saf tuttu.
Vefatını müteakip dostlarının hüzünlü yazılarını okudum. Hepsi de ihlasla ve yürek diliyle yazılmıştı. Hikmetli bir geleneğimizi ise geçenlerde Eyüpsultan’da rahmetle yâd ettiğimiz Mustafa Sabri Küçükaşçı’nın oğlu Mustafa Âsım Küçükaşçı (Tâli) yaşattı ve “D. Mehmet Doğan’ın Vefatına Tarih” düşürdü. Şöyle: “Bir münevver muharrir eyledi ziyan,/Edebiyat, siyaset, tarih ve lisan,/Bir elif gelip ersin, tarihi beyan:/Mekânı cinân ola Mehmet DOĞAN’ın…(1445+1)/Encâmı ihsân ola Mehmet DOĞAN’ın…(1445+1)/İzzetli, cesur âlimi rahmetle anın:/”Eltâf olan encâmı Muhammed DOĞAN’ın…(1446) İslam ve İstiklal Şairimiz Mehmed Âkif’e hep sahip çıkmıştı. Taceddin Dergâhı’nda ebedî sabahı beklemek ona yakıştı. Vesile olanlara teşekkür ediyorum. Cenab-ı Allah’tan kendisine rahmet diliyorum. Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı yüksek olsun inşallah.